İçinde de olan 4 harfli 50 kelime var. İçerisinde DE bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında de olan kelimeler listesine ya da Sonu de ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

CİDE
...
DEPO

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Korunmak, saklanmak veya gerektiğinde kullanılmak için bir şeyin konulduğu yer, ardiye
    • "Eşya deposu. Su deposu."
  2. Bir malın toptan satıldığı ve çokça bulunduğu yer
    • "Ben depoya güzel bir portatif eczane ısmarlayacağım." (Mahmut Yesari)
  3. Ordu mallarının saklandığı, bakımlarının yapıldığı yer, debboy

BADE

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Şarap, içki
    • "Fincanı taştan oyarlar / İçine bade koyarlar." (Halk türküsü)

EDEP

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Toplum töresine uygun davranma
    • "Olur şey mi bu, haydi edebinle çık git, çekil karşımdan!" (Abdülhak Şinasi Hisar)
    • "Edeptir söylemesi, donuna kaçırmış."
  2. İyi ahlak, incelik, terbiye

ÖDEM

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Dokularda genellikle yüzde, ellerde, ayaklarda ve bazı iç organlarda aşırı miktarda sıvı birikmesi

ZADE

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Oğul, evlat
    • "Şimdi bilmem ne zade namı altında, İstanbul'un en büyük zenginlerinden biriydi." (Ömer Seyfettin)
  2. [sıfat] Doğmuş

ELDE

  1. [isim] Çarpma ve toplama işlemlerinde bir sonraki sıranın rakamlarına katılacak olan sayı

PİDE

Kelime Kökeni : Rumca

  1. [isim] Mayalı hamurdan yapılan, isteğe göre üzerine yumurta, kıyma, peynir, pastırma vb. konarak pişirilen, ince, yayvan yiyecek
    • "Minderler pide gibi olmuş."

VADE

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Bir işin yapılması veya bir borcun ödenmesi için tanınan süre, mühlet, mehil
    • "Villanın vadesi ocak sonunda geliyordu, değil mi?" (Sait Faik Abasıyanık)

UKDE

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Düğüm, yumru
  2. İçe dert olan şey
    • "Geceleri bilhassa yatsı namazından sonra seccadede oturmuş, çocuk dilimle, içimde ukde olan meseleler hakkında Allah'la konuşur dururdum." (Halide Edip Adıvar)

DEDE

  1. [isim] Torunu olan erkek, büyük baba, büyük peder
    • "Dedenin kabri yanında bir çukur kazılmış." (Yusuf Ziya Ortaç)
  2. Büyük babadan başlayarak geriye doğru atalardan her biri
  3. Mevlevi tarikatında çile doldurmuş olan dervişlere verilen unvan
  4. [ünlem] Yaşlı erkeklere söylenen bir seslenme sözü

DELİ

  1. [sıfat] Aklını yitirmiş olan, akli dengesi bozulmuş olan, mecnun
    • "İki genç, deli gibi birbirlerini seviyorlardı." (Reşat Nuri Güntekin)
    • "Deli oluyordu çocuklara, onlarsız edemiyordu."
    • "Teğmenin, teyzem dediği, altmışlık, altmış beşlik, suratı hâlâ düzgünlü, kirpikleri hâlâ sürmeli, deli saraylı gibi bir kadıncağızmış." (Haldun Taner)
    • "Kitap delisi. Oyun delisi. Sinema delisi."
  2. Coşkun, azgın (hayvan, duygu vb.)
    • "Bu deli öfkeyi kime veya nelere, bir namlu gibi çevireceğini bilemiyordu." (Tarık Buğra)
    • "En bildiği derste bile kopya çeker, çekmezse hasta olur, deliye döner." (Haldun Taner)
  3. Davranışları aşırı ve taşkın olan (kimse), çılgın
    • "Ben delinin biriyim, ateşe girerim." (Falih Rıfkı Atay)
    • "Patronun deliye döndüğünden habersizce geldi, elindeki şemsiyeye yapıştı." (Rıfat Ilgaz)

DERZ

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Duvar taşlarının veya tuğlalarının harçla doldurulup üzerinden mala çekilerek düzeltilen aralığı

DERS

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Öğretmenin öğrenciye belirli bir sürede verdiği bilgi
    • "Mektepten kaçmıyor, bazı derslerden zevk alıp saatlerce çalıştığım oluyordu." (Sait Faik Abasıyanık)
    • "Metin'in bu dersi asma teklifi hiç hoşuma gitmedi doğrusu." (Adalet Ağaoğlu)
    • "Bu seneki tecrübe aynı zamanda bir de ders oldu." (Hüseyin Cahit Yalçın)
    • "İyi konuşurdu, ders vermek sanatını bilirdi."
  2. Bu bilgi aktarımı için ayrılan süre
    • "Dersin bitmesine beş dakika var."
    • "Yapılacak şey gördüğümüz vakalardan ders almaya çalışmaktır." (Abdülhak Şinasi Hisar)
    • "İnek Şaban güzel ders çalışırdı boş sınıfta." (Rıfat Ilgaz)
    • "Evvela kendi kendisini cezalandırdı, sonra kendisi gibi yaşamak istemeyenlere ders verdi." (Peyami Safa)
  3. Öğrencinin öğrenmek zorunda olduğu bilgi
    • "Bir yakınlık kurmak için derslerini soracak oluyordu." (Necati Cumalı)
  4. Bir olayın bellekte bıraktığı öğretici iz, öğüt, ibret
    • "En iyisi, kıyının verdiği şu ekoloji dersini uygulamak mı dersiniz?" (Haldun Taner)

ÖDEV

  1. [isim] Yapılması, yerine getirilmesi, insanlık duygusu, töre ve yasa bakımından gerekli olan iş veya davranış, vazife, vecibe
    • "Doktor da rahattır. Ödevini yapmıştır." (Haldun Taner)
  2. Öğretmenin öğrencilere okul dışında yapmaları için verdiği çalışma

DESİ
...
DEVA

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] İlaç, çare
    • "Deva bulmaz bir can kaygısına düşer." (Falih Rıfkı Atay)

DEFİ

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Taraflardan birinin kendisine açılan davada borçtan kurtulmak için başvurduğu her türlü yol

ADEM

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Yokluk
    • "Ne civarda bir köy var ne bir evin hayali / Sonun ademdir diyor insana yolun hâli." (Faruk Nafiz Çamlıbel)

DERK

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Anlama, kavrama

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü