İçinde ca olan 4 harfli 32 kelime var. İçerisinde CA bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ca olan kelimeler listesine ya da Sonu ca ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- İLCA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Zorlama, zorunda bırakma
-
[isim]
Zorlama, zorunda bırakma
- CANİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Cinayet işlemiş olan kimse, kıyacı
- "Sırtlanlar demir kafeslere, caniler zindanlara kapatılır."
-
[sıfat]
Acımasız, gaddar
-
[isim]
Cinayet işlemiş olan kimse, kıyacı
- RİCA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Dileyiş, dileme, dilek
- "İşinden atmışlar, tekrar işe almaları için patronuna ricaya gidiyormuş." (Çetin Altan)
- "Rica ederim, odamdan çıkınız, ben böyle şeylere tahammül edemem." (Peyami Safa)
-
[isim]
Dileyiş, dileme, dilek
- AMCA
-
-
[isim]
Babanın erkek kardeşi
-
[ünlem]
Yaşlı erkeklere saygı için kullanılan bir seslenme sözü
-
[isim]
Babanın erkek kardeşi
- KOCA
-
-
[isim]
Bir kadının evlenmiş olduğu erkek, eş, zevç
- "Koca işinden çıktıktan sonra, borç boğazı aştı." (Reşat Nuri Güntekin)
- "Üstelik kadının adı da çıktı, bir daha koca bulamadı." (Refik Halit Karay)
- "Harfleri okuyup yazamadan, on üçümde kocaya gidecektim." (Ayşe Kulin)
- "Büyük kızı kocaya kaçtığı zaman küçükleri on iki dönüm tarlanın hakkından gelecek kadar yetişkindiler." (Necati Cumalı)
-
[isim]
Bir kadının evlenmiş olduğu erkek, eş, zevç
- CART
-
-
[isim]
Sert bir şey yırtılırken çıkan ses
- "Öldürecek adam öldüreceğim diye cart cart ötmez, sıkı ise gelir öldürür." (Haldun Taner)
-
Hoşa gitmeyen, dikkat çeken renk
-
[isim]
Sert bir şey yırtılırken çıkan ses
- AĞCA
- ...
- RACA
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Hindistan'da prenslere verilen unvan, mihrace
-
[isim]
Hindistan'da prenslere verilen unvan, mihrace
- CAİZ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Din, yasa, töre vb. bakımdan işlenmesinde, yapılmasında sakınca olmayan, yapılıp işlenmesine izin verilen
-
Uygun, yerinde sayılan, yakışık alan
- "Akşama kalıp iskelenin üstü binbir ayakken gitmek caiz değildi." (Sermet Muhtar Alus)
-
[sıfat]
Din, yasa, töre vb. bakımdan işlenmesinde, yapılmasında sakınca olmayan, yapılıp işlenmesine izin verilen
- LOCA
-
Kelime Kökeni : İtalyanca
-
[isim]
Tiyatro, sinema vb. eğlence yerlerinde veya parlamento salonlarında özel bölme
- "O burada, cebinde loca bileti, rezil gibi bekliyordu." (Haldun Taner)
-
Masonların toplantı yeri
-
[isim]
Tiyatro, sinema vb. eğlence yerlerinde veya parlamento salonlarında özel bölme
- ONCA
-
-
[sıfat]
O kadar, o denli
- "Koca Yusuf onca atın içinden üç at seçememişti." (Yahya Kemal)
-
[zarf]
Ona göre, onun düşüncesine göre
- "Onca yapılacak şey bir gelin entarisi, iki sofra da yemek..." (Memduh Şevket Esendal)
-
[sıfat]
O kadar, o denli
- BUCA
- ...
- CABA
-
-
[isim]
Bir şey ödemeden, para vermeden alınan şey, bedava
- "Bu mâni benden sana caba olsun." (Salâh Birsel)
-
[zarf]
Fazla olarak, fazladan, üstelik
- "Kilometre başına bilmem ne kadar litre benzin dağıtılmış, yağ da caba!" (Sait Faik Abasıyanık)
-
[isim]
Bir şey ödemeden, para vermeden alınan şey, bedava
- ANCA
-
-
Böylece, bu biçimde
- "Yürü anca gidersin!"
- "Gitmem Hasan, gitmem... Artık anca beraber, kanca beraber." (Osman Cemal Kaygılı)
-
O kadar, öyle
-
Böylece, bu biçimde
- CADI
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Geceleri dolaşarak insanlara kötülük ettiğine inanılan hortlak
-
Kötülük yaparak başkalarına zarar veren kadın
-
Çok güzel göz
-
[isim]
Geceleri dolaşarak insanlara kötülük ettiğine inanılan hortlak
- HOCA
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Müslümanlıkta din görevlisi
-
Öğretmen
- "Edebiyat hocasıyken talebeme bu nesir sanatından bir defa bahsetmiştim." (Falih Rıfkı Atay)
-
Akıl öğreten, öğüt veren kimse
-
Medresede öğrenim gören sarıklı, cübbeli din adamı
-
[isim]
Müslümanlıkta din görevlisi
- İCAP
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Gerek, gereklik, ister, lüzum
- "Nezaket icabı bu cevaptan memnun görünmesi lazımdı." (Reşat Nuri Güntekin)
- "Birbirlerini çok iyi tanımaları icap eden bu zevat, İstanbul'un muhtelif kahvelerine dağılmışlardır." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
- "O gecenin akşamı böyle bir yer değiştirmeyi icap ettirecek bir arızaya uğradığımızı da hatırlamıyorum." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Olumlama
-
[isim]
Gerek, gereklik, ister, lüzum
- CAKA
-
-
[isim]
Gösteriş, çalım, kabadayılık, fiyaka
- "Onların dördünde de bir kral havası, bir padişah cakası vardır." (Haldun Taner)
- "Askerliğin palavra ile olmadığını anladı ama hâlâ caka satıyor." (Halide Edip Adıvar)
- "Baktım ki caka yapıyor, vesikayı el âleme göstere göstere eviriyor, çeviriyor." (Peyami Safa)
- "Dünyaları yakarım diyen, o cakasından geçilmeyen genç adamdan geriye bir enkaz kalmıştı." (Ahmet Ümit)
-
[isim]
Gösteriş, çalım, kabadayılık, fiyaka
- CANA
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[ünlem]
"Ey sevgili" anlamında bir seslenme sözü
- "Esiriaşkın olmuşum cana!" (Melih Cevdet Anday)
-
[ünlem]
"Ey sevgili" anlamında bir seslenme sözü
- VECA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Ağrı
- "Veca ansızın bastırır." (Orhan Veli Kanık)
-
[isim]
Ağrı