İçinde b olan 6 harfli 790 kelime var. İçerisinde B harfi bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında b harfi olan kelimeler listesine ya da Sonu b harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

BARDAK

  1. [isim] Su vb. şeyleri içmek için kullanılan, genellikle camdan yapılan kap
    • "Elim titredi, bardağı dudağımda güç tuttum." (Falih Rıfkı Atay)
    • "Son tartışmamızın bardağı taşıran damla olduğu belli oluyordu." (Erhan Bener)
    • "Son davranışı bardağı taşırmaya yetti."
    • "Sabahleyin yağmur bardaktan boşanırcasına yağıyordu." (Ömer Seyfettin)
  2. [sıfat] Bu kabın alacağı miktarda olan
    • "Bana sadece bir büyük bardak çay getirdiler." (Reşat Nuri Güntekin)
  3. Boduç, çamçak
  4. Toprak testi

BASTON

Kelime Kökeni : İtalyanca

  1. [isim] Yürürken dayanmaya yarayan, ağaç veya metalden yapılan araç
    • "İsmet yengemin topal babası bastonunu yere vurdu." (Tarık Dursun K)
    • "Omuzlarını kısıyor, kafasını dimdik tutuyor, baston yutmuş gibi katılaşıyor." (Memduh Şevket Esendal)
  2. Geminin baş tarafındaki yatık direğin dışarıya doğru uzanan parçası
    • "Gemi bastonunun altında dalga kalabalığı birikip kabarıyordu." (Halikarnas Balıkçısı)

BÖRTÜK

  1. [sıfat] Haşlanarak veya ateşte biraz kızartılarak pişmiş olan

BOYSUZ

  1. [sıfat] Benzerleri arasında boyu kısa olan

KALABA

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Kalabalık

KİTABİ

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [sıfat] Kitapla ilgili
  2. Kitaba uygun
  3. Kitaba bağlı kalan, özgür düşünemeyen (kimse)
  4. Düzgün, dil bilgisi kurallarına uygun (anlatım)
  5. Kuru, sıkıcı (anlatım)

BOZRAK

  1. [sıfat] Rengi boza çalan

TEDBİR

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Önlem
    • "Bu hususta hükûmetçe ciddi ve esaslı tedbirler alınmasını rica ederim." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
  2. Hazırlık
    • "Amma ki töre değiştirmek çok tedbir ve çok düşünce ister." (Tarık Buğra)

BÜKLÜM

  1. [isim] Bükülmüş, kıvrılmış şeylerin oluşturduğu kat, kıvrım
    • "Yırtılmış atılmış o kâğıtlar ki hayatım / Her parçası, her büklümü üstünde adın var." (Mithat Cemal Kuntay)
  2. Dönemeç, viraj

KAMBUR

  1. [isim] Bel veya göğüs kemiğinin eğrilmesi, raşitizm sonucu sırtta ve göğüste oluşan tümsek, kambur zambur
    • "Mavi gözlü, köse, kamburu çıkmış bir ihtiyardı." (Ömer Seyfettin)
  2. Bazı hayvanların sırtındaki çıkıntı
    • "Gümüş saplı bastonuna dayanarak yürüyen kamburu çıkmış kadit bir âyan azası misali, ağır ağır bizim tarafa geçti." (Haldun Taner)
  3. Yapı veya eşyada dışarıya doğru eğrilme
  4. [sıfat] Vücudunda bu tümsek bulunan (kimse)
  5. Sıkıntı, dert

MESABE

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Derece, değer, rütbe

BECERİ

  1. [isim] Elinden iş gelme durumu, ustalık, maharet
  2. Kişinin yatkınlık ve öğrenime bağlı olarak bir işi başarma ve bir işlemi amaca uygun olarak sonuçlandırma yeteneği, maharet
  3. Vücudun, yapılması güç alıştırmalara yatkın olması durumu

BEŞİRİ
...
HEYBET

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Korku ve saygı uyandıran görünüş, mehabet
    • "Adını bilmeseler bile heybetini tarif etsem gene bulunur." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
  2. Büyüklük, ululuk, azamet

İBRADI
...
ABİDİK
...
EBRUCU

  1. [isim] Renkleri karıştırarak süs kâğıtları üzerine ebru yapan sanatçı

ELBİSE

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Giysi
    • "Bayram sabahlarında yeni elbiseler karşısında çocuk heyecanları duyuyorum." (Sait Faik Abasıyanık)

KABİNE

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Bakanlar Kurulu, hükûmet
  2. Hekim muayenehanesi
    • "Rengi doktor kabinelerinin kapılarındaki cilalı siyah levhalar gibi parlıyor." (Aka Gündüz)
  3. Kabin
    • "Bir kabineye girip soyundum." (Sait Faik Abasıyanık)
  4. Hela

İSABET

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Hedefe varma, hedefi vurma
    • "Bir kurşun isabetiyle öldü."
    • "Düşman uçağı isabet aldı."
    • "Kurşun hedefe isabet etti."
  2. Piyango vb. şans oyunlarında, kazanma, çıkma, vurma
    • "Piyangodan yüz bin lira isabet etti."
  3. Öneri, düşünce veya söz, yerinde olma
    • "Bu sözünde isabet var."
    • "O hâlde yalnız çıkmış olduğuma çok isabet etmiştim." (Halide Edip Adıvar)
  4. Yanılmazlık
    • "Kapının yanına isabet eden ilk koltuktakinin tıraşı bitmişti." (Ömer Seyfettin)
  5. Güzel rastlantı
    • "Bize uğramanız isabet, biz de sizi arıyorduk."
  6. [ünlem] "Çok güzel, iyi oldu" anlamlarında kullanılan bir seslenme sözü

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü