İçinde ağı olan 7 harfli 56 kelime var. İçerisinde AĞI bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ağı olan kelimeler listesine ya da Sonu ağı ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
A I Ğ Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
3 Harfli Kelimeler
AĞI
2 Harfli Kelimeler
AĞ
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- SARIAĞI
-
-
[isim]
Kışın yapraklarını döken, sarı çiçekli ve çalı görünüşünde bir bitki, sifin, zifin (Rhododendron luteun)
-
[isim]
Kışın yapraklarını döken, sarı çiçekli ve çalı görünüşünde bir bitki, sifin, zifin (Rhododendron luteun)
- DAĞITMA
-
-
[isim]
Dağıtmak işi, tevzi etme
-
[isim]
Dağıtmak işi, tevzi etme
- AĞIZLIK
-
-
[isim]
Bir ucuna sigara takılan, öbür ucundan nefes çekilen çubuk biçimindeki araç
- "Kiraz, bilir miydi ki günün birinde tütün diye bir ot çıkacak ve insanlar bunu içmek için dallarını kesip kesip ağızlık yapacak?" (Refik Halit Karay)
-
Nefesli çalgılarda ağza gelen yer
-
Yemiş küfelerinin üzerine yapraklı dallarla yapılan kapak
-
Kuyu bileziği
-
Su tesisatında su alıp vermeye yarayan vanalı uç
-
Hayvanın ısırmasına, zararlı bir şey yemesine engel olmak için ağzına takılan tel, deri vb. kafes
-
Dokumacılıkta çözgünün açılıp kapandığı ve içinde mekiğin geçtiği yer
-
Telefon vb. cihazlarda ağza yaklaştırılan bölüm
-
Bir şeyin başladığı yer
-
Huni
-
[isim]
Bir ucuna sigara takılan, öbür ucundan nefes çekilen çubuk biçimindeki araç
- AĞIRŞAK
-
-
[isim]
Yün, iplik eğrilen iği ağırlaştırmak için alt ucuna geçirilen yarım küre biçiminde, ortası delik ağaç veya kemik parça
-
Teker biçiminde yassı nesne, kurs (I)
- "Kandil ağırşağı. Emzik ağırşağı. Diz ağırşağı."
-
[isim]
Yün, iplik eğrilen iği ağırlaştırmak için alt ucuna geçirilen yarım küre biçiminde, ortası delik ağaç veya kemik parça
- ÇAĞIRMA
-
-
[isim]
Çağırmak işi
- "Daha doktor çağırmaya giden olmamış." (Peyami Safa)
-
[isim]
Çağırmak işi
- AĞILAMA
-
-
[isim]
Zehirleme
-
[isim]
Zehirleme
- ALAŞAĞI
- ...
- BAĞITÇI
-
-
[isim]
Bir işi karşılıklı olarak kararlaştırıp üstlerine alan taraflardan her biri, sözleşme yapan, âkit
-
[isim]
Bir işi karşılıklı olarak kararlaştırıp üstlerine alan taraflardan her biri, sözleşme yapan, âkit
- DAĞINTI
-
-
[isim]
Karışık, gelişigüzel atılmış öteberi
-
[isim]
Karışık, gelişigüzel atılmış öteberi
- BAĞITLI
-
-
[sıfat]
Bağıtla, sözleşme ile bağlanmış olan
-
[sıfat]
Bağıtla, sözleşme ile bağlanmış olan
- DAĞITIŞ
-
-
[isim]
Dağıtma işi veya biçimi
-
[isim]
Dağıtma işi veya biçimi
- YAĞILTI
-
-
[isim]
Derideki yağ ve ter bezleri tarafından salgılanan, lifleri bir kılıf gibi sararak dış tesirlerden koruyan madde
-
[isim]
Derideki yağ ve ter bezleri tarafından salgılanan, lifleri bir kılıf gibi sararak dış tesirlerden koruyan madde
- BAĞIŞÇI
-
-
[isim]
Bağış yapan kimse
-
[isim]
Bağış yapan kimse
- YAĞIŞLI
-
-
[sıfat]
Yağışı olan
- "Akşamüstü havanın yağışlı olmasına rağmen ... dediğim yerden geçiyordu." (Osman Cemal Kaygılı)
-
Yağışı çokça olan
- "Ekvator çevresi yağışlı bölgelerdendir."
-
[sıfat]
Yağışı olan
- DAĞITIK
-
-
Kendinden geçmiş, sarhoş
- "Polis, dağıtık gazino müşterisini derdest edip götürdü."
-
Kendinden geçmiş, sarhoş
- AĞIRLIK
-
-
[isim]
Ağır olma durumu
- "Taşın ağırlığı."
- "Yükün ağırlığı."
- "Kimseye ağırlık olmaz, kimseyi sıkıştırmaz, iyilikten başka bir şey yapmaz." (Ömer Seyfettin)
- "Başsavcının yargıçlar arasında belli bir ağırlığı var kuşkusuz." (Ayşe Kulin)
-
Değerli olma durumu
- "Hediyenin ağırlığı."
- "Yavaş yavaş bir ağırlık çöktü. Bir sakinlik herkesi kapladı." (Memduh Şevket Esendal)
-
Ağırbaşlılık
- "Çocuğa yıllar geçtikçe bir ağırlık geldi."
-
Tehlikeli olma durumu
-
Sıkıcı, bunaltıcı, iç karartıcı durum
- "Havanın ağırlığı."
-
Sıkıntı
-
Çeyizini düzmek için güveyinin geline verdiği para, kalın
-
Uykudayken gelen ve insana boğulur gibi bir duygu veren durum
-
Yük, külfet
- "Bütün ailenin ağırlığı omuzlarındadır."
-
Takı
- "Kadın bütün ağırlığını takıp düğüne gitti."
-
Sorumluluk
- "Bu işin ağırlığını tek başıma yüklendim."
-
Etki, baskı, güçlük
-
Dikkati ve önemi bir şey üzerinde yoğunlaştırmak
- "Şimdi bütün ağırlığı reklama vermeli." (Atilla İlhan)
-
Terazilerde tartma işi yapılırken bir kefeye konulan nesne
-
Değerlendirmelerde herhangi bir konu veya evreye, olağanın üzerinde ve belli oranda tanınan değer
-
Uyuşukluk ve gevşeklik durumu
- "Beynime bir ağırlık peyda olmuştu." (Aka Gündüz)
-
Orduda bir birliğin cephane, yiyecek ve eşya yükleri
- "Akşama doğru, ağırlığın başında bezgin neferlere iş gördürmeye uğraşıyordum." (Falih Rıfkı Atay)
-
Yer çekiminin, bir cismin molekülleri üzerindeki etkisinin oluşturduğu bileşke
-
Güreş, boks, halter, judo vb. spor dallarında, sporcuların kilolarına göre girdikleri kategori
-
[isim]
Ağır olma durumu
- DAĞINIK
-
-
[sıfat]
Geniş bir alana yayılmış olan
-
Bir arada olmayan, birbiriyle bağlantısız
-
Düzeni bozuk, düzensiz, karışık
- "Kadın yatağın içinde saçları dağınık, dimdik oturuyordu." (Peyami Safa)
-
Hoş görünmeyen, uyumsuz
- "Bağırarak konuşmaktan hoşlanmaz, dağınık kıyafetle, kocasına bile görünmez bir kadın." (Memduh Şevket Esendal)
-
Düşüncelerini toparlayamayan
- "Şu anda kafam çok dağınık."
-
[sıfat]
Geniş bir alana yayılmış olan
- YAĞIMSI
-
-
[sıfat]
Yağsı
-
[sıfat]
Yağsı
- KAĞITÇI
- ...
- KAĞITLI
- ...