İçinde ca olan 5 harfli 69 kelime var. İçerisinde CA bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ca olan kelimeler listesine ya da Sonu ca ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- ACABA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[zarf]
Merak, kararsızlık veya kuşku anlatan bir söz, acep
- "Acaba kiminle randevusu vardı?" (Sait Faik Abasıyanık)
-
[isim]
Şüphe, kuşku
- "Aklınızda bir acaba kalmasın diye söyledim."
-
[zarf]
Merak, kararsızlık veya kuşku anlatan bir söz, acep
- LONCA
-
Kelime Kökeni : İtalyanca
-
[isim]
Belli bir iş kolunda usta, kalfa ve çırakları içine alan dernek, korporasyon
- "Bu iş için loncada, isim duası yapılır." (Samiha Ayverdi)
-
[isim]
Belli bir iş kolunda usta, kalfa ve çırakları içine alan dernek, korporasyon
- CAHİL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Öğrenim görmemiş, okumamış
- "Bu maskara sosyete bana cahil diye bakar." (Halide Edip Adıvar)
- "Bu konularda yeni kuşağın yanında her zaman cahil kalmaya mahkûmuz." (Haldun Taner)
-
Bilgisiz
-
Belli bir konuda yeterli bilgisi olmayan
- "Bu doktorun karşısında cahil, aptal oluyorum." (Memduh Şevket Esendal)
-
Deneysiz, genç, toy (delikanlı veya kız)
- "Esasta batıl itikatlara inanmış cahil bir kızcağızdı." (Refik Halit Karay)
-
[sıfat]
Öğrenim görmemiş, okumamış
- KURCA
-
-
[isim]
Karıştırma, kaşıma
-
[isim]
Karıştırma, kaşıma
- CAMLI
-
-
[sıfat]
Cam takılmış, cam geçirilmiş, camı olan
- "Verandayı andıran camlı sofa iyice ısınmıştı." (Refik Halit Karay)
-
[sıfat]
Cam takılmış, cam geçirilmiş, camı olan
- MALCA
-
-
[zarf]
Mal olarak, mal bakımından
-
[zarf]
Mal olarak, mal bakımından
- CACIK
-
-
[isim]
Yoğurt, ayran içine hıyar veya marul doğranarak yapılan, çoğu kez sarımsaklı, iştah açıcı yiyecek
-
[isim]
Yoğurt, ayran içine hıyar veya marul doğranarak yapılan, çoğu kez sarımsaklı, iştah açıcı yiyecek
- CAİZE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Şairlerin kasidelerle övdükleri büyükler tarafından kendilerine verilen bahşiş
-
Yazıda bir sözün olduğu gibi tekrarlandığını göstermek için alt hizasına konulan tırnak biçimindeki noktalama işareti
-
Yol yiyeceği, azık
-
[isim]
Şairlerin kasidelerle övdükleri büyükler tarafından kendilerine verilen bahşiş
- NACAK
-
-
[isim]
Sapı kısa, küçük odun baltası
- "Silahsız kaldık, köylüler bize dipçik, üvendire, nacak yetiştirdi." (Aka Gündüz)
-
[isim]
Sapı kısa, küçük odun baltası
- ANCAK
-
-
[zarf]
"Yalnızca" anlamında, sınırlama anlatan bir söz
- "Hasan, bu sefer kendisine ancak seyyar tuluatçıların arasında bir yer bulabildi." (Osman Cemal Kaygılı)
-
"Olsa olsa, en çok, daha çok, güçlükle" anlamlarında, bir şeyin daha çoğunun, ilerisinin olmadığını gösteren bir söz
-
En erken
- "Sinema ancak saat yarımda bitmişti." (Peyami Safa)
-
[bağlaç]
"Lakin, ama, yalnız" sözleri gibi bir düşünceye karşıt ikinci bir düşünceyi anlatan bir söz
- "Bu büyüklük değil ancak mertçe bir davranıştır." (Nezihe Araz)
-
[zarf]
"Yalnızca" anlamında, sınırlama anlatan bir söz
- CAYIŞ
-
-
[isim]
Cayma işi veya biçimi
- "Yüreğinde, gevşek bir isteksizlik, cayışa benzeyen tatsız bir gerileme vardı." (Cahit Uçuk)
-
[isim]
Cayma işi veya biçimi
- ALACA
-
-
[isim]
Birkaç rengin karışımından oluşan renk, ala
-
[sıfat]
İki veya daha çok renkli
-
Birkaç renkli iplikten yapılmış dokuma
- "İki top alaca..." (Nabizade Nazım)
-
Keklik, bıldırcın vb. kuşları avlamak için kullanılan iki renkli bez
-
Ağaçta ilk olgunlaşan meyve
- "Bu incirin alacasını ben yedim."
-
Meyvelere, genellikle üzüme düşen ben
-
[isim]
Birkaç rengin karışımından oluşan renk, ala
- BOYCA
-
-
[zarf]
Boy bakımından
- "Güçlü kuvvetli kız, boyca ondan en az iki karış yüksek." (Atilla İlhan)
-
[zarf]
Boy bakımından
- CAZLI
-
-
[sıfat]
Cazı olan
- "Eğer gürültülü, cazlı bir yerde yemeği tercih etmezseniz sizi lokantaya götürecektim." (Refik Halit Karay)
-
[sıfat]
Cazı olan
- KIRCA
-
-
[sıfat]
Hafif kırlaşmış
- "Tıknaz, kırca, kısa sakallı, kırmızı yüzlü bir efendi." (Memduh Şevket Esendal)
-
[sıfat]
Hafif kırlaşmış
- GONCA
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Henüz açılmamış veya açılmak üzere olan çiçek, tomurcuk
-
[isim]
Henüz açılmamış veya açılmak üzere olan çiçek, tomurcuk
- DARCA
-
-
[sıfat]
Biraz dar, pek geniş olmayan
-
[sıfat]
Biraz dar, pek geniş olmayan
- ANACA
-
-
[zarf]
Ana olarak
- "Onun avareliğinin ne büyük bir verimliliğe gebe olduğunu anaca sezdiğinden Sait'i hep korumuştu." (Haldun Taner)
-
[zarf]
Ana olarak
- BOZCA
-
-
[sıfat]
Rengi boza çalan
-
[isim]
İşlenmemiş, çalılık toprak, ham tarla
-
[sıfat]
Rengi boza çalan
- YONCA
-
-
[isim]
Baklagillerden, başak durumundaki çiçekleri kırmızı veya mor renkli, hayvanlara yem olarak yetiştirilen çayır bitkilerinin genel adı (Trifolium)
-
[isim]
Baklagillerden, başak durumundaki çiçekleri kırmızı veya mor renkli, hayvanlara yem olarak yetiştirilen çayır bitkilerinin genel adı (Trifolium)