İçinde dü olan 5 harfli 59 kelime var. İçerisinde DÜ bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında dü olan kelimeler listesine ya da Sonu dü ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- ÖDÜNÇ
-
-
[isim]
İleride geri verilmek veya alınmak şartıyla alınan veya verilen şey
- "Kısa ve uzun vadeli hiçbir ödünç alma imkânı yoktu." (Falih Rıfkı Atay)
-
[isim]
İleride geri verilmek veya alınmak şartıyla alınan veya verilen şey
- DÜŞME
-
-
[isim]
Düşmek işi
-
[isim]
Düşmek işi
- KADÜK
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[sıfat]
Değerini, önemini yitirmiş, geçerliliği kalmamış, eskimiş
-
[sıfat]
Değerini, önemini yitirmiş, geçerliliği kalmamış, eskimiş
- DÜNİT
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Temel maddesi olivin olan iri taneli kayaç
-
[isim]
Temel maddesi olivin olan iri taneli kayaç
- DÜRZİ
- ...
- MEDÜZ
-
Kelime Kökeni : Rumca
-
[isim]
Denizanası
-
[isim]
Denizanası
- DÜZME
-
-
[isim]
Düzmek işi
-
[sıfat]
Gerçek olmayan, aslına benzetilerek uydurulan, uydurma, sahte
- "Düzme senet. Düzme belge."
-
[isim]
Düzmek işi
- DÜNYA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Güneşe yakınlık bakımından üçüncü gezegen, yer, yerküre, yer yuvarı, yer yuvarlağı, acun
- "Fakat kendi tabiri üzerine dünya başına yıkılmış zannetti." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
- "... bütün dünya bir araya gelse fikrimi değiştiremez." (Ömer Seyfettin)
- "Seni dünya gözüyle bir daha görmeyi nasip edene şükrolsun." (Yahya Kemal)
- "Eve döneyim desen Feneryolu istasyonuna dünya kadar yol var." (Sermet Muhtar Alus)
-
Dış, çevre, ortam
- "Biz dünyadan ayrı yaşarken dünya epey değişmiş." (Hüseyin Cahit Yalçın)
-
İnançları bir olan ülke veya insanlar topluluğu
- "Batı dünyası. Doğu dünyası."
-
Meslek veya iş birliği içinde bulunma, camia
- "Ressamlar dünyasında onun yeri ayrıdır."
-
[zamir]
Elgün, herkes
-
Duygu, düşünce ve hayal âlemi
- "Köprüye kadar kendi dünyaları içinde ne tatlı, ne özlü konuşurlardı." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
[isim]
Güneşe yakınlık bakımından üçüncü gezegen, yer, yerküre, yer yuvarı, yer yuvarlağı, acun
- DÜRME
-
-
[isim]
Dürmek işi
-
İçine peynir, kıyma vb. konularak yenilen pişmiş yufka, gözleme
-
Lahana
-
[isim]
Dürmek işi
- DÜBEŞ
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Oyunda, atılan zarlardan ikisinin de beş benekli yüzünün üste gelmesi
-
[isim]
Oyunda, atılan zarlardan ikisinin de beş benekli yüzünün üste gelmesi
- DÜLEK
- ...
- DÜMEN
-
Kelime Kökeni : İtalyanca
-
[isim]
Hava ve deniz taşıtlarında, taşıta istenilen yönü vermeye ve belirli bir doğrultuda götürmeye yarayan hareketli parça
- "Herhâlde kaçmayı düşünüyor olmalıydı. Yolun kenarındaki tek tük ağaçlara doğru dümen kırdı." (Reşat Nuri Güntekin)
- "Kimimiz dümen tutar mavnalarda / Kimimiz çımacıdır halat başında." (Orhan Veli Kanık)
- "Başımıza gelenler, son elli yılda ekonominin dümenini elinde tutan sıfırlardan kaynaklanıyor." (Aydın Boysan)
-
Yönetim, idare
-
Dalavere, hile
- "Hani öldürseler yaşayamazdı bensiz? Yalan mıydı? Dümen miydi?" (Orhan Kemal)
-
[isim]
Hava ve deniz taşıtlarında, taşıta istenilen yönü vermeye ve belirli bir doğrultuda götürmeye yarayan hareketli parça
- HÖDÜK
-
-
[sıfat]
Görgüsüz, kaba, anlayışı kıt (kimse)
-
Korkak, ürkek
-
[sıfat]
Görgüsüz, kaba, anlayışı kıt (kimse)
- DÜŞEY
-
-
[sıfat]
Yer çekimi doğrultusunda olan, şakuli
- "Çekül bir düşey doğrultuyu gösterir."
-
[sıfat]
Yer çekimi doğrultusunda olan, şakuli
- DÜZEY
-
-
[isim]
Bir yüzeyin veya bir noktanın yüksekliğindeki yatay sınır, seviye
- "Su düzeyi."
-
Bir kursun basamaklarından her biri, kur (I)
-
Bir nesnenin, bir kimsenin başka nesnelere veya kimselere göre olan değer ve yücelik derecesi, seviye
- "Eğitim düzeyi. Kültür düzeyi."
-
[isim]
Bir yüzeyin veya bir noktanın yüksekliğindeki yatay sınır, seviye
- BEDÜK
-
-
[isim]
Çam sakızı, reçine
-
[isim]
Çam sakızı, reçine
- DÜZEM
-
-
[isim]
Bir birleşiğe veya bir karışıma girecek madde miktarlarının belirtilmesi, dozaj
-
Düzey
- "Bu filmleri, Türk sinemasına insancıl ve belli bir düzemde yeraltı gerçekliği getiren yapıtlardır." (Selim İleri)
-
[isim]
Bir birleşiğe veya bir karışıma girecek madde miktarlarının belirtilmesi, dozaj
- DÜYEK
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Türk müziğinde bir usul
-
[isim]
Türk müziğinde bir usul
- FONDÜ
- ...
- DÜĞME
-
-
[isim]
Giyecek, yorgan vb.nin bazı yerlerine ilikleyici veya süs olarak dikilen kemik, metal, sedef gibi sert maddelerden yapılmış küçük tutturma aracı
- "Sımsıkı bağlanmış bir örme kese çıkarıyor, birer birer düğmelerini çözüyor." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Çevrilmek veya üzerine basılmak yoluyla bir elektrik akımını açan, kapayan, herhangi bir makineyi işleten veya durduran parça
- "Radyonun düğmesi."
-
Üst deri altındaki kıkırdak ve yağdan oluşmuş düğme biçimindeki çıkıntı
- "Kalkan balığının düğmeleri."
-
[isim]
Giyecek, yorgan vb.nin bazı yerlerine ilikleyici veya süs olarak dikilen kemik, metal, sedef gibi sert maddelerden yapılmış küçük tutturma aracı