İçinde d olan 6 harfli 792 kelime var. İçerisinde D harfi bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında d harfi olan kelimeler listesine ya da Sonu d harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- DİREME
-
-
[isim]
Diremek işi
-
[isim]
Diremek işi
- FEDERE
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[sıfat]
Bir federasyona bağlı olan
-
[isim]
Bir konfederasyonun üyesi
-
[sıfat]
Bir federasyona bağlı olan
- GEDMEK
-
-
[-i]
Gedik açmak, çentmek, delmek
-
[-i]
Gedik açmak, çentmek, delmek
- KODEİN
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Afyondan çıkarılan ve öksürüğü kesmeye yarayan bir alkaloit
-
[isim]
Afyondan çıkarılan ve öksürüğü kesmeye yarayan bir alkaloit
- MÜDRİR
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
İdrarı artıran, idrar söktürücü
- "Müdrir bir ilaç."
-
[sıfat]
İdrarı artıran, idrar söktürücü
- TENDER
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Lokomotifin arkasına bağlanan, gerekli yakıtı, suyu taşıyan vagon
-
[isim]
Lokomotifin arkasına bağlanan, gerekli yakıtı, suyu taşıyan vagon
- DİŞLEK
-
-
[sıfat]
Dişleri dışarıya doğru çıkık olan (kimse)
- "Kız, hafifçe dişlektir, gülünce belli olur." (Refik Halit Karay)
-
Sözünü geçiren, istediğini yaptırabilen (kimse)
- "Hacı Resul'e gelince Çatalkaya'nın ve başka köylerin en dişlek kodamanıydı." (Halikarnas Balıkçısı)
-
[sıfat]
Dişleri dışarıya doğru çıkık olan (kimse)
- İHTİDA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Başka bir dinden çıkıp Müslüman olma
-
[isim]
Başka bir dinden çıkıp Müslüman olma
- KENDİR
-
-
[isim]
Kenevir
-
[sıfat]
Kenevirden yapılmış
-
[isim]
Kenevir
- SAYDAM
-
-
[sıfat]
İçinden ışığın geçmesine ve arkasındaki şeylerin görülmesine engel olmayan (cisim), şeffaf
- "Atlet vücudunu bütünüyle gösteren, saydam bir sabahlık giymişti." (Atilla İlhan)
-
[isim]
Üzerindeki resim ve şekilleri beyaz bir zemin üzerine yansıtmak amacıyla tepegöz ve projeksiyona konan şeffaf, ışığı geçiren kâğıt veya madde, slayt
-
[isim]
Diyapozitif
-
[isim]
Asetat
-
Açık seçik, belirgin
- "Karmaşık gibi gözüken sorun son günlerde saydam bir görünüş kazandı."
-
[sıfat]
İçinden ışığın geçmesine ve arkasındaki şeylerin görülmesine engel olmayan (cisim), şeffaf
- VARİDE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Gelen şey
-
Gelen evrak
-
[isim]
Gelen şey
- DECCAL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
Yalancı, fesat, dedikoducu (kimse)
-
Yalancı, fesat, dedikoducu (kimse)
- DEŞMEK
-
-
[-i]
Oymak, delmek, yara açmak, içini açmak, karıştırmak, kazmak
-
Bir sorunun üzerinde yeniden durmak, hatırlatmak, kurcalamak
- "Bu hatıraları daha deşmek istemiyorum." (Halide Edip Adıvar)
-
[-i]
Oymak, delmek, yara açmak, içini açmak, karıştırmak, kazmak
- DİZGİN
-
-
[isim]
Gemin uçlarına bağlanarak hayvanı yöneltmeye yarayan kayış
- "Kötülerin pek azı terbiyeye ve dizgine gelebilir." (Tarık Buğra)
- "Uykusunun dizginlerini ele almak ve istediği zaman uyanmak." (Peyami Safa)
- "O koşturmalar yakayı kaptırışın, dizginleri ele verişin açıklamaları gibi geliyordu ona." (Tarık Buğra)
-
[isim]
Gemin uçlarına bağlanarak hayvanı yöneltmeye yarayan kayış
- TEMDİT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Uzatma, sürdürme
-
[isim]
Uzatma, sürdürme
- ANADUT
-
Kelime Kökeni : Rumca
-
[isim]
Ekin ve ot demetlerini arabaya yüklemeye veya harmanı aktarmaya yarayan uzun saplı, üç dişli, ahşap araç
-
[isim]
Ekin ve ot demetlerini arabaya yüklemeye veya harmanı aktarmaya yarayan uzun saplı, üç dişli, ahşap araç
- BENDİR
-
-
[isim]
Alaturka çalgı aleti
-
[isim]
Alaturka çalgı aleti
- DIZLAK
-
-
[sıfat]
Dazlak
-
[sıfat]
Dazlak
- DUYMAK
-
-
[-i]
Bilgi almak, öğrenmek, haber almak
- "Yaptıklarını duydum."
-
İşitmek, ses almak
- "Çamaşırcı Fatma kadın annemin duymayan kulaklarına yalvarıyor." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
Dokunma, koklama vb. duyularla algılamak, hissetmek
- "Yüzme denilen mucizeyi ancak beş altı sene sonra avuçlarımızın içinde duyabilecektik." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
-
Nesnelere dokunmakla onların sıcaklık, soğukluk, sertlik, ağırlık, hareket vb. fizik durumlarından bilgi edinmek, hissetmek
- "Elimin üzerinde bir böceğin gezdiğini duydum."
-
[nsz]
Bir ruh durumu içine girmek
- "Hakiki bedbahtlar, sefaletlerini birdenbire açığa vurmaktan utanç duyarlar." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[nsz]
Sezmek, fark etmek, hissetmek
- "Güzel olmasın fakat ruhu olsun, bir şey duysun." (Hüseyin Cahit Yalçın)
-
[-i]
Bilgi almak, öğrenmek, haber almak
- SÜNDÜS
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
İpin yanı sıra altın ve gümüş tellerle dokunan, kaftan ve giysi dikiminde kullanılan bir tür ipekli kumaş
-
[isim]
İpin yanı sıra altın ve gümüş tellerle dokunan, kaftan ve giysi dikiminde kullanılan bir tür ipekli kumaş