İçinde e olan 5 harfli 1995 kelime var. İçerisinde E harfi bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında e harfi olan kelimeler listesine ya da Sonu e harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- ÇEDİK
-
-
[isim]
Mesh üzerine giyilen sarı pabuç
- "Kavuğu başından düşmüş, çedik pabuçlarından biri ayağından fırlamış." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Terlik
-
[isim]
Mesh üzerine giyilen sarı pabuç
- EPSEM
- ...
- FEKÜL
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Patates gibi bazı bitkilerin yumrularında bulunan nişasta
-
[isim]
Patates gibi bazı bitkilerin yumrularında bulunan nişasta
- FELEK
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Gök, gökyüzü, sema
- "Oyuna bir de kalender, feleğin çemberinden geçmiş ihtiyar komiser koyacaksınız." (Haldun Taner)
- "Bir gün burada koyu ateş renginde bir hotoz görmüştür ki feleğini şaşırmıştır." (Salâh Birsel)
- "Desenize ki işimiz iş; felekten öyle bir gün çalacağız." (Osman Cemal Kaygılı)
-
Dünya, âlem
-
Talih, baht, şans
- "Felek oyun etmişti onlara, yiğitlerden ikisi uyuya kaldı." (Cemil Meriç)
-
Askerî mızıkada zilli bir müzik aracı
-
[isim]
Gök, gökyüzü, sema
- İŞLEM
-
-
[isim]
Bir işi sonuçlandırmak için yapılan iş veya uygulamaların hepsi, muamele, muamelat
-
Nakit veya menkul değerleri kullanarak alım satım, takas, borçlanma vb. piyasa hareketi
-
Madde üzerinde her türlü değişim yapma işi, muamele
-
Ham veya ara malları ve maddeleri fiziksel, kimyasal değişikliklerle daha uygun, kullanılır duruma getirme, muamele
-
Sayıları karşı karşıya getirip belirli birtakım kurallara uygun olarak birbiri üzerine etkilendirme yöntemi
- "Her işlem yeni bir sayı bulmaya varır."
-
[isim]
Bir işi sonuçlandırmak için yapılan iş veya uygulamaların hepsi, muamele, muamelat
- MERET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Sıkıntı veren, hoşlanılmayan şeyler veya kimseler için kullanılan sövgü sözü
- "... istediği kahveyi zamanında getirmedi diye kızıp -Ulan ne fasarya oğlan şu Kâzım be, meredin çaylak çaylak bakınmaktan başka işe yaradığı yok diye bağırmış." (Haldun Taner)
-
[sıfat]
Uğursuz
-
[isim]
Sıkıntı veren, hoşlanılmayan şeyler veya kimseler için kullanılan sövgü sözü
- TEVEK
-
-
[isim]
Asma, kavun, karpuz vb. bitkilerin sürgünü veya dalı
-
Üzüm kütüğü, çotuk
-
[isim]
Asma, kavun, karpuz vb. bitkilerin sürgünü veya dalı
- DEMEK
-
-
[nsz]
Söylemek, söz söylemek
- "Eskilerin dediği gibi beşer, şaşar." (Burhan Felek)
- "Eskiden saat üç dedi mi paralar dağılmış olurdu." (Orhan Kemal)
- "Dediğimden dışarı çıkarsa kendi bilir."
- "Öyle sevindim ki deme gitsin."
-
[-e]
Ad vermek
- "Muşmulaya döngel de derler."
- "Vay! Beni kovuyorsun demek, pekâlâ!" (Sait Faik Abasıyanık)
-
Bir dilde karşılığı olmak
- "Kamer "ay" demektir."
-
Herhangi bir ses çıkarmak
- "Küt dedi, düştü."
-
[-e]
Herhangi bir kanıya, yargıya varmak
- "Bu işe herkes ne der?"
-
Düşünmek
-
Oranlamak
- "Güzellik desen onda, zenginlik desen onda."
-
Ummak
- "Bundan sonra gelir mi dersin?"
-
Erişmek
- "Saat yedi dedi mi uyanırım."
-
Bir işe kalkışmak, yeltenmek
- "Kımıldanayım deme, kurşunu yersin. Ağzını açayım deme, çok fena olursun."
-
Saymak, kabul etmek
- "Yarım milyon dediğin nedir?" (Memduh Şevket Esendal)
-
[nsz]
Söylemek, söz söylemek
- EFSUN
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Büyü, sihir
- "Şayeste'nin reise büyü yaptığına ve adamı başka kadınlara karşı efsunla bağladığına kanaat getirmişti." (Haldun Taner)
-
[isim]
Büyü, sihir
- JİLET
-
-
[isim]
İnce çelikten yapılmış, iki yanı keskin tıraş bıçağı
-
[isim]
İnce çelikten yapılmış, iki yanı keskin tıraş bıçağı
- PİNES
-
Kelime Kökeni : Rumca
-
[isim]
Yumuşakçalardan, midye biçiminde, ondan daha büyük kabuklu bir deniz hayvanı (Pinna nobilis)
-
[isim]
Yumuşakçalardan, midye biçiminde, ondan daha büyük kabuklu bir deniz hayvanı (Pinna nobilis)
- TEPKİ
-
-
[isim]
Bir cismin kendini iten veya sıkıştıran başka bir cisme gösterdiği karşı etki, aksülamel, reaksiyon
- "Önemli olan, tepki gösterdiğimiz şeyden kurtulmanın yoluna bakmak, bu yolu bulmaktır." (Orhan Kemal)
-
Herhangi bir etkiye cevap olarak doğan, genellikle olumsuz söz veya davranış
- "Seyircilerin şaşkınlığı geçince tepkisi başladı." (Haldun Taner)
-
Karşılık verme
-
[isim]
Bir cismin kendini iten veya sıkıştıran başka bir cisme gösterdiği karşı etki, aksülamel, reaksiyon
- ZECİR
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Yaptırmama, yasaklama
-
Zorlama
-
Eziyet etme
-
[isim]
Yaptırmama, yasaklama
- BEŞME
-
-
[isim]
Her çubuğu ayrı ayrı beş renkte olan, yollu bir çeşit kumaş
-
[isim]
Her çubuğu ayrı ayrı beş renkte olan, yollu bir çeşit kumaş
- DEMET
-
Kelime Kökeni : Rumca
-
[isim]
Bağlanarak oluşturulmuş deste, bağlam
- "Tel demeti."
-
Bitki veya çiçek destesi
- "Öyle fukara çocuklara rastlıyorduk ki bize demet demet kır çiçekleri hediye ediyorlardı." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Üstün yapılı bitkilerde öz suların akmasına yarayan, bitkiye desteklik eden damarlı veya lifli kordon
-
Uzunlamasına birbirine bitişik olarak bir arada bulunan sinir ve kas telleri topluluğu
-
Bir atomun parçalanmasından doğan elektriklenmiş taneciklerin yörüngelerinden oluşan ışık topluluğu
-
[isim]
Bağlanarak oluşturulmuş deste, bağlam
- DENME
-
-
[isim]
Denmek, denilmek işi
-
[isim]
Denmek, denilmek işi
- DİREK
-
-
[isim]
Ağaçtan veya demirden yapılan uzun ve kalın destek
- "Kayıkçı yelkeni açmak için ilkin direği yerine oturtmalıdır." (Salâh Birsel)
-
Sütun
-
[isim]
Ağaçtan veya demirden yapılan uzun ve kalın destek
- DİZEM
-
-
[isim]
Ritim
-
[isim]
Ritim
- FERDA
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Erte, yarın
- "Ferdası sabah İstanbul trenine bindim." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
Gelecek zaman, yarın
-
[isim]
Erte, yarın
- FETÜS
-
-
[isim]
Embriyonun gelişimini büyük ölçüde tamamladığı, bütün organ taslaklarının oluştuğu üçüncü aydan doğuma kadarki durumu
-
[isim]
Embriyonun gelişimini büyük ölçüde tamamladığı, bütün organ taslaklarının oluştuğu üçüncü aydan doğuma kadarki durumu