İçinde b olan 6 harfli 790 kelime var. İçerisinde B harfi bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında b harfi olan kelimeler listesine ya da Sonu b harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- BARDAK
-
-
[isim]
Su vb. şeyleri içmek için kullanılan, genellikle camdan yapılan kap
- "Elim titredi, bardağı dudağımda güç tuttum." (Falih Rıfkı Atay)
- "Son tartışmamızın bardağı taşıran damla olduğu belli oluyordu." (Erhan Bener)
- "Son davranışı bardağı taşırmaya yetti."
- "Sabahleyin yağmur bardaktan boşanırcasına yağıyordu." (Ömer Seyfettin)
-
[sıfat]
Bu kabın alacağı miktarda olan
- "Bana sadece bir büyük bardak çay getirdiler." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Boduç, çamçak
-
Toprak testi
-
[isim]
Su vb. şeyleri içmek için kullanılan, genellikle camdan yapılan kap
- BASTON
-
Kelime Kökeni : İtalyanca
-
[isim]
Yürürken dayanmaya yarayan, ağaç veya metalden yapılan araç
- "İsmet yengemin topal babası bastonunu yere vurdu." (Tarık Dursun K)
- "Omuzlarını kısıyor, kafasını dimdik tutuyor, baston yutmuş gibi katılaşıyor." (Memduh Şevket Esendal)
-
Geminin baş tarafındaki yatık direğin dışarıya doğru uzanan parçası
- "Gemi bastonunun altında dalga kalabalığı birikip kabarıyordu." (Halikarnas Balıkçısı)
-
[isim]
Yürürken dayanmaya yarayan, ağaç veya metalden yapılan araç
- BÖRTÜK
-
-
[sıfat]
Haşlanarak veya ateşte biraz kızartılarak pişmiş olan
-
[sıfat]
Haşlanarak veya ateşte biraz kızartılarak pişmiş olan
- BOYSUZ
-
-
[sıfat]
Benzerleri arasında boyu kısa olan
-
[sıfat]
Benzerleri arasında boyu kısa olan
- KALABA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Kalabalık
-
[isim]
Kalabalık
- KİTABİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Kitapla ilgili
-
Kitaba uygun
-
Kitaba bağlı kalan, özgür düşünemeyen (kimse)
-
Düzgün, dil bilgisi kurallarına uygun (anlatım)
-
Kuru, sıkıcı (anlatım)
-
[sıfat]
Kitapla ilgili
- BOZRAK
-
-
[sıfat]
Rengi boza çalan
-
[sıfat]
Rengi boza çalan
- TEDBİR
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Önlem
- "Bu hususta hükûmetçe ciddi ve esaslı tedbirler alınmasını rica ederim." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Hazırlık
- "Amma ki töre değiştirmek çok tedbir ve çok düşünce ister." (Tarık Buğra)
-
[isim]
Önlem
- BÜKLÜM
-
-
[isim]
Bükülmüş, kıvrılmış şeylerin oluşturduğu kat, kıvrım
- "Yırtılmış atılmış o kâğıtlar ki hayatım / Her parçası, her büklümü üstünde adın var." (Mithat Cemal Kuntay)
-
Dönemeç, viraj
-
[isim]
Bükülmüş, kıvrılmış şeylerin oluşturduğu kat, kıvrım
- KAMBUR
-
-
[isim]
Bel veya göğüs kemiğinin eğrilmesi, raşitizm sonucu sırtta ve göğüste oluşan tümsek, kambur zambur
- "Mavi gözlü, köse, kamburu çıkmış bir ihtiyardı." (Ömer Seyfettin)
-
Bazı hayvanların sırtındaki çıkıntı
- "Gümüş saplı bastonuna dayanarak yürüyen kamburu çıkmış kadit bir âyan azası misali, ağır ağır bizim tarafa geçti." (Haldun Taner)
-
Yapı veya eşyada dışarıya doğru eğrilme
-
[sıfat]
Vücudunda bu tümsek bulunan (kimse)
-
Sıkıntı, dert
-
[isim]
Bel veya göğüs kemiğinin eğrilmesi, raşitizm sonucu sırtta ve göğüste oluşan tümsek, kambur zambur
- MESABE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Derece, değer, rütbe
-
[isim]
Derece, değer, rütbe
- BECERİ
-
-
[isim]
Elinden iş gelme durumu, ustalık, maharet
-
Kişinin yatkınlık ve öğrenime bağlı olarak bir işi başarma ve bir işlemi amaca uygun olarak sonuçlandırma yeteneği, maharet
-
Vücudun, yapılması güç alıştırmalara yatkın olması durumu
-
[isim]
Elinden iş gelme durumu, ustalık, maharet
- BEŞİRİ
- ...
- HEYBET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Korku ve saygı uyandıran görünüş, mehabet
- "Adını bilmeseler bile heybetini tarif etsem gene bulunur." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Büyüklük, ululuk, azamet
-
[isim]
Korku ve saygı uyandıran görünüş, mehabet
- İBRADI
- ...
- ABİDİK
- ...
- EBRUCU
-
-
[isim]
Renkleri karıştırarak süs kâğıtları üzerine ebru yapan sanatçı
-
[isim]
Renkleri karıştırarak süs kâğıtları üzerine ebru yapan sanatçı
- ELBİSE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Giysi
- "Bayram sabahlarında yeni elbiseler karşısında çocuk heyecanları duyuyorum." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[isim]
Giysi
- KABİNE
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Bakanlar Kurulu, hükûmet
-
Hekim muayenehanesi
- "Rengi doktor kabinelerinin kapılarındaki cilalı siyah levhalar gibi parlıyor." (Aka Gündüz)
-
Kabin
- "Bir kabineye girip soyundum." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Hela
-
[isim]
Bakanlar Kurulu, hükûmet
- İSABET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Hedefe varma, hedefi vurma
- "Bir kurşun isabetiyle öldü."
- "Düşman uçağı isabet aldı."
- "Kurşun hedefe isabet etti."
-
Piyango vb. şans oyunlarında, kazanma, çıkma, vurma
- "Piyangodan yüz bin lira isabet etti."
-
Öneri, düşünce veya söz, yerinde olma
- "Bu sözünde isabet var."
- "O hâlde yalnız çıkmış olduğuma çok isabet etmiştim." (Halide Edip Adıvar)
-
Yanılmazlık
- "Kapının yanına isabet eden ilk koltuktakinin tıraşı bitmişti." (Ömer Seyfettin)
-
Güzel rastlantı
- "Bize uğramanız isabet, biz de sizi arıyorduk."
-
[ünlem]
"Çok güzel, iyi oldu" anlamlarında kullanılan bir seslenme sözü
-
[isim]
Hedefe varma, hedefi vurma