İçinde ek olan 4 harfli 38 kelime var. İçerisinde EK bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ek olan kelimeler listesine ya da Sonu ek ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
E K Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
EK, KE
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- ÖBEK
-
-
[isim]
Küme
- "Bahçeye iner, bir çiçek öbeğinin dibinde bir hasır iskemleye otururdu." (Falih Rıfkı Atay)
-
Genel olarak yaş, kimyasal yapı, uzay dağılımları ve hızları bakımından benzer özellik gösteren yıldızlar veya yıldızlar kümeleri
-
Özne, yüklem veya çeşitli tümleçlerle birlikte kullanılan sözlerin bütünü
- "Özne öbeği. Yüklem öbeği."
-
[isim]
Küme
- EKİT
- ...
- BEKA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Kalıcılık, ölmezlik
- "Memleketin, devletin bekası senin elinde..." (Ömer Seyfettin)
-
[isim]
Kalıcılık, ölmezlik
- İNEK
-
-
[isim]
Dişi sığır
-
Çok çalışan öğrenci
-
İbne
-
[sıfat]
Aptal, bön
-
[isim]
Dişi sığır
- EKŞİ
-
-
[sıfat]
Sirke veya limon tadında olan
-
[isim]
Bu tadı veren şey
- "Bu yemeğin ekşisi fazla kaçmış."
-
Uygunsuz, yakışıksız
- "Bu ekşi sözler, bu dik bakışlar, tabii hiç hoşlarına gitmedi." (Haldun Taner)
-
[sıfat]
Sirke veya limon tadında olan
- ENEK
-
-
[sıfat]
Enenmiş, burulmuş, erkekliği giderilmiş
-
[sıfat]
Enenmiş, burulmuş, erkekliği giderilmiş
- EKRU
- ...
- SEKS
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Cinsiyet
-
Cinsel ilişkide bulunma
-
[isim]
Cinsiyet
- YEKE
-
Kelime Kökeni : Rumca
-
[isim]
Kayıkta dümeni kullanmak için dümenin baş tarafına takılan kol
-
[isim]
Kayıkta dümeni kullanmak için dümenin baş tarafına takılan kol
- EREK
-
-
[isim]
Gerçekleştirmek için tasarlanan ve erişmek istenilen şey, amaç, gaye, maksat, hedef
- "Onun metodunu uygulamakla araştırıcının varamayacağı erek yoktur." (Azra Erhat)
-
[isim]
Gerçekleştirmek için tasarlanan ve erişmek istenilen şey, amaç, gaye, maksat, hedef
- PEKİ
-
-
[edat]
Evet
- "Peki ama benim ne olduğumu henüz muayene etmediniz." (Refik Halit Karay)
-
Pekâlâ
-
[edat]
Evet
- SEKİ
-
-
[isim]
Oturmak için evlerin önüne taş ve çamurdan yapılan set
-
Oturulacak sedir biçiminde taş veya set
-
Toprak üstündeki yükseklik, doğal set, taraça
-
Akarsuların iki yakasındaki yamaçlarda, bazı deniz ve göl kıyılarında görülen basamak biçiminde yeryüzü şekli, teras
-
[isim]
Oturmak için evlerin önüne taş ve çamurdan yapılan set
- EMEK
-
-
[isim]
Bir işin yapılması için harcanan beden ve kafa gücü
- "Ücret emeğin karşılığıdır." (Anayasa)
- "Dirsek çürütüp emek verdiği kitapları, can vermeden can bulunamayacağını ona hiç söylememişti." (Samiha Ayverdi)
-
Uzun ve yorucu, özenli çalışma
- "Bir darbe benim bütün o uzun emeklerimi sıfıra indirir." (Hüseyin Cahit Yalçın)
-
İnsanın bilinçli olarak belli bir amaca ulaşmak için giriştiği hem doğal ve toplumsal çerçevesini hem de kendisini değiştiren çalışma süreci
-
[isim]
Bir işin yapılması için harcanan beden ve kafa gücü
- ÇEKİ
-
-
[isim]
Tartı
-
225,978 kg olan, odun, kireç vb. ağır ve kaba şeyleri tartmakta kullanılan ağırlık ölçü birimi
-
Üzüntü, sıkıntı
-
Kadınların başlarına bağladıkları örtü
-
[isim]
Tartı
- LEKE
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Kirliliği gösteren iz
- "Adi madenî kol düğmeleri bunları yeşilimtırak bir leke ile kirletirdi." (Abdülhak Şinasi Hisar)
- "Çocuk giysisini leke etmiş."
- "Annemi kıskanıyor, bana leke sürmek istiyor." (Halide Edip Adıvar)
-
Bir yüzeyde türlü sebepler dolayısıyla oluşan farklı renk
- "Kuyruğunun ucu ile alnının orta yerinde beyaz lekeler vardı." (Ömer Seyfettin)
-
Vücudun herhangi bir yerinde oluşan değişik renk
-
Yüz kızartacak durum, namussuzluk, kara, şaibe
- "Kendi vicdanında kendi durumunu düzeltmek, geçmişin lekesini yıkamak istiyordu." (Halide Edip Adıvar)
-
Güneş, ay, yıldız veya herhangi bir gezegenin parlak yüzeyinde görülen karanlık bölüm
-
[isim]
Kirliliği gösteren iz
- ÖREK
-
-
[isim]
Duvar
-
[isim]
Duvar
- ZEKA
- ...
- ZEKİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Anlama, kavrama yeteneği olan, zekâsı olan, zeyrek
- "En zeki hayvan maymundur."
-
Çabuk ve kolay kavrayan
- "Bildiğim, onun zeki bir genç olduğu ve ara sıra sevimli, ufak şiirler yazdığıdır." (Memduh Şevket Esendal)
-
Zekâ varlığı gösteren
- "İnce, zeki bir kalemi vardı." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
[sıfat]
Anlama, kavrama yeteneği olan, zekâsı olan, zeyrek
- EKOL
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Bir bilim ve sanat kolunda ayrı nitelik ve özellikleri bulunan yöntem veya akım, okul
- "Bizim ekolü biraz tetkik etmiş olsaydınız, daha rahat anlaşırdık." (Peyami Safa)
-
[isim]
Bir bilim ve sanat kolunda ayrı nitelik ve özellikleri bulunan yöntem veya akım, okul
- ÖZEK
-
-
[isim]
Merkez
-
[isim]
Merkez