İçinde b olan 6 harfli 790 kelime var. İçerisinde B harfi bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında b harfi olan kelimeler listesine ya da Sonu b harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- BUNGUN
-
-
[sıfat]
Sıkıntılı
-
[sıfat]
Sıkıntılı
- TABELA
-
Kelime Kökeni : İtalyanca
-
[isim]
Üzerinde tanıtıcı, belirtici bir yazı, açıklama, işaret veya resim bulunan, tahta veya sac parçası, levha
- "Birinci kata çıkıyorum, tabelalara bakıyorum, aradığımı bulamıyorum." (Refik Halit Karay)
-
Hastane, yatılı okul, askerî birlik gibi toplu yemek verilen yerlerde, günlük yemek için çıkarılan erzakın türünü, miktarını gösteren çizelge
-
Hastanelerde her hastanın gündelik yemek ve ilacının yazıldığı kâğıt
-
[isim]
Üzerinde tanıtıcı, belirtici bir yazı, açıklama, işaret veya resim bulunan, tahta veya sac parçası, levha
- BAHANE
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Bir şeyin gerçek sebebi gizlenerek ileri sürülen uydurma sebep
- "Alışveriş bahanesiyle acaba çıkıp bir dolaşsam mı?" (Atilla İlhan)
- "Yalnız kalmak için bahaneler arayan sendin." (Peyami Safa)
- "Yazmıyor, okumuyor, gözünün ağrısını, parmaklarının ağrısını, romatizmasını bahane ediyordu." (Ömer Seyfettin)
-
[isim]
Bir şeyin gerçek sebebi gizlenerek ileri sürülen uydurma sebep
- BALDIR
-
-
[isim]
Bacağın dizden ayak bileğine kadar olan bölümü, incik
- "Dizlerinde, baldırlarında sızı kalmadı." (Ömer Seyfettin)
-
Bu bölümün yumuşak ve şişkin olan arka tarafı
-
[isim]
Bacağın dizden ayak bileğine kadar olan bölümü, incik
- BALENA
- ...
- BALKAR
- ...
- BOĞATA
-
-
[isim]
Ağaçtan yapılmış, yuvarlak, delikli makara
-
[isim]
Ağaçtan yapılmış, yuvarlak, delikli makara
- BRANDA
-
Kelime Kökeni : İtalyanca
-
[isim]
Gemilerde tayfa ve erlerin yattığı dikdörtgen biçiminde, astarlanmış bezden yapılan, halatlarla bir yere tutturulan asılı yatak
-
[isim]
Gemilerde tayfa ve erlerin yattığı dikdörtgen biçiminde, astarlanmış bezden yapılan, halatlarla bir yere tutturulan asılı yatak
- GİBİLİ
- ...
- SÜMBÜL
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Zambakgillerden, soğanla üretilen, 15-20 cm yükseklikte, çiçekleri kuvvetli kokulu ve türlü renkli, çok yıllık bir süs bitkisi (Hyacinthus orientalis)
- "Uçun kuşlar, uçun doğduğum yere / Şimdi dağlarında mor sümbül vardır." (Rıza Tevfik Bölükbaşı)
-
[isim]
Zambakgillerden, soğanla üretilen, 15-20 cm yükseklikte, çiçekleri kuvvetli kokulu ve türlü renkli, çok yıllık bir süs bitkisi (Hyacinthus orientalis)
- BİLMEK
-
-
[nsz]
Bir şeyi anlamış veya öğrenmiş bulunmak
- "Bu adam, bilmek için öğrenmiş olmaya ihtiyacı olmayan, bildiğini bilen, bilmediğini de şıp diye sezen bambaşka bir insandır." (Haldun Taner)
- "Efendiden gizli yine herkes bildiğini okuyordu." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
- "Her şeye peki, olur der fakat sonunda gene bildiğini yapardı." (Haldun Taner)
- "Sütannenin sandık odası, bildim bileli akar." (Ömer Seyfettin)
-
[-i]
Bir bilim veya sanat dalında yeterli olmak
- "Yani kısacası bu mükemmel dilimizi kimse bilmez, okumaz." (Burhan Felek)
-
Bir iş yapmaya alışmış olmak, elinden gelmek
-
Tanımak, hatırlamak
- "Kadıncığım aç. Ben geldim. Bilemedin mi?" (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
Sanmak, varsaymak, farz etmek
- "Bir hastanın hastalığına gereken önemi vermesi, doktorun ancak kendini o hasta ile birlikte hasta bilmesi ile sağlanabilir." (Refik Halit Karay)
-
[-i]
Sorumlu tutmak
- "Ben arkadaşını bilmem, seni bilirim."
-
İnanmak
- "Bilirim yaşamaz güneşte / Bilirim yaşamaz yan yana aşkla / Ne haksızlık / Ne korku." (Necati Cumalı)
-
[-i]
İşine gelmek, uygun bulmak
- "Mal almasını bildi de parasını vermeyi mi bilmiyor?"
-
-a / -e ekli fiillerle yeterlik bildiren birleşik fiiller oluşturur
- "Anlayabilmek. Gidebilmek. Kapayabilmek. Yazabilmek."
-
[-i]
Saymak
- "Teşekkürü borç bilirim."
-
[nsz]
Bir şeyi anlamış veya öğrenmiş bulunmak
- BOZACI
-
-
[isim]
Boza yapan veya satan kimse
-
[isim]
Boza yapan veya satan kimse
- BÜKMEK
-
-
[-i]
Sertçe çevirmek, kıvırmak
- "Bu kez onu sürmeden olduğu yerde büküp altına aldı." (Salâh Birsel)
-
[nsz]
Birkaç tel ipliği burarak sarmak
- "İpek bükmek."
-
Eğmek
- "Olur der gibi başını büktü. Çelik halatı büktü."
-
Katlamak
- "Büktüğüm yeri kaybetmişim, nereye kadar geldiğimi bilmiyorum." (Sermet Muhtar Alus)
-
Döndürmek
-
[-i]
Sertçe çevirmek, kıvırmak
- BÜKREŞ
- ...
- EDEBEN
- ...
- BATMAN
-
-
[isim]
7,692 kg olan ağırlık ölçü birimi
- "Şu güzelim zeytinin batmanını on sekiz mangıra bile almıyorlar." (Nabizade Nazım)
-
[isim]
7,692 kg olan ağırlık ölçü birimi
- BİNMEK
-
-
[-e]
Yüksek bir şeyin veya bir hayvanın üstüne çıkıp ayaklarını sallandırarak oturmak
- "Belki de atlara binerek dolaşırız." (Refik Halit Karay)
- "Bindiği dalı kesmek diye bir deyim vardır ya, sanki insanlığın bugünkü bunalımını anlatmak için bulunmuş." (Haldun Taner)
-
Bir yere gitmek için tren, vapur, uçak, otomobil vb. bir taşıtta yer almak
- "Vapurlara, trenlere ihtiyarları itip çocukları ezip biniyoruz." (Orhan Seyfi Orhon)
-
Bisiklet, motosiklet, binek hayvanı kullanmak
-
İş istenilmeyen veya beklenilmeyen bir biçim almak
- "İş inada bindi."
-
Bir şey sıkışarak yanındakinin üstüne çıkmak
- "Damar damara binmiş."
-
[nsz]
Fiyat artmak
- "Pamuklulara yüzde on bindi."
-
Eklenmek, katılmak
- "Annemin dul maaşından ayrılmış bütçeme bir de posta masrafı binmişti her hafta." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
[-e]
Yüksek bir şeyin veya bir hayvanın üstüne çıkıp ayaklarını sallandırarak oturmak
- BİSMİL
- ...
- NALBUR
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
At nalı yapan demirci
-
Çivi, kilit, menteşe gibi yapı işlerinde kullanılan şeyleri satan kimse, hırdavatçı
-
[isim]
At nalı yapan demirci
- ŞUBARA
- ...