İçinde dik olan 6 harfli 20 kelime var. İçerisinde DİK bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında dik olan kelimeler listesine ya da Sonu dik ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
D K İ Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
3 Harfli Kelimeler
DİK
2 Harfli Kelimeler
İD, Kİ
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- DİKİLİ
-
-
[sıfat]
Dikilmiş olan
-
[sıfat]
Dikilmiş olan
- DİKKAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Duygularla düşünceyi bir şey üzerinde toplama, uyanıklık
- "Dikkatle bakınca güvertedeki insanların gidip gelişini kolaylıkla seçebiliyor." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
- "Hangi konudan söz etse dikkati çekecek bir hava veriyor." (Necati Cumalı)
- "Biraz dikkat etsek görürüz ki insanların çoğu yarı deli, yarı iradelidir." (Abdülhak Şinasi Hisar)
- "Etrafında Türkçe konuşuluyor vehmine kapılır, dikkat kesilir, sonra yanıldığını anlar, canı sıkılırdı." (Refik Halit Karay)
-
[ünlem]
"Dikkat ediniz!" anlamında bir uyarı sözü
- "Dikkat ettiniz mi neler söyledi?"
-
İlgi, özen
- "Yaratıcı sanatçıları bu yargının dışında tutmaya dikkat edelim." (Haldun Taner)
-
[isim]
Duygularla düşünceyi bir şey üzerinde toplama, uyanıklık
- ASİDİK
- ...
- SENDİK
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Bir birliğin, ortaklığın veya alacaklılar grubunun haklarını korumakla görevli kimse
-
[isim]
Bir birliğin, ortaklığın veya alacaklılar grubunun haklarını korumakla görevli kimse
- TASDİK
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Doğrulama
- "Bütün kadınlar da bu iki şahidi tasdik ettiler." (Aka Gündüz)
-
Onay, onaylama
-
[isim]
Doğrulama
- DİKİCİ
-
-
[isim]
Tarımla uğraşan kimse, çiftçi
-
Sökük ayakkabıları onaran kimse
-
Yeni yapılan ayakkabıların dikiş işini yapan kimse
-
Dikişçi
-
[isim]
Tarımla uğraşan kimse, çiftçi
- NORDİK
- ...
- RADİKA
-
-
[isim]
Yaprakları salata olarak yenen baharlı, çok yıllık bir bitki (Taraxacum officinale)
-
[isim]
Yaprakları salata olarak yenen baharlı, çok yıllık bir bitki (Taraxacum officinale)
- DİKİNE
-
-
[zarf]
Dikey olarak, diklemesine
- "Alnı da bir enlemesine, bir dikine kırış kırış oluyordu." (Tarık Buğra)
- "Öyle fazla dikine gitmek iyi değildir hayatta." (Çetin Altan)
-
İnadına
-
[zarf]
Dikey olarak, diklemesine
- DİKMEN
-
-
[isim]
Koni biçiminde tepe
-
[isim]
Koni biçiminde tepe
- PENDİK
- ...
- DİKLİK
-
-
[isim]
Dik olma durumu
-
[isim]
Dik olma durumu
- DİKGEN
-
-
[sıfat]
Birbiriyle veya kesim noktasındaki teğetleriyle dik açı yapacak biçimde kesişen
- "Dikgen doğrular. Dikgen eğriler."
-
[sıfat]
Birbiriyle veya kesim noktasındaki teğetleriyle dik açı yapacak biçimde kesişen
- DİKMEK
-
-
[-i]
Bir cismi dik olarak durdurmak
- "Bir yere direk dikmek."
-
Yetiştirmek için bir bitkiyi toprağa yerleştirmek
- "Boş toprağa bir koru dikseniz otuz yılda gölge verir." (Falih Rıfkı Atay)
-
[-i]
Bardak, kadeh, testi vb. kapların içindekini bir çırpıda, bir solukta içmek
- "Doldurmasıyla kadehini dikmesi, gözünü kırpmadan tek yudumda devirmesi bir oluyor." (Atilla İlhan)
-
Beklemek için birini bir şeyin başına getirmek
-
Top, taş vb.ni dikine havaya atmak
-
Yapı kurmak, inşa etmek
-
Top vb.ni oyun alanında belirli bir yere koymak
- "Oyuncu topu penaltı noktasına dikti."
-
[-i]
Bir cismi dik olarak durdurmak
- DANDİK
-
-
[sıfat]
Düşük nitelikli
-
Düzmece
-
[sıfat]
Düşük nitelikli
- DİMDİK
-
-
[sıfat]
Çok dik
- "Pencerenin önünde, sırtı odaya dönük olarak dimdik durdu." (Tarık Buğra)
-
Sağlıklı, zinde
- "Müsteşar dimdik, sert adımlar atıyor." (Peyami Safa)
- "Onun nasıl hiç sarsılmadan dimdik durduğunu gördüm." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
Sıkıntıları karşılayacak durumda olan, baş eğmeyen, metin
-
[zarf]
Çok dik bir biçimde
-
[zarf]
Sağa sola sapmadan, dosdoğru
- "Çevik adımlarla dimdik yürüyen, uzun boylu, yakışıklı, varlıklı bir adam." (Refik Halit Karay)
-
[zarf]
Kaskatı, çok sertleşmiş olarak
-
Dikkatli, ısrarlı (bakış)
-
[sıfat]
Çok dik
- BİLDİK
-
-
Tanıdık (kimse veya şey)
- "İstanbullu bir bildikte misafirim." (Reşat Nuri Güntekin)
- "Hâlbuki ayrılık acısına ve ayrılık seslerine, bildik çıkmaklığım gerekti." (Refik Halit Karay)
-
Tanıdık (kimse veya şey)
- ABİDİK
- ...
- ÇİMDİK
-
-
[isim]
Çimdikleme işi
- "Kalçasına bir çimdik basayım da çığlığı buradan işitiniz." (Refik Halit Karay)
-
[sıfat]
Başparmakla işaret parmağının ucu arasına alınan miktarda olan
-
Gönül kıracak söz
- "Her röportajı, bir yeni muziplik, bir yeni çimdik içerirdi." (Haldun Taner)
-
Tatar böreği
-
[isim]
Çimdikleme işi
- PANDİK
- ...