İçinde aç olan 7 harfli 89 kelime var. İçerisinde AÇ bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında aç olan kelimeler listesine ya da Sonu aç ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- KAÇIŞMA
-
-
[isim]
Kaçışmak işi
- "Fena hâlde korkan küçükler beni dinlemeyerek kaçışmaya başladılar." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[isim]
Kaçışmak işi
- PALYAÇO
-
Kelime Kökeni : İtalyanca
-
[isim]
Kendisini seyredenleri güldüren ve eğlendiren, acayip kılıklı, yüzü aşırı ve komik biçimde boyalı oyuncu
-
[isim]
Kendisini seyredenleri güldüren ve eğlendiren, acayip kılıklı, yüzü aşırı ve komik biçimde boyalı oyuncu
- PARAÇOL
-
Kelime Kökeni : İtalyanca
-
[isim]
Gemi çatmasında eğri parça
-
Cumba vb. altına destek olarak konulan eğri ağaç
-
Tek at koşularak çekilen, üzeri kapalı, yanları açık bir tür araba, paraşol
-
[isim]
Gemi çatmasında eğri parça
- AÇTIRIŞ
-
-
[isim]
Açtırma işi veya biçimi
-
[isim]
Açtırma işi veya biçimi
- PAÇAVRA
-
Kelime Kökeni : Rumca
-
[isim]
Eskimiş bez veya kumaş parçası, çaput
- "İpek entarisi, bu kimsesiz gurbet adamlarının çürük, yağlı ve kokmuş paçavrasına sürtünerek geçiyor." (Falih Rıfkı Atay)
-
Değersiz ve iğrenç şey veya kimse
-
[isim]
Eskimiş bez veya kumaş parçası, çaput
- AYIRTAÇ
-
-
[isim]
Bir dalga biçimindeki sıklık veya evre değişmelerini genlik değişmeleri olarak ortaya çıkaran alet
-
[isim]
Bir dalga biçimindeki sıklık veya evre değişmelerini genlik değişmeleri olarak ortaya çıkaran alet
- AĞAÇLIK
-
-
[isim]
Ağaç öbeği
-
Ağacı bol olan yer
- "Kendilerini saklayabilmek için yan tarafa, ağaçlığa doğru koştular." (Memduh Şevket Esendal)
-
[isim]
Ağaç öbeği
- KARAÇAY
- ...
- KOLAÇAN
-
-
[isim]
Herhangi bir amaçla çevreyi dolaşıp pek belli etmeksizin gözden geçirme
- "Çevremizi bir kolaçan edelim hele nerde olduğumuzu iyice anlayalım." (Turan Oflazoğlu)
-
[isim]
Herhangi bir amaçla çevreyi dolaşıp pek belli etmeksizin gözden geçirme
- AÇIKLIK
-
-
[isim]
Açık olma durumu, aleniyet
-
Uzaklık, mesafe
-
Bitki örtüsü olmayan, çıplak yer
-
Boş ve geniş yer
-
Bir yerin uzaklara kadar bakılabilecek ve bakanın içinde ferahlık doğuracak durumda olması
- "Kırlardaki açıklık insanı dinlendirir."
-
Gerçeği olduğu gibi yansıtma durumu
- "Demokrasi bir açıklık rejimidir."
-
Bir söz veya yazıda maksadın açık olması özelliği, duruluk, vuzuh
- "Reşat Nuri'nin anlatımında açıklık vardır."
-
Dürbün, fotoğraf makinesi vb. optik araçlarda ağız çapı, ışığın girebildiği delik
-
[isim]
Açık olma durumu, aleniyet
- ARAÇSIZ
-
-
[sıfat]
Doğrudan doğruya yapılan veya olan, vasıtasız, bilavasıta
-
[zarf]
Araç olmaksızın, vasıtasız bir biçimde, bilavasıta
-
[sıfat]
Doğrudan doğruya yapılan veya olan, vasıtasız, bilavasıta
- SAÇMACI
-
-
[isim]
Saçma sapan söz söyleyen kimse
-
[isim]
Saçma sapan söz söyleyen kimse
- AĞAÇSIZ
-
-
[sıfat]
Ağacı olmayan
-
[sıfat]
Ağacı olmayan
- KAÇINTI
-
-
[isim]
Erken doğan kuzu
-
Sızıntı, kaçak
- "Çeşmenin yolunda kaçıntı var."
-
[isim]
Erken doğan kuzu
- AÇILMAK
-
-
[nsz]
Açma işi yapılmak veya açma işine konu olmak
- "Bu esaslara aykırı eğitim ve öğretim yerleri açılamaz." (Anayasa)
-
Renk koyuluğunu yitirmek
- "Perdenin rengi açıldı."
-
Kendine gelmek, biraz iyileşmek, ferahlamak
- "Ateşi düşünce hasta açıldı."
-
[-e]
Deniz aracı kıyıdan uzaklaşmak
- "... Türk korsan gemileri, engin denizlere açılmışlardı." (Feridun Fazıl Tülbentçi)
-
Sıkılması, çekinmesi, tutukluğu kalmamak
-
Kuruluşlar ilk kez veya yeniden işe başlamak
-
İşini gereğinden veya götürebileceğinden geniş tutmak
- "Fazla açıldığı için iflas etti."
-
Genişlemek, bollaşmak
- "Ayakkabısı açıldı."
-
Delinmek, yırtılmak
- "Pantolonun dizleri açıldı."
-
Sis, karanlık, duman vb. dağılmak, yoğunluğunu yitirmek
- "Belki hava açılıyor." (Refik Halit Karay)
-
Gereken güce ulaşmak
- "Araç uzun yolda açıldı, hızı arttı."
-
[-e]
Sırrını, üzüntüsünü, sorunlarını birine söylemek
- "Hiç kimseye açılmayarak yaşadığım bu altı ay beni bitirdi." (Peyami Safa)
-
[-e]
Pencere, kapı, yol vb. geçit vermek
- "Yol açılmış, biriken vasıtalar sel hâlinde akmaya başlamıştı." (Haldun Taner)
-
Yüzerken kıyıdan uzaklaşmak
- "Ben yüzerken biraz fazla açıldım, kendimi Vardar'ın kuvvetli bir akıntısına kaptırdım." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
Ayrıntıya girmek
-
[nsz]
Açma işi yapılmak veya açma işine konu olmak
- TOPAÇÇI
-
-
[isim]
Topaç yapan veya satan kimse
-
[isim]
Topaç yapan veya satan kimse
- HARAÇÇI
-
-
[isim]
Bir yerden veya kimseden zor kullanarak para sızdıran kimse
-
Haraç toplamakla görevli olan kimse
-
[isim]
Bir yerden veya kimseden zor kullanarak para sızdıran kimse
- ANAÇLIK
-
-
[isim]
Anaç olma durumu
-
[isim]
Anaç olma durumu
- AÇGÖZLÜ
-
-
[sıfat]
Mala, yiyeceğe ve içeceğe doymak bilmeyen, açgöz, gözü aç, doymaz, tamahkâr, haris, hırslı, cam göz, tokgözlü karşıtı
- "Bir sürü dedikodudan çekindim, eksik olmasın muhtar pek açgözlü değilmiş." (Aka Gündüz)
-
[sıfat]
Mala, yiyeceğe ve içeceğe doymak bilmeyen, açgöz, gözü aç, doymaz, tamahkâr, haris, hırslı, cam göz, tokgözlü karşıtı
- REVAÇTA
- ...