İçinde e olan 4 harfli 680 kelime var. İçerisinde E harfi bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında e harfi olan kelimeler listesine ya da Sonu e harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

EHİL

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Bir işte yetkili olan, bir işi yapan, erbap
    • "O, bu işin ehlidir."
    • "Dikkat ettim, bu adamda, her işte ehil olmak merakı var." (Yusuf Ziya Ortaç)
  2. Sahip
    • "Sanat ehli. Zevk ehli."
  3. Karı kocadan her biri, eş
    • "Bu adam ehliyle iyi geçinmiyor."
  4. Topluluk, cemaat

EZME

  1. [isim] Ezmek işi
  2. Sebze veya yemiş ezilerek yapılan yiyecek
    • "Sıkınca içinden vıcık vıcık balık ezmeleri, kaz ciğerleri çıkan tüpler..." (Yusuf Ziya Ortaç)
  3. Bitkilerin etli ve yumuşak kısımlarını macun kıvamına getirmek üzere parçalama, katı ve telsel kısımlarını süzerek ayıklama işlemi

GEMİ

  1. [isim] Su üstünde yüzen, insan ve yük taşımaya yarayan büyük taşıt, sefine
    • "Yük gemisi. Savaş gemisi."
    • "O, gemisini kurtaran kaptandır, diye yaptığı alçaklıkla, namussuzlukla iftihar ediyor." (Ömer Seyfettin)

ŞALE

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Uzun saçaklı çatısı olan alçak dağ konutu

UMRE

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Hac mevsimi dışında Kâbe'yi ve Mekke'nin öbür kutsal yerlerini ziyaret etme

İADE

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Alınmış bir şeyi geri verme
    • "Sekiz buçuk altını iade için eline mühim bir para geçmesi lazımdı." (Refik Halit Karay)
    • "Hariciye Nazırı Tevfik Paşa gelerek iade edilmelerini talep eylemiş." (Ahmet Rasim)
  2. Verilen bir şeyi almayarak geri çevirme, reddetme
  3. Karşılıklı olarak yapma, mukabele etme
    • "Karşıki kayalar benim sesimi bana iade ettiler." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
  4. İadeli

ZERK

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] İç itim

ELÇİ

  1. [isim] Bir devleti başka bir devlet katında temsil eden kimse, sefir
  2. Bir uzlaşma sağlamak veya iş bitirmek için birinin yanına gönderilen kimse
  3. Peygamber

PEÇE

Kelime Kökeni : İtalyanca

  1. [isim] Kadınların sokakta yüzlerine örttükleri ince siyah örtü, nikap
    • "En büyük günahımız yüzümüzde bir peçe, sırtımızda bir çarşaf olması." (Aka Gündüz)
  2. Maske, sır, giz
    • "Bu düzme cadının peçesini kaldırmalıyız." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)

ADET

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Sayı
  2. Tane
    • "Toplananların adedi dokuz on bini geçince bir silah patlatılacaktı." (Ömer Seyfettin)

EVİN

  1. [isim] Bir şeyin içindeki öz, lüp
  2. Buğday tanesinin olgunlaşmış içi, özü, habbe

TAZE

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [sıfat] Bozulmamış, bayatlamamış olan
    • "Beyaz peyniri, ekmeğin taze kabuğuna sarıp ağzıma sokuyorum." (Yusuf Ziya Ortaç)
    • "Çamur, taze ot görmüş eşek gibi pis pis sırıtmış bunun üzerine." (Haldun Taner)
  2. Dinç, yıpranmamış, yorulmamış
    • "Yüzü taze, taravetli ve güzeldi." (Memduh Şevket Esendal)
  3. Kuru olmayan, körpe, kuru karşıtı
    • "Ağaçların taze yaprakları akşamın serinliğini emiyormuş gibi duruyordu." (Memduh Şevket Esendal)
  4. Yeni, zamanı geçmemiş
    • "Orada okuduğum en taze havadis yirmi beş, otuz günlüktü." (Halikarnas Balıkçısı)
  5. [isim] Genç kadın
    • "Şu köşede çocuğuyla beraber bir taze oturuyor." (Ömer Seyfettin)

BELA

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] İçinden çıkılması güç, sakıncalı durum
    • "Kumar, toplum için büyük bir beladır."
    • "Geceleyin belanı arama, haydi nerden geldinse bas git oraya." (Etem İzzet Benice)
    • "Yurtlarına bela getiren bu kadını, ayıplamıyor kentin uluları." (Azra Erhat)
    • "Solda sıfırlar önemsiz sanılır ama sağda sıfırlar da öyle zaman gelir ki bela olur." (Aydın Boysan)
  2. Büyük zarar ve sıkıntıya yol açan olay veya kimse
    • "Hayatta dipdiri yanmak belasından da kurtulmuştum." (Yahya Kemal Beyatlı)
  3. Hak edilen ceza
    • "Allah belasını verdi."

KEFE

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Terazi gözlerinden her biri

SİTE

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Genellikle belli meslek adamları için yapılmış veya belli amaçlarla kurulmuş konutlar topluluğu, iş merkezi
  2. Şehir
  3. Kentlerde, belirli bir merkezden yönetilen, genellikle güvenliği sağlanmış toplu yerleşim merkezi
  4. İlk Çağda kendi yasalarıyla yönetilen bir veya birkaç kentten oluşan devlet
  5. Kişi veya kuruluşların Genel Ağ'da oluşturduğu değişik konulardaki bilgilendirici sayfalar

BİDE

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Bedenin belden aşağı bölümlerini yıkamakta kullanılan tuvalet aracı

EĞSİ

  1. [isim] Ucu yanmış odun, köseği

ELMA

  1. [isim] Gülgillerden, çiçekleri pembe veya beyaz bir ağaç (Pirus malus)
  2. Bu ağacın kabuğu parlak, sert, kırmızı, sarı ve yeşil renkte, kokusu hoş, tadı ekşi veya tatlı, dokusu gevrek, ufak çekirdekli meyvesi

EVET

  1. [edat] "Öyledir" anlamında doğrulama veya tasdik kelimesi, olur, oldu, peki, tamam, ya, beli, ha, he
    • "Evet, bu bahsin en canlı noktası buradadır." (Yahya Kemal Beyatlı)
  2. Konuşma arasında cümlenin olumlu anlamını pekiştirmek için kullanılan bir söz
    • "Gidip kendisiyle konuştum evet sonra da..."

FÜME

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Duman rengi
  2. [sıfat] Bu renkte olan
    • "Füme çorap."
  3. [sıfat] Tütsü ile kurutulmuş (balık, et)

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü