İçinde dem olan 5 harfli 15 kelime var. İçerisinde DEM bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında dem olan kelimeler listesine ya da Sonu dem ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
D E M Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
3 Harfli Kelimeler
DEM
2 Harfli Kelimeler
DE, EM, ME
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- DEMEÇ
-
-
[isim]
Yetkili bir kimsenin bir konuda yayın organlarına yaptığı açıklama, beyanat
- "Yan tutmadan davranacağını ve davranılmasını isteyen demecini yaymıştı." (Tarık Buğra)
-
[isim]
Yetkili bir kimsenin bir konuda yayın organlarına yaptığı açıklama, beyanat
- ERDEM
-
-
[isim]
Ahlakın övdüğü iyi olma, alçak gönüllülük, yiğitlik, doğruluk vb. niteliklerin genel adı, fazilet
- "Spor, alçak gönüllülük gibi bir erdem aşılar sporcuya." (Necati Cumalı)
-
İnsanın ruhsal olgunluğu
-
[isim]
Ahlakın övdüğü iyi olma, alçak gönüllülük, yiğitlik, doğruluk vb. niteliklerin genel adı, fazilet
- DEMİR
-
-
[isim]
Atom numarası 26, atom ağırlığı 55,847, yoğunluğu 7,8 olan, 1510 °C'de eriyen, mavimtırak esmer renkte, özellikle çelik, döküm ve alaşımlar durumunda sanayide kullanılmaya en elverişli element (simgesi Fe)
- "Artık demir almak günü gelmişse zamandan / Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan." (Yahya Kemal Beyatlı)
- "Açıkta demir atmış kotrayı görüyor musun?" (Falih Rıfkı Atay)
- "Ben akide yemedim, gönlümde yumuşaklık yok, midem demir gibi." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
- "Demirlerini tarayan hurda harami gemileri karaya vuruyordu." (Feridun Fazıl Tülbentçi)
-
[sıfat]
Bu elementten yapılmış
- "Hemşiresiyle rıhtımın kenarındaki demir kanepeye oturdular." (Peyami Safa)
- "Demir gibi kolları vardı." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Bu elementten yapılmış parça
- "Ocak demiri. Kapı demiri. Pencere demiri."
-
Ayakkabı topuğuna veya ayakkabı burnuna aşınmayı önlemek için çakılan, özel olarak yapılmış madenden parça
-
[sıfat]
Güçlü, kuvvetli, sert
- "O kadar çabuk uyanmıştı ki kalbinin demir bir elle sıkıldığını duydu." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Çıpa
-
[isim]
Atom numarası 26, atom ağırlığı 55,847, yoğunluğu 7,8 olan, 1510 °C'de eriyen, mavimtırak esmer renkte, özellikle çelik, döküm ve alaşımlar durumunda sanayide kullanılmaya en elverişli element (simgesi Fe)
- DEMRE
- ...
- BADEM
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Badem ağacı
-
Bu ağacın yaş veya kuru yenilen yemişi
-
[isim]
Badem ağacı
- DEMET
-
Kelime Kökeni : Rumca
-
[isim]
Bağlanarak oluşturulmuş deste, bağlam
- "Tel demeti."
-
Bitki veya çiçek destesi
- "Öyle fukara çocuklara rastlıyorduk ki bize demet demet kır çiçekleri hediye ediyorlardı." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Üstün yapılı bitkilerde öz suların akmasına yarayan, bitkiye desteklik eden damarlı veya lifli kordon
-
Uzunlamasına birbirine bitişik olarak bir arada bulunan sinir ve kas telleri topluluğu
-
Bir atomun parçalanmasından doğan elektriklenmiş taneciklerin yörüngelerinden oluşan ışık topluluğu
-
[isim]
Bağlanarak oluşturulmuş deste, bağlam
- MODEM
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Çevirge
-
[isim]
Çevirge
- KADEM
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Ayak, adım
-
Fut
- "On kadem uzunluğunda."
-
Uğur
-
[isim]
Ayak, adım
- DEMCİ
- ...
- MADEM
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[bağlaç]
"Değil mi ki, -diği için, -diğine göre" anlamlarında sebep göstermek için, başına getirildiği cümleyi daha sonraki cümleye bağlayan bir söz, mademki
- "Bakma sen madem tanıdıkmış, bulur bir çaresini." (Çetin Altan)
-
[bağlaç]
"Değil mi ki, -diği için, -diğine göre" anlamlarında sebep göstermek için, başına getirildiği cümleyi daha sonraki cümleye bağlayan bir söz, mademki
- DEMLİ
-
-
[sıfat]
Çok demlenmiş, koyu (çay)
-
[sıfat]
Çok demlenmiş, koyu (çay)
- KIDEM
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir görevde rütbece eskilik
- "Ali Fuad Bey de parti komitacılığının düşmanı olanlar gibi nizam, kıdem ve kanun adamı kalmıştır." (Falih Rıfkı Atay)
-
Bir görevde geçirilen süre
-
[isim]
Bir görevde rütbece eskilik
- DEMEK
-
-
[nsz]
Söylemek, söz söylemek
- "Eskilerin dediği gibi beşer, şaşar." (Burhan Felek)
- "Eskiden saat üç dedi mi paralar dağılmış olurdu." (Orhan Kemal)
- "Dediğimden dışarı çıkarsa kendi bilir."
- "Öyle sevindim ki deme gitsin."
-
[-e]
Ad vermek
- "Muşmulaya döngel de derler."
- "Vay! Beni kovuyorsun demek, pekâlâ!" (Sait Faik Abasıyanık)
-
Bir dilde karşılığı olmak
- "Kamer "ay" demektir."
-
Herhangi bir ses çıkarmak
- "Küt dedi, düştü."
-
[-e]
Herhangi bir kanıya, yargıya varmak
- "Bu işe herkes ne der?"
-
Düşünmek
-
Oranlamak
- "Güzellik desen onda, zenginlik desen onda."
-
Ummak
- "Bundan sonra gelir mi dersin?"
-
Erişmek
- "Saat yedi dedi mi uyanırım."
-
Bir işe kalkışmak, yeltenmek
- "Kımıldanayım deme, kurşunu yersin. Ağzını açayım deme, çok fena olursun."
-
Saymak, kabul etmek
- "Yarım milyon dediğin nedir?" (Memduh Şevket Esendal)
-
[nsz]
Söylemek, söz söylemek
- ÖDEME
-
-
[isim]
Ödemek işi, tediye
-
[isim]
Ödemek işi, tediye
- DEMİN
-
-
[zarf]
Az önce
- "Demin aynanın arkasına baktım, bulamadım." (Mahmut Yesari)
-
[zarf]
Az önce