İçinde ca olan 4 harfli 32 kelime var. İçerisinde CA bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ca olan kelimeler listesine ya da Sonu ca ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

ACAR

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [sıfat] Atılgan
  2. Güçlü ve becerikli, çevik, enerjik
    • "Bunlar yarının kadın hakları savunucuları, acar avukatları olacak soydandırlar." (Haldun Taner)
  3. Yeni

CAİZ

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [sıfat] Din, yasa, töre vb. bakımdan işlenmesinde, yapılmasında sakınca olmayan, yapılıp işlenmesine izin verilen
  2. Uygun, yerinde sayılan, yakışık alan
    • "Akşama kalıp iskelenin üstü binbir ayakken gitmek caiz değildi." (Sermet Muhtar Alus)

CAMİ

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Müslümanların namaz kılmak için toplandıkları yer

BUCA
...
CADI

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Geceleri dolaşarak insanlara kötülük ettiğine inanılan hortlak
  2. Kötülük yaparak başkalarına zarar veren kadın
  3. Çok güzel göz

AMCA

  1. [isim] Babanın erkek kardeşi
  2. [ünlem] Yaşlı erkeklere saygı için kullanılan bir seslenme sözü

ANCA

  1. Böylece, bu biçimde
    • "Yürü anca gidersin!"
    • "Gitmem Hasan, gitmem... Artık anca beraber, kanca beraber." (Osman Cemal Kaygılı)
  2. O kadar, öyle

CANA

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [ünlem] "Ey sevgili" anlamında bir seslenme sözü
    • "Esiriaşkın olmuşum cana!" (Melih Cevdet Anday)

HOCA

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Müslümanlıkta din görevlisi
  2. Öğretmen
    • "Edebiyat hocasıyken talebeme bu nesir sanatından bir defa bahsetmiştim." (Falih Rıfkı Atay)
  3. Akıl öğreten, öğüt veren kimse
  4. Medresede öğrenim gören sarıklı, cübbeli din adamı

AZCA

  1. [zarf] Oldukça az

CAKA

  1. [isim] Gösteriş, çalım, kabadayılık, fiyaka
    • "Onların dördünde de bir kral havası, bir padişah cakası vardır." (Haldun Taner)
    • "Askerliğin palavra ile olmadığını anladı ama hâlâ caka satıyor." (Halide Edip Adıvar)
    • "Baktım ki caka yapıyor, vesikayı el âleme göstere göstere eviriyor, çeviriyor." (Peyami Safa)
    • "Dünyaları yakarım diyen, o cakasından geçilmeyen genç adamdan geriye bir enkaz kalmıştı." (Ahmet Ümit)

CARİ

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [sıfat] Geçerli olan, yürürlükte olan
    • "Memlekette bu konunun hükmü hâlâ caridir."
  2. Akan

CABA

  1. [isim] Bir şey ödemeden, para vermeden alınan şey, bedava
    • "Bu mâni benden sana caba olsun." (Salâh Birsel)
  2. [zarf] Fazla olarak, fazladan, üstelik
    • "Kilometre başına bilmem ne kadar litre benzin dağıtılmış, yağ da caba!" (Sait Faik Abasıyanık)

LOCA

Kelime Kökeni : İtalyanca

  1. [isim] Tiyatro, sinema vb. eğlence yerlerinde veya parlamento salonlarında özel bölme
    • "O burada, cebinde loca bileti, rezil gibi bekliyordu." (Haldun Taner)
  2. Masonların toplantı yeri

KOCA

  1. [isim] Bir kadının evlenmiş olduğu erkek, eş, zevç
    • "Koca işinden çıktıktan sonra, borç boğazı aştı." (Reşat Nuri Güntekin)
    • "Üstelik kadının adı da çıktı, bir daha koca bulamadı." (Refik Halit Karay)
    • "Harfleri okuyup yazamadan, on üçümde kocaya gidecektim." (Ayşe Kulin)
    • "Büyük kızı kocaya kaçtığı zaman küçükleri on iki dönüm tarlanın hakkından gelecek kadar yetişkindiler." (Necati Cumalı)

İCAR

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Kira
    • "Tek hanemi sizin gibi asil bir aileye icara vereyim." (Peyami Safa)

BOCA

Kelime Kökeni : İtalyanca

  1. [isim] Geminin rüzgâr almayan yanı, rüzgâr altı, orsa veya rüzgâr üstü karşıtı
    • "Ne var ki Ateşoğlu dümendeydi. Yükseldi, yine boca etti." (Halikarnas Balıkçısı)

CART

  1. [isim] Sert bir şey yırtılırken çıkan ses
    • "Öldürecek adam öldüreceğim diye cart cart ötmez, sıkı ise gelir öldürür." (Haldun Taner)
  2. Hoşa gitmeyen, dikkat çeken renk

OMCA

  1. [isim] Kalça kemiğinin bir bölümü
  2. Kesilmiş ağaç kökü, bağ kütüğü

OCAK

  1. [isim] Ateş yakmaya yarayan, pişirme, ısıtma, ısınma vb. amaçlarla kullanılan yer
    • "Üç balıkçı güneş batarken kumların üzerine iki taştan bir ocak yaptılar ve ateş yaktılar." (Halikarnas Balıkçısı)
    • "Aşk tuzakları birçok ocakların sönmesine sebep olmuştur." (Falih Rıfkı Atay)
    • "Birini bulup da evlenirsem birkaç yıl içinde, yeniden bir ocak tütmeye başlar, diye düşünüyordum." (Memduh Şevket Esendal)
    • "Hanımefendi, gençliğin kadrini biliniz... Ocağınıza düştük." (Peyami Safa)
  2. Şömine
    • "Ocağın önünde oturup acayip bir dikkatle odunların yanışına bakar." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
  3. Isı vererek üzerine veya içine konulan maddeleri ısıtan, pişiren, kaynatan, eriten araç veya alet
    • "Anlaşılan çamaşırcı giderken ocağı tam söndürmemiş olacak." (Haldun Taner)
  4. Kahvelerde, kuruluşlarda çay, kahve vb.nin yapıldığı yer
    • "Konuşmalar iyice kızışmaya başladığı vakit kahve ocağının önünde görünür." (Salâh Birsel)
  5. Yer üstünde veya yer altında cevher çıkarılan yer
    • "Mermer ocağı. Kömür ocağı."
  6. Bahçelerde ve bostanlarda her tür meyve ve sebze ekimine ayrılmış, çevresinden biraz yükseltilmiş toprak parçası
    • "Mustafa, arkasına güçlü kuvvetli bir kadın takmış, üç evleğine çizgiler, ocaklar açıyordu." (Sait Faik Abasıyanık)
  7. Aynı amaç ve düşünceyi paylaşanların kurdukları kuruluş veya toplandıkları, görev yaptıkları yer
    • "Başlangıçtan beri burası bir vatansever ocağı idi." (Falih Rıfkı Atay)
  8. Yılın otuz bir gün süren, birinci ayı, kânunusani
    • "Ocak ayını sevmem, oldum olası." (Burhan Felek)
  9. Yeniçeri teşkilatını oluşturan odalardan her biri
  10. Ev, aile, soy
    • "Henüz temelleri atılmayan kendi ocağım kurulmadan yıkılmıştı." (Aka Gündüz)
  11. Bazı hastalıkları iyi ettiğine inanılan aile

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü