İçinde d olan 6 harfli 792 kelime var. İçerisinde D harfi bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında d harfi olan kelimeler listesine ya da Sonu d harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- DEHHAŞ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Aşırı korku verici, dehşet saçıcı
- "Hücuma uğrayan ihtiyar, odayı sallayan dehhaş bir öfkeyle kızının saçlarını yakaladı ve yere çöktürdü." (Peyami Safa)
-
[sıfat]
Aşırı korku verici, dehşet saçıcı
- EDİNTİ
-
-
[isim]
Edinilen, kazanılan şey
-
[isim]
Edinilen, kazanılan şey
- PUDİNG
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Meyve, bisküvi vb. ile yapılan bir tür sütlü tatlı
-
Çakıl ve taş kırıntılarının kendi kendine çimentolaşmasından oluşmuş kütle
-
[isim]
Meyve, bisküvi vb. ile yapılan bir tür sütlü tatlı
- ŞİDDET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir hareketin, bir gücün derecesi, yeğinlik, sertlik
-
Hız
- "Rüzgârın şiddeti."
-
Karşıt görüşte olanlara, inandırma veya uzlaştırma yerine kaba kuvvet kullanma
-
Duygu veya davranışta aşırılık
- "Sesinin tonunda siteminin şiddetini azaltan bir yumuşama vardı." (Necati Cumalı)
-
[isim]
Bir hareketin, bir gücün derecesi, yeğinlik, sertlik
- TEMADİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Sürme, sürüp gitme, uzama
- "Bir zevk, bir lezzet temadi ederse artık fark olunmamaya başlar." (Hüseyin Cahit Yalçın)
-
[isim]
Sürme, sürüp gitme, uzama
- DİKİNE
-
-
[zarf]
Dikey olarak, diklemesine
- "Alnı da bir enlemesine, bir dikine kırış kırış oluyordu." (Tarık Buğra)
- "Öyle fazla dikine gitmek iyi değildir hayatta." (Çetin Altan)
-
İnadına
-
[zarf]
Dikey olarak, diklemesine
- PENDİK
- ...
- ARMADA
-
Kelime Kökeni : İtalyanca
-
[isim]
Donanma
-
[isim]
Donanma
- BARKOD
-
Kelime Kökeni : İngilizce
-
[isim]
Çizgi im
-
[isim]
Çizgi im
- ZİYADE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Çok, daha çok, daha fazla
- "Tevkifhane müdürü de bizden ziyade onlarla ahbaplık etti." (Falih Rıfkı Atay)
-
Çoğalma, artma
-
[sıfat]
Çok, daha çok, daha fazla
- DEVRİM
-
-
[isim]
Belli bir alanda hızlı, köklü ve nitelikli değişiklik
-
İhtilal
- "Fransız devrimi."
-
İnkılap
-
Çevrilme, katlanma, bükülme
-
[isim]
Belli bir alanda hızlı, köklü ve nitelikli değişiklik
- SAFDİL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Kolayca aldatılan, saf (kimse)
- "Bir safdil hanımefendi, kızıma iyi bir koca bulduğunu yemin billah anlattı." (Aka Gündüz)
-
[sıfat]
Kolayca aldatılan, saf (kimse)
- DALINÇ
-
-
[isim]
Kendinden geçercesine sessiz bir coşkuya dalma, istiğrak, meditasyon
-
Günlük hayatın sıkıntılarından sıyrılmak amacıyla bağdaş kurarak sessiz ve hareketsiz bir biçimde düşüncelerden uzaklaşma, kendini dinleme, istiğrak, meditasyon
-
[isim]
Kendinden geçercesine sessiz bir coşkuya dalma, istiğrak, meditasyon
- DÜŞKÜN
-
-
[sıfat]
Bir şeye kendini aşırı vermiş olan, çok bağlı, meraklı, tutkun
- "Onlar kadar birbirine düşkün, birbirine uymuş bir çift daha ömrümde görmedim desem yeri vardır." (Halide Edip Adıvar)
- "Şiire milletçe düşkün oluşumuzun sebeplerini araştırırken kafiye merakımıza takıldım." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
- "Sigara düşkünü."
-
Geçim sıkıntısına düşmüş
- "Eski arkadaşının düşkün bulunduğu hâlinden anlaşılıyordu." (Refik Halit Karay)
-
Yoksulluk sebebiyle mutluluk ve refahını yitirmiş
- "Zavallı, arabasını satmış, düşkün bir hâldeydi." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
Yaşlılık, hastalık vb. sebeplerle çalışma gücünü yitirmiş
-
Değer ve onurunu yitirmiş
- "Düşkün kadın."
-
[sıfat]
Bir şeye kendini aşırı vermiş olan, çok bağlı, meraklı, tutkun
- BEDİHİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Besbelli, apaçık
-
[sıfat]
Besbelli, apaçık
- BUDİST
- ...
- DEHLİZ
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Üstü kapalı, dar ve uzun geçit, koridor
- "Mihrabın sağ tarafında dehliz gibi kuytu bir köşeye açılan bir kapı vardır." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
[isim]
Üstü kapalı, dar ve uzun geçit, koridor
- DEHŞET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir tehlike veya korkunç bir şey karşısında duyulan ürküntü, yılgı
- "Olduğum yerde korkudan ve dehşetten donmuştum." (Sait Faik Abasıyanık)
- "Oyun, okuyanı hiçbir tarih kitabının etkilemeyeceği kadar kuvvetle Fransız İhtilali'nin amansız, dehşet saçan günleriyle karşı karşıya bırakır." (Necati Cumalı)
- "Korkunç jestlerle yaptığı kara bulut tasvirleri bizi yeniden dehşete düşürdü." (Reşat Nuri Güntekin)
- "Ev sahibi dehşete kapılmış gibiydi." (Tarık Buğra)
-
[sıfat]
Olağanüstü
- "Sen büyüdükçe dehşet bir şey oluyorsun." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[ünlem]
Olağanüstü şeyler karşısında şaşma anlatan bir söz
- "Dehşet, bu ne güzellik!"
-
[isim]
Bir tehlike veya korkunç bir şey karşısında duyulan ürküntü, yılgı
- DİRGEN
-
-
[isim]
Genellikle harmanda sapları yaymaya yarayan demirden, çatallı bir tarım aracı, diren
-
[isim]
Genellikle harmanda sapları yaymaya yarayan demirden, çatallı bir tarım aracı, diren
- DİRİCE
-
-
[sıfat]
Biraz diri
-
[sıfat]
Biraz diri