İçinde c olan 4 harfli 119 kelime var. İçerisinde C harfi bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında c harfi olan kelimeler listesine ya da Sonu c harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- ECEL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Hayatın sonu, ölüm zamanı
- "Vaktinize hazır olun / Ecel vardır gelir bir gün." (Yunus Emre)
- "Eceli geldikten sonra ha karada ha denizde." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[isim]
Hayatın sonu, ölüm zamanı
- ACUL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Aceleci
- "Acul bir adam."
-
Hızlı, çabuk
- "Geç vakit dönen zengin ve ecnebi kumarcıların acul arabalarını duymuyor." (Ömer Seyfettin)
-
[sıfat]
Aceleci
- BOCA
-
Kelime Kökeni : İtalyanca
-
[isim]
Geminin rüzgâr almayan yanı, rüzgâr altı, orsa veya rüzgâr üstü karşıtı
- "Ne var ki Ateşoğlu dümendeydi. Yükseldi, yine boca etti." (Halikarnas Balıkçısı)
-
[isim]
Geminin rüzgâr almayan yanı, rüzgâr altı, orsa veya rüzgâr üstü karşıtı
- AVCI
-
-
[isim]
Avı kendine iş edinen kimse
- "Avcı, elinde ipi silkeleyerek yavaş yavaş ağını çekiyordu." (Memduh Şevket Esendal)
-
Avcılara özgü şey
- "Avcı çantası. Avcı giysisi."
-
[sıfat]
Başka hayvanları yakalamakta usta olan (hayvan)
- "Avcı kuş. Avcı kedi."
-
Bir şeyi büyük bir istekle izleyen ve bulup ortaya çıkaran, tanıtan kimse
- "Yıldız avcısı."
-
[isim]
Avı kendine iş edinen kimse
- İCAP
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Gerek, gereklik, ister, lüzum
- "Nezaket icabı bu cevaptan memnun görünmesi lazımdı." (Reşat Nuri Güntekin)
- "Birbirlerini çok iyi tanımaları icap eden bu zevat, İstanbul'un muhtelif kahvelerine dağılmışlardır." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
- "O gecenin akşamı böyle bir yer değiştirmeyi icap ettirecek bir arızaya uğradığımızı da hatırlamıyorum." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Olumlama
-
[isim]
Gerek, gereklik, ister, lüzum
- CİNS
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Tür, çeşit
- "Portakal, turunç cinsinden bir meyvedir."
-
Aralarında ortak özellikler bulunan varlıklar topluluğu
- "Bizim operetlerimiz cinsinden bir sürü halk tiyatroları var." (Haldun Taner)
-
Soy, kök, asıl
- "Ben bir Türküm, dinim, cinsim uludur." (Mehmet Emin Yurdakul)
-
[sıfat]
Garip, tuhaf
-
Pek çok ortak özellikleri bulunan türler topluluğu
-
[sıfat]
Diğerlerine göre üstün nitelikleri olan
- "Derler ki cins kediler bu çirkinliği gizlemek için tenha yerlerde ölmeye giderlermiş." (Peyami Safa)
-
[isim]
Tür, çeşit
- ECİR
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Sevap
- "Bu sabrın ecri büyüktür." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
Ücret
-
[isim]
Sevap
- RACA
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Hindistan'da prenslere verilen unvan, mihrace
-
[isim]
Hindistan'da prenslere verilen unvan, mihrace
- ACAR
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Atılgan
-
Güçlü ve becerikli, çevik, enerjik
- "Bunlar yarının kadın hakları savunucuları, acar avukatları olacak soydandırlar." (Haldun Taner)
-
Yeni
-
[sıfat]
Atılgan
- BACA
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Dumanı ocaktan çekip havaya vermeye yarayan yol
- "Kırlangıçlar daha çok sahildeki apartmanların bacalarında, pencere pervazlarında barınıyorlar." (Haldun Taner)
-
Su yolu, lağım, maden ocağı vb. yer altı yapılarının hava deliği
-
Çatı penceresi
-
[isim]
Dumanı ocaktan çekip havaya vermeye yarayan yol
- HOCA
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Müslümanlıkta din görevlisi
-
Öğretmen
- "Edebiyat hocasıyken talebeme bu nesir sanatından bir defa bahsetmiştim." (Falih Rıfkı Atay)
-
Akıl öğreten, öğüt veren kimse
-
Medresede öğrenim gören sarıklı, cübbeli din adamı
-
[isim]
Müslümanlıkta din görevlisi
- ACUR
-
-
[isim]
Kabakgillerden, kabuğu çizgili ve tüylü, yeşil veya sarımtırak, üzeri yeşil lekeli, irice bir meyve (Cucumis flexuosus)
-
[isim]
Kabakgillerden, kabuğu çizgili ve tüylü, yeşil veya sarımtırak, üzeri yeşil lekeli, irice bir meyve (Cucumis flexuosus)
- BÖCÜ
-
-
[isim]
Kurt
-
Böcek
-
Çocukları korkutmak için söylenen ve hayalet, hortlak vb. hayalî varlık
- "Ferace ile böcü gibi çıkacak değilim ya." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
[isim]
Kurt
- İNCE
-
-
[sıfat]
Kendi cinsinden olanlara göre, dar ve kalınlığı az olan, kalın karşıtı
- "İnce minare. İnce değnek. İnce kitap."
- "Annesinin bu meseleyi nasıl ince eleyip sık dokuyacağını biliyordu." (Orhan Kemal)
-
Zayıf
- "Sarışın, kuru, ince bir kadındı." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
Taneleri ufak, iri karşıtı
- "İnce un. İnce kum."
-
Aşırı özen gerektiren, kaba karşıtı
- "İnce nakış."
-
Ayrıntılı
- "Bugün temizlikçi geliyor. Şöyle ince bir temizliğe..." (Tomris Uyar)
-
Akışkanlığı çok olan, yoğun ve koyu olmayan (sıvılar)
-
Tiz (ses), pes karşıtı
- "İnce bir çocuk sesinin hırçınlaştığı, ağladığı işitildi." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Hafif, gücü az
- "Hiçbir hareket bu gülüş kadar belirsiz ve ince değildir." (Sait Faik Abasıyanık)
-
İyiden iyiye, enikonu, ayrıntılı
- "Benim hasta olduğum günlerde her şey uzun uzun düşünülmüş, ince hesaplarla hazırlanmıştı." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Düşünce, duygu veya davranış bakımından insanın sevgi ve saygısını kazanan, zarif, kaba karşıtı
- "Dostum şair, yazar Sabahattin Teoman, yazdığı ince bir mektupla durumu düzeltiyor."
-
[sıfat]
Kendi cinsinden olanlara göre, dar ve kalınlığı az olan, kalın karşıtı
- CİLT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Ten
-
Formaları, yaprakları birbirine dikerek veya yapıştırarak kitap, defter, dergi vb.ne geçirilen deri, bez veya kâğıtla kaplı kapak
- "Nakışlara, ciltlere, minyatürlere hayran kaldı." (Ömer Seyfettin)
-
Bir eserin ayrı ayrı basılan bölümlerinden her biri
- "İstanbul Ansiklopedisi'nin ilk dokuz cildinde bunların altmış yedi tanesi yer alır." (Salâh Birsel)
-
[isim]
Ten
- İCMA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Toplama
-
İslam bilginlerinin bir konuda fikir birliği etmeleri
-
[isim]
Toplama
- VECT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Sevgi veya heyecandan doğan coşkunluk, kendinden geçme, esrime
- "Giydir hırkayı, fesi, Rufai tekkesinde zikrederken vecde gelen bir dervişin hayaleti olabilir." (Halide Edip Adıvar)
- "Eski konakların mutfağını anlatırken bir tapınağı tasvir eder gibi vecde kapılır." (Haldun Taner)
-
[isim]
Sevgi veya heyecandan doğan coşkunluk, kendinden geçme, esrime
- ÇUCU
-
-
[isim]
Semerci
-
[isim]
Semerci
- İRCA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Eski biçimine sokma, çevirme
-
Döndürme
-
İndirgeme
-
[isim]
Eski biçimine sokma, çevirme
- CİFE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Leş
-
[sıfat]
İğrenç
- "Sonunda öldü, bu cife dünyadan kurtuldu." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
[isim]
Leş