İçinde bak olan 6 harfli 13 kelime var. İçerisinde BAK bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında bak olan kelimeler listesine ya da Sonu bak ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

A B K Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler

3 Harfli Kelimeler

BAK

2 Harfli Kelimeler

AB, AK

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

BAKİRE

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Cinsel ilişkide bulunmamış dişi, kız, kızoğlan, kızoğlankız
    • "Bu mahallede bakire kızları bakkal dükkânına bile yollamıyorlar." (Peyami Safa)

BAKRAÇ

  1. [isim] Çoğunlukla bakırdan yapılan küçük kova
    • "Kuyu bakracı."
  2. [sıfat] Bu kovanın alabildiği miktarda olan
    • "Bir kadın bir bakraç yoğurt götürüyor." (Sait Faik Abasıyanık)

BAKARA

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] İskambil kâğıdı ile oynanan bir kumar
    • "Geçenlerde bir iş adamı bakarada yüz bin liraya yakın para kaybetti." (Falih Rıfkı Atay)

ZAMBAK

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Zambakgillerden, 90-100 cm yüksekliğinde, güzel ve iri çiçekli, çok yıllık bir süs bitkisi (Lilium candidum)

TOMBAK

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Kuyumculukta kullanılan, % 80 bakır, % 20 çinkodan oluşan sarı renkli alaşım
  2. [sıfat] Bu alaşımdan yapılmış
    • "Tombak leğen."

BAKICI

  1. [isim] Bakma işiyle görevlendirilen kimse
    • "Ustanın anası yatalak oldu, yanına başka bir bakıcı kocakarı tuttum." (Aka Gündüz)
  2. Genellikle çocuk, yaşlı ve hastalara bakma işiyle görevli kimse
  3. Yeme içme, barınma ve eğitim karşılığında bakıcılık görevi yapan kimse
  4. Bir şeyi satın almayı düşünmeden yalnızca bakarak ilgilenen kimse
    • "Anlaşılıyor, alıcı değil, bakıcısın. Alıcı suratı yok sende pek." (Haldun Taner)
  5. Kayırıcı
  6. Yabancı ülkede bir aile yanında kalarak eğitimini sürdüren ve aynı zamanda o evin çocuklarına bakan kimse
  7. Falcı
    • "Bakıcılara, niyet kuyularına, Tezveren Dede'ye gitti." (Ömer Seyfettin)

BAKİYE

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Artık, artan, kalan, geri kalan şey
    • "Hastanelerde boş yatak kalmamış, çoğunda ikişer kişi, bakiyesini bahçeye yatırıyorlar." (Atilla İlhan)
  2. Kalıntı
    • "Bunun bir eski ev değil, dünyayı terk etmişlere mahsus bir manastır bakiyesi olduğunu anlardım." (Abdülhak Şinasi Hisar)
  3. Alacak ve borçlar arasındaki fark

BAKMAK

  1. Bakışı bir şey üzerine çevirmek
    • "Zamanla nasıl değişiyor insan / Hangi resmime baksam ben değilim." (Cahit Sıtkı Tarancı)
    • "Bak, bu söylediğin doğru!"
    • "Bak bak, neler olmuş da haberimiz yok!"
    • "Kim olduğumu anlasın bakalım!" (Yusuf Ziya Ortaç)
  2. Aramak
    • "Bak şu işe!"
    • "Akşam oluyor, baksana hava karardı."
  3. Bir şeyin yüzü bir yöne doğru olmak
    • "Limana bakan penceresinden deniz görünürdü." (Orhan Veli Kanık)
    • "Adamın aklına bak! Lafa bak! Kılığa bak!"
  4. Bir şeyin gelişmesi veya iyi bir durumda kalması için emek vermek
  5. Beslemek, geçindirmek
    • "Üç çocuklu bir aileye bakıyor."
  6. Bir iş birinden beklenmek
    • "Evin bütün işleri bana bakıyor."
  7. Hastayı muayene etmek
  8. Tedavi etmek için ilgilenmek
  9. Yoklamak, incelemek, denemek
    • "Git bak bakalım, evdeler mi? Şu hesaba sen de bak. Yemeğin tadına bakar mısınız?"
  10. Bir işi yapmak, bir işi yapmakla görevli olmak
    • "Pasaport işine polis bakar."
  11. [nsz] İlgilenmek
    • "Baktılar, ettiler, ilaç, tedavi, faydası olmadı." (Erhan Bener)
  12. Uğraşmak, meşgul olmak
    • "Çocuğum, sen derslerine bak."
  13. Yapılabilmesi bir şeye bağlı bulunmak
    • "Bu iş beş bin liraya bakar."
  14. Gözetmek, korumak
  15. Renklerde benzemek, andırmak
    • "Bu kumaşın rengi yeşile bakıyor."
  16. Önem vermek, önem vererek üzerinde durmak
    • "Aşka kutsal gözle bakanları üzmekten korkarım." (Refik Halit Karay)
  17. [nsz] Anlamak, farkına varmak
    • "Bazı akşamlar bakarım Halil savuşur, nereye gittiğini de kimseye söylemez." (Memduh Şevket Esendal)
  18. Başka bir şeyle ilgilenmeyip elindeki veya önündeki işle uğraşır olmak
    • "Yemeğini yemene bak! Vaktini boş geçirmemeye bak!"
  19. [nsz] Bebeğin veya çocuğun eğitim ve bakımıyla ilgilenmek
    • "Kadınlar, iş dönüşü çocuk bakıyor, yemek hazırlıyorlardı, o yorgunlukla." (Necati Cumalı)

TABAKA

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Katman
    • "Madenin üzerindeki kalın toprak tabakası kaldırılıyor."
  2. Baskı ve yazıda kullanılan, değişik boyutlarda kesilmiş kâğıt
  3. Derece
  4. Katman
    • "Bu insan nehrinin en aşağı tabakası, ipsiz takımıdır." (Salâh Birsel)

ABAKÜS

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Sayı boncuğu
  2. Sütun başlığının üstüne yatay olarak konan ve kenarlarından biraz dışarı taşan taş blok

BAKKAL

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Yiyecek, içecek vb. maddeleri perakende olarak satan kimse
    • "Arkadaşlarımızdan Ethem de gitti, babası gibi bakkal oldu." (Memduh Şevket Esendal)
  2. Bu maddelerin satıldığı dükkân

BAKLAN

  1. [isim] Anguda benzeyen kırmızı renkli bir çeşit yaban kazı (Otis tarda)

BAKAYA

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Askerlik çağına girenlerden son yoklamalarını yaptırarak askerlik kararı aldırdıkları hâlde çağrıldıklarında gelmeyen veya gelip de kıtalarına gitmeden toplandıkları yerlerden ayrılanlar
  2. Ait olduğu yıl içinde toplanamayıp ertesi yıla kalan vergiler
  3. Kalıntılar

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü