İçinde bo olan 6 harfli 83 kelime var. İçerisinde BO bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında bo olan kelimeler listesine ya da Sonu bo ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- BORUCU
-
-
[isim]
Boru yapıp satan kimse
-
Boru montajında çalışan kimse
-
[isim]
Boru yapıp satan kimse
- BOZGUN
-
-
[isim]
Bir toplulukta karşılıklı güvenin bozulması ile beliren karışıklık
- "Durdu ve bir anda bütün mukavemeti bozguna uğradı." (Peyami Safa)
-
Yenilgi
- "Büyük bozgundan sonra Şam istasyonunda bırakmaya mecbur olduğumuz en son vagonun bile içi mecidiye dolu idi." (Falih Rıfkı Atay)
-
[sıfat]
Bozulmuş, dağılmış
- "Bozgun ordu."
-
[sıfat]
Morali bozulmuş, çökmüş, yılgın
-
[isim]
Bir toplulukta karşılıklı güvenin bozulması ile beliren karışıklık
- BOYDAK
-
-
[isim]
Yükü olmayan yaya
-
[sıfat]
Bekâr, yalnız, serbest
-
[isim]
Yükü olmayan yaya
- BOYUNA
-
-
[zarf]
Ene dik olarak, boyunca, uzunlamasına, tulani
- "Hızlı adımlarla caddeyi boyuna yürüyorlar." (Haldun Taner)
-
(bo'yuna) Ara vermeden, durmaksızın
- "Doktor Haldun lakırtıya ondan evvel yakalanmış, boyuna anlatıyordu." (Mithat Cemal Kuntay)
-
[zarf]
Ene dik olarak, boyunca, uzunlamasına, tulani
- BOMBOŞ
-
-
[sıfat]
Büsbütün, tamamen boş
- "Güneşin doğacağı tarafa giden yol bomboştu." (Ömer Seyfettin)
-
[sıfat]
Büsbütün, tamamen boş
- BOZKIR
-
-
[isim]
Kurakçıl otsu bitkilerden oluşan, sıcak ve ılıman iklimlerdeki ağaçsız doğal alan, step
-
[isim]
Kurakçıl otsu bitkilerden oluşan, sıcak ve ılıman iklimlerdeki ağaçsız doğal alan, step
- BOYACI
-
-
[isim]
Boya satan kimse
-
Boyama işini, boyacılığı meslek edinen kimse
- "Sallıyor boyacı çocuğu fırçasını." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Boya satılan dükkân
- "Ben elimde bir gazete ile boyacıda oturuyordum." (Peyami Safa)
-
[isim]
Boya satan kimse
- BOŞNAK
- ...
- ABORDA
-
Kelime Kökeni : İtalyanca
-
[isim]
Bir deniz teknesinin başka bir tekneye, bir iskeleye veya bir rıhtıma yanını vererek yanaşması
- "Gemi rıhtıma aborda etmişti."
-
[isim]
Bir deniz teknesinin başka bir tekneye, bir iskeleye veya bir rıhtıma yanını vererek yanaşması
- LOMBOZ
-
Kelime Kökeni : Rumca
-
[isim]
Kamaralarla alt güverteleri aydınlatmak için bordalardan ve güvertelerden açılan yuvarlak pencere
-
[isim]
Kamaralarla alt güverteleri aydınlatmak için bordalardan ve güvertelerden açılan yuvarlak pencere
- KARBON
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Atom numarası 6, atom ağırlığı 12 olan, doğada elmas, grafit gibi billurlaşmış veya maden kömürü, linyit, antrasit gibi şekilsiz olarak bulunan, canlı varlıkların aslını oluşturan ve yandıktan sonra kömür durumuna geçen element (simgesi C)
-
[isim]
Atom numarası 6, atom ağırlığı 12 olan, doğada elmas, grafit gibi billurlaşmış veya maden kömürü, linyit, antrasit gibi şekilsiz olarak bulunan, canlı varlıkların aslını oluşturan ve yandıktan sonra kömür durumuna geçen element (simgesi C)
- BOYDAŞ
-
-
[sıfat]
Aynı boyda olan
-
[isim]
Akran
-
[sıfat]
Aynı boyda olan
- BOKTAN
-
-
[sıfat]
Temelsiz, derme çatma, yararsız
-
[sıfat]
Temelsiz, derme çatma, yararsız
- BOLİÇE
-
Kelime Kökeni : İbranice
-
[isim]
Yahudi kadını
- "Balat kapısından girdim içeri / Boliçeler oturmuş iki geçeli." (Halk türküsü)
-
[isim]
Yahudi kadını
- BOKSÇU
- ...
- BORÇLU
-
-
[sıfat]
Borcu olan, borç almış olan, verecekli, medyun
- "Merhumu borçlu yatırmak istemezmişiz elbet." (Yusuf Ziya Ortaç)
- "Dehasını, geçirdiği sara nöbetlerinin şokuna borçlu bulunuyordu." (Haldun Taner)
- "Para muamelelerinden borçlu çıkmıştı." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
Manevi bir yükümlülük altında bulunan
- "Hayatımı ona borçluyum doğrusu." (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
Bir şeyi birinin yardımıyla elde etmiş olan
- "Aslında, okumasını da ona borçludur." (Tarık Buğra)
-
[sıfat]
Borcu olan, borç almış olan, verecekli, medyun
- BOMBOK
-
-
[sıfat]
Çok kötü, çok berbat
-
[sıfat]
Çok kötü, çok berbat
- JAMBON
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Tuzlanarak, ise tutularak hazırlanmış domuz budu veya kolu
-
[isim]
Tuzlanarak, ise tutularak hazırlanmış domuz budu veya kolu
- BOĞUNÇ
-
-
[isim]
Aşırı sıkıntı, üzüntü, kasvet, bunalım
- "Bize daima yakın tarihimizin kaygılar, boğunçlar uyandıracak siyasalarından birer portre çizmeyi amaçlamış gibidir." (Selim İleri)
-
[isim]
Aşırı sıkıntı, üzüntü, kasvet, bunalım
- BOYNUZ
-
-
[isim]
Bazı hayvanların başında bulunan, tırnaksı bir maddeden, uzun, kıvrık veya çatallı korunma organı
- "Hastalık göğse inip ateş başlayınca yapılacak şey hastaya boynuz çekmek olurdu." (Burhan Felek)
- "Ah ayol, kadın bu yaştan sonra boynuz dikiyor diye ondan iğrenirler." (Ömer Seyfettin)
- "Onlar da sana seksen zamparayla boynuz taktırdılar ya." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
[sıfat]
Bu organdan yapılmış
- "Boynuz tarak."
-
Kurşun borudan kol alma işleminde kullanılan demirden yapılmış alet
-
[isim]
Bazı hayvanların başında bulunan, tırnaksı bir maddeden, uzun, kıvrık veya çatallı korunma organı