İçinde e olan 4 harfli 680 kelime var. İçerisinde E harfi bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında e harfi olan kelimeler listesine ya da Sonu e harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

BETİ

  1. [isim] Resim ve heykel sanatlarında varlıkların biçimi

EKSİ

  1. [isim] Çıkarma işleminde - işaretinin adı, nakıs
  2. [sıfat] Sıfırdan küçük, önünde eksi işareti bulunan (sayı), negatif, nakıs, artı karşıtı
  3. Eksiklik
    • "Alışkanlıklarımız artılarıyla eksileriyle nelerdir, aktarılmıyor çocuklarımıza." (Nezihe Meriç)

ENLİ

  1. [sıfat] Eni büyük olan, geniş
    • "Kenarları gençliğinde işlediği enli dantellerle çevrili patiska örtülü minderlerde oturuyordu." (Cahit Uçuk)

ETLİ

  1. [sıfat] İçinde et bulunan
    • "Etliye sütlüye karışmamak ve hiçbir ideal için hiçbir mücadeleye katılmamak onun mizacıdır." (Peyami Safa)
  2. Eti çok olan
    • "Etli koyun."
  3. Dolgun, kalın
    • "... aşağıya sarkan kalın, etli, ıslak dudakları vardı." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
  4. Yenecek kısmı çok olan (meyve)
    • "Etli, lezzetli bir zeytin."

EVET

  1. [edat] "Öyledir" anlamında doğrulama veya tasdik kelimesi, olur, oldu, peki, tamam, ya, beli, ha, he
    • "Evet, bu bahsin en canlı noktası buradadır." (Yahya Kemal Beyatlı)
  2. Konuşma arasında cümlenin olumlu anlamını pekiştirmek için kullanılan bir söz
    • "Gidip kendisiyle konuştum evet sonra da..."

ÖVEÇ

  1. [isim] İki üç yaşındaki erkek koyun
    • "Git kumandana söyle, öveç ise, ucuz olursa iki tane de benim için alsın, anladın mı?" (Memduh Şevket Esendal)

VEFA

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Sevgiyi sürdürme, sevgi bağlılığı
    • "Biz, mağlup olduğumuz için sizden cesur görünüyoruz ve vefamız daha sağlamlaşıyor." (Aka Gündüz)

EZİK

  1. [isim] Bere, çürük
    • "Vücudu eziklerle dolu idi."
  2. [sıfat] Ezilmiş veya yassılmış
  3. [sıfat] Olaylar ve hayat şartları karşısında güçsüz ve sıkıntılı duruma düşmüş olan, üzüntülü
    • "Hiç de ezik bulmaz kızını, hep güvenmiştir ona." (Tarık Buğra)

KEBE

  1. [isim] Kısa kepenek
    • "Eşek gitti. Üstünde yeni kebe de vardı." (Memduh Şevket Esendal)

ZEKİ

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [sıfat] Anlama, kavrama yeteneği olan, zekâsı olan, zeyrek
    • "En zeki hayvan maymundur."
  2. Çabuk ve kolay kavrayan
    • "Bildiğim, onun zeki bir genç olduğu ve ara sıra sevimli, ufak şiirler yazdığıdır." (Memduh Şevket Esendal)
  3. Zekâ varlığı gösteren
    • "İnce, zeki bir kalemi vardı." (Yusuf Ziya Ortaç)

LAŞE

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Leş

PARE

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Parça, kısım
  2. Tane, adet
    • "Hür ufuklarda donanmış iki yüz pare gemi / Yeni doğmuş ayı gördükleri yerden geliyor." (Yahya Kemal Beyatlı)

ENİN
...
İBNE

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Edilgin eş cinsel erkek, homoseksüel
  2. [ünlem] Kızgınlıkla söylenen bir söz

LEKE

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Kirliliği gösteren iz
    • "Adi madenî kol düğmeleri bunları yeşilimtırak bir leke ile kirletirdi." (Abdülhak Şinasi Hisar)
    • "Çocuk giysisini leke etmiş."
    • "Annemi kıskanıyor, bana leke sürmek istiyor." (Halide Edip Adıvar)
  2. Bir yüzeyde türlü sebepler dolayısıyla oluşan farklı renk
    • "Kuyruğunun ucu ile alnının orta yerinde beyaz lekeler vardı." (Ömer Seyfettin)
  3. Vücudun herhangi bir yerinde oluşan değişik renk
  4. Yüz kızartacak durum, namussuzluk, kara, şaibe
    • "Kendi vicdanında kendi durumunu düzeltmek, geçmişin lekesini yıkamak istiyordu." (Halide Edip Adıvar)
  5. Güneş, ay, yıldız veya herhangi bir gezegenin parlak yüzeyinde görülen karanlık bölüm

EVİÇ

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Klasik Türk müziğinde bir çeşit birleşik makam, evç

KULE

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Çoğunlukla kare veya silindir biçimindeki yüksek yapı
    • "Şu muazzam kule bir mühendisin hayaliydi." (Orhan Seyfi Orhon)
  2. Cihannüma

PEPE

  1. [sıfat] Dudak sesleriyle başlayan kelimelerin ilk seslerini güçlükle söyleyen ve birkaç kez tekrarladıktan sonra arkasını getirebilen (kimse)

SENT

Kelime Kökeni : İngilizce

  1. [isim] Doların yüzde biri değerinde para birimi

ALEV

  1. [isim] Yanan maddelerin veya gazların türlü biçimlerdeki ışıklı uzantısı, yalım, yalaz, alaz, şule
    • "Sobada çıralar hemen alev almış, odunları da tutuşturmuştu." (Tarık Buğra)
    • "Gözleri siyah bir alev gibi parlıyordu." (Ömer Seyfettin)
  2. Sıcaklık
    • "İşte şimdi damarlarımda bu iksirin alevleri dolaşıyor." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
  3. Kıvılcım
  4. Aşk ateşi
  5. Mızrak uçlarına takılan küçük bayrak, flama

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü