İçinde eh olan 5 harfli 34 kelime var. İçerisinde EH bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında eh olan kelimeler listesine ya da Sonu eh ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
E H Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
EH, HE
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- MEHLE
-
-
[isim]
Kasaplık hayvanların omuz başından çıkan külbastılık veya pastırmalık yumuşak et
-
[isim]
Kasaplık hayvanların omuz başından çıkan külbastılık veya pastırmalık yumuşak et
- ŞEHİR
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Nüfusunun çoğu ticaret, sanayi, hizmet veya yönetimle ilgili işlerle uğraşan, genellikle tarımsal etkinliklerin olmadığı yerleşim alanı, kent, site
- "İzmir üzerine dünyada bir şehir daha yoktur diyorlar." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[isim]
Nüfusunun çoğu ticaret, sanayi, hizmet veya yönetimle ilgili işlerle uğraşan, genellikle tarımsal etkinliklerin olmadığı yerleşim alanı, kent, site
- EHVEN
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Daha az kötü, yeğ, zararsız
- "Bütünlemeye kalmak, sınıfta kalmaktan ehvendir."
-
Ucuz
-
[sıfat]
Daha az kötü, yeğ, zararsız
- ZEHİR
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Organizmaya girdiğinde kimyasal etkisiyle fizyolojik görevleri bozan ve miktarına göre canlıyı öldürebilen madde, ağı, sem
- "Evvela bir yumruk vurdu sersemledim, sonra ağzıma bilmediğim bir zehir tıktı, işte bu zehirle bayıldım." (Falih Rıfkı Atay)
- "Bunlar, etraflarına mütemadiyen zehir saçmakta ve kendi kuruntularını ancak birtakım garip snopluklarla avutmaya çalışmaktadırlar." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Büyük üzüntü, acı, keder, sıkıntı
- "Dünya ile küsmüş, içi zehir dolu olarak yaşamıştı bütün gençliğini." (Necati Cumalı)
- "İçimde elim bir boşluk, aşk ve hayat ortasında derin bir yalnızlık hissiyle bütün uykum acı ve zehir kesildi." (Hüseyin Cahit Yalçın)
-
[isim]
Organizmaya girdiğinde kimyasal etkisiyle fizyolojik görevleri bozan ve miktarına göre canlıyı öldürebilen madde, ağı, sem
- EHRAM
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Piramit
-
Piramit
-
[isim]
Piramit
- ŞEHİT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Kutsal bir ülkü veya inanç uğrunda ölen kimse
- "Ey mavi göklerin kızıl ve beyaz süsü. Kız kardeşimin gelinliği, şehidimin son örtüsü." (Arif Nihat Asya)
- "Biraz sonra Veysel'in arkadaşlarından biri daha şehit oldu." (Memduh Şevket Esendal)
- "Arkadaşı, düşmanlarla cenge varır ve şehit düşer." (Reşat Enis)
-
[isim]
Kutsal bir ülkü veya inanç uğrunda ölen kimse
- SEHPA
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Üstüne bir şey koymaya yarayan ayaklı destek, çatkı
-
Küçük masa
-
Darağacı
-
Ressamın üzerinde çalıştığı tablosunu yerleştirdiği genellikle tahtadan yapılmış destek
-
[isim]
Üstüne bir şey koymaya yarayan ayaklı destek, çatkı
- SEHİV
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Yanıltı
-
[isim]
Yanıltı
- LEHÇE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir dilin tarihsel, bölgesel, siyasal sebeplerden dolayı ses, yapı ve söz dizimi özellikleriyle ayrılan kolu, diyalekt
-
Konuşma tarzı
- "Onun lehçesine aşina olanlara göre gayet derin hikmet, pek ince manalar taşırdı." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[isim]
Bir dilin tarihsel, bölgesel, siyasal sebeplerden dolayı ses, yapı ve söz dizimi özellikleriyle ayrılan kolu, diyalekt
- VEHİM
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Kuruntu
- "Onlar bu vehimle ellerinden gelse / Rüyalara sansür koyacaklar bir gün." (Arif Nihat Asya)
- "Göreceksiniz işin sonu, bize vehme kapıldığımızı anlatacak." (Refik Halit Karay)
- "Etrafımda bütün sisleri ve kokularıyla onu görür gibi bir vehme düşerim." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[isim]
Kuruntu
- MEHAZ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir eser yazılırken başvurulan kaynak
-
[isim]
Bir eser yazılırken başvurulan kaynak
- LEHİM
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Erime noktaları düşük metalleri tutturma işlemlerinde kullanılan, kalay ve kurşun alaşımlarının genel adı
-
Bu alaşımla yapılan işlem
-
[isim]
Erime noktaları düşük metalleri tutturma işlemlerinde kullanılan, kalay ve kurşun alaşımlarının genel adı
- REHİN
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Tutu
- "Hâlbuki yalının rehinde olduğunu pekâlâ işitmiştim." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
- "Beş lira için ananın saatini rehine koyduğunu unuttun mu?" (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
[isim]
Tutu
- FEHİM
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Anlama, kavrama
-
[isim]
Anlama, kavrama
- CEHİL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bilgisizlik, bilmezlik
- "Bütün inadı ve bütün kuvveti cehlinden geliyor." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[isim]
Bilgisizlik, bilmezlik
- TEHİR
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Sonraya bırakma, erteleme
- "Satış işinin güçlüğünü ondan iyice öğrendim, tehir etmeye mecbur oldum." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
Geciktirme
-
[isim]
Sonraya bırakma, erteleme
- BEHER
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[sıfat]
Her bir
-
[sıfat]
Her bir
- CEHRİ
-
-
[isim]
Kök boyasıgillerden, meyve, kabuk veya odunundan güzel kırmızı renk elde edilen bir kök (Rhamnus infectorius)
-
[isim]
Kök boyasıgillerden, meyve, kabuk veya odunundan güzel kırmızı renk elde edilen bir kök (Rhamnus infectorius)
- FEHVA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Anlam
-
Kavram, terim, deyim
-
[isim]
Anlam
- BEHRE
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Pay, nasip, hisse
-
[isim]
Pay, nasip, hisse