İçinde ba olan 6 harfli 240 kelime var. İçerisinde BA bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ba olan kelimeler listesine ya da Sonu ba ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
A B Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
AB
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- AKBABA
-
-
[isim]
Akbabagillerden, başı ve boynu çıplak olan, dağlık yerlerde yaşayan, leşle beslenen, çok yüksekten uçarak keskin gözleriyle çok uzakları görebilen, iri ve yırtıcı bir kuş, kerkes (Vultur monachus)
-
[sıfat]
İhtiyar
-
[sıfat]
Çıkarı için başkalarını sömüren
-
[isim]
Akbabagillerden, başı ve boynu çıplak olan, dağlık yerlerde yaşayan, leşle beslenen, çok yüksekten uçarak keskin gözleriyle çok uzakları görebilen, iri ve yırtıcı bir kuş, kerkes (Vultur monachus)
- BABALI
-
-
[sıfat]
Babası olan
-
[sıfat]
Babası olan
- TOPBAŞ
-
-
[isim]
Anadolu'da özellikle Tokat yöresinde yetiştirilen açık renkli, orta boy yapraklı ve tatlı içimli bir tür tütün
-
[isim]
Anadolu'da özellikle Tokat yöresinde yetiştirilen açık renkli, orta boy yapraklı ve tatlı içimli bir tür tütün
- BAKMAK
-
-
Bakışı bir şey üzerine çevirmek
- "Zamanla nasıl değişiyor insan / Hangi resmime baksam ben değilim." (Cahit Sıtkı Tarancı)
- "Bak, bu söylediğin doğru!"
- "Bak bak, neler olmuş da haberimiz yok!"
- "Kim olduğumu anlasın bakalım!" (Yusuf Ziya Ortaç)
-
Aramak
- "Bak şu işe!"
- "Akşam oluyor, baksana hava karardı."
-
Bir şeyin yüzü bir yöne doğru olmak
- "Limana bakan penceresinden deniz görünürdü." (Orhan Veli Kanık)
- "Adamın aklına bak! Lafa bak! Kılığa bak!"
-
Bir şeyin gelişmesi veya iyi bir durumda kalması için emek vermek
-
Beslemek, geçindirmek
- "Üç çocuklu bir aileye bakıyor."
-
Bir iş birinden beklenmek
- "Evin bütün işleri bana bakıyor."
-
Hastayı muayene etmek
-
Tedavi etmek için ilgilenmek
-
Yoklamak, incelemek, denemek
- "Git bak bakalım, evdeler mi? Şu hesaba sen de bak. Yemeğin tadına bakar mısınız?"
-
Bir işi yapmak, bir işi yapmakla görevli olmak
- "Pasaport işine polis bakar."
-
[nsz]
İlgilenmek
- "Baktılar, ettiler, ilaç, tedavi, faydası olmadı." (Erhan Bener)
-
Uğraşmak, meşgul olmak
- "Çocuğum, sen derslerine bak."
-
Yapılabilmesi bir şeye bağlı bulunmak
- "Bu iş beş bin liraya bakar."
-
Gözetmek, korumak
-
Renklerde benzemek, andırmak
- "Bu kumaşın rengi yeşile bakıyor."
-
Önem vermek, önem vererek üzerinde durmak
- "Aşka kutsal gözle bakanları üzmekten korkarım." (Refik Halit Karay)
-
[nsz]
Anlamak, farkına varmak
- "Bazı akşamlar bakarım Halil savuşur, nereye gittiğini de kimseye söylemez." (Memduh Şevket Esendal)
-
Başka bir şeyle ilgilenmeyip elindeki veya önündeki işle uğraşır olmak
- "Yemeğini yemene bak! Vaktini boş geçirmemeye bak!"
-
[nsz]
Bebeğin veya çocuğun eğitim ve bakımıyla ilgilenmek
- "Kadınlar, iş dönüşü çocuk bakıyor, yemek hazırlıyorlardı, o yorgunlukla." (Necati Cumalı)
-
Bakışı bir şey üzerine çevirmek
- BAŞUCU
-
-
[isim]
Yeryüzünde bir noktada çekülün gösterdiği doğrultunun gökyüzüne doğru olan yönü
-
[isim]
Yeryüzünde bir noktada çekülün gösterdiği doğrultunun gökyüzüne doğru olan yönü
- BAĞICI
-
-
[isim]
Büyücü
-
Baştan çıkarıcı
-
[isim]
Büyücü
- BAĞLAÇ
-
-
[isim]
Eş görevli kelimeleri veya önermeleri birbirine bağlayan kelime türü, rabıt, rabıt edatı: Ve, ya, veya, ya da birer bağlaçtır
-
[isim]
Eş görevli kelimeleri veya önermeleri birbirine bağlayan kelime türü, rabıt, rabıt edatı: Ve, ya, veya, ya da birer bağlaçtır
- BAŞÇIK
-
-
[isim]
Çiçeklerin erkek organlarında çiçek tozunu taşıyan torbacık, haşefe
-
[isim]
Çiçeklerin erkek organlarında çiçek tozunu taşıyan torbacık, haşefe
- MATBAA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Basımevi
-
[isim]
Basımevi
- BASKÇA
- ...
- BABACI
- ...
- SUMBAS
- ...
- BANMAK
-
-
[-i]
Katı bir şeyi sulu veya tuz, biber vb. toz durumundaki maddelerin içine batırıp çıkarmak, bandırmak
- "Kahvaltımı önüme serer / Reçele ekmek banar, yerim." (Behçet Necatigil)
-
[-i]
Katı bir şeyi sulu veya tuz, biber vb. toz durumundaki maddelerin içine batırıp çıkarmak, bandırmak
- BATMAK
-
-
[nsz]
Bir sıvının üstündeyken içine gömülmek
- "Sonra hani bir gemimiz batmıştı." (Sait Faik Abasıyanık)
- "Belki de battı balık yan gider diye eşinizle birlikte lüks bir gece kulübünü göze aldınız." (Haldun Taner)
-
Dünyanın dönüşü dolayısıyla güneş, ay ve yıldız ufkun altına inmek
- "Güneş renksiz bulutlar altında batıyordu." (Ömer Seyfettin)
-
İflas etmek
-
Kirlenmek
- "Üstüm başım battı."
-
[-e]
Saplanmak
- "Ayağına yolda diken batmıştı." (Osman Cemal Kaygılı)
-
[-e]
Tedirgin etmemesi gereken şeyler tedirgin etmek
- "Bazı kimselere para batar, sarf edecek yer ararlar."
-
[-e]
Hoşa gitmeyen bir duruma uğramak
- "Abdi Bey'in sabırsız, çabuk parlamaya yatkın mizacına karısının tevekküllü ve sakinliği fena hâlde batıyor." (Atilla İlhan)
-
Yok olmak
-
[-e]
Çökmek
- "İçeriye batmış gözleri kadına dikilmişti." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Daha kötü bir duruma uğramak
-
Yıkılmak, egemenliği sona ermek
- "Bizans kurulduğundan battığı tarihe kadar 1125 sene geçmişti." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
[-e]
Dokunmak, incitmek
- "Onun her sözü bana batar."
-
[nsz]
Bir sıvının üstündeyken içine gömülmek
- BALGAM
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Solunum organlarının salgıladığı, ağızdan dışarı atılan sümüksü madde
- "Balgam çıkarmak. Balgam sökmek."
- "Belki Tayfur'a gönlüm vardır diye ortaya balgam atıyor." (Sermet Muhtar Alus)
-
[isim]
Solunum organlarının salgıladığı, ağızdan dışarı atılan sümüksü madde
- BALSAM
-
Kelime Kökeni : İngilizce
-
[isim]
Bazı ağaçlardan elde edilen, parfüm ve ilaç yapımında kullanılan reçine
-
[isim]
Bazı ağaçlardan elde edilen, parfüm ve ilaç yapımında kullanılan reçine
- BOMBAJ
- ...
- BALÇIK
-
-
[isim]
İçinde çeşitli organik maddeler bulunan, genellikle killi, koyu, yapışkan çamur, mil
- "Yolları ve tarlaları görünce bir balçık ve çamur gölünü yarmak zorunda olduğumuzu anlamıştım." (Samiha Ayverdi)
-
Güçlük çıkartan
-
İçindeki kil oranı yüksek, yağlı, su geçirmez, koyu toprak
-
[isim]
İçinde çeşitli organik maddeler bulunan, genellikle killi, koyu, yapışkan çamur, mil
- BAŞKAN
-
-
[isim]
Bir topluluğun, bir toplantının veya bir derneğin başında bulunan kimse, reis
- "Ailede başkan odur, kararları o alır." (Haldun Taner)
-
Bazı ülkelerde devletin ve hükûmetin başı
-
[isim]
Bir topluluğun, bir toplantının veya bir derneğin başında bulunan kimse, reis
- BALYOS
-
Kelime Kökeni : Rumca
-
[isim]
Osmanlı İmparatorluğu döneminde Frenk ve özellikle Venedik elçisi
- "Venedik balyosu."
-
[isim]
Osmanlı İmparatorluğu döneminde Frenk ve özellikle Venedik elçisi