İçinde aç olan 6 harfli 78 kelime var. İçerisinde AÇ bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında aç olan kelimeler listesine ya da Sonu aç ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- KAÇGÖÇ
-
-
[isim]
Dinî bir anlayışla Müslüman kadınların erkeklere görünmemeleri, bir arada oturup konuşmaktan kaçınmaları
- "Kaçgöç zamanında bile o erkekten ürkmezdi." (Refik Halit Karay)
-
[isim]
Dinî bir anlayışla Müslüman kadınların erkeklere görünmemeleri, bir arada oturup konuşmaktan kaçınmaları
- KAPKAÇ
-
-
[isim]
Kapıp kaçmak yoluyla yapılan bir çeşit hırsızlık
-
[isim]
Kapıp kaçmak yoluyla yapılan bir çeşit hırsızlık
- AÇKILI
-
-
[sıfat]
Açkı yapılmış, perdahlanmış, perdahlı
-
[sıfat]
Açkı yapılmış, perdahlanmış, perdahlı
- AÇACAK
-
-
[isim]
Şişelenmiş bazı içeceklerin kapaklarını açmaya yarayan araç
- "Kutu açacağı."
-
Teneke kutu içinde korunmuş yiyeceklerin kapağını açmaya yarayan araç
-
Anahtar
-
[isim]
Şişelenmiş bazı içeceklerin kapaklarını açmaya yarayan araç
- KAYNAÇ
-
-
[isim]
Volkan bölgelerinde, belli aralıklarla su ve buhar fışkırtan sıcak kaynak, gayzer
-
[isim]
Volkan bölgelerinde, belli aralıklarla su ve buhar fışkırtan sıcak kaynak, gayzer
- ALAÇAM
-
-
[isim]
Rengi kızıla yakın bir çam türü (Picea excelsa)
-
[isim]
Rengi kızıla yakın bir çam türü (Picea excelsa)
- SAÇMAK
-
-
[-i]
Bir şeyi ortalığa dağıtmak, dökmek
- "Oraya birikmiş sulara basarak çamurları etrafa saçtı." (Memduh Şevket Esendal)
-
Işık ve ısı yaymak
- "Büyümüş gözler örste dövülen kızgın demir gibi kıvılcımlar saçtı." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Belli bir görüşü, düşünceyi yaymak
-
[-i]
Bir şeyi ortalığa dağıtmak, dökmek
- YALVAÇ
-
-
[isim]
Peygamber
- "Kendini her şeyi önceden görmüş, biraz ermiş, biraz aziz, biraz yalvaç gibi hissediyor." (Murathan Mungan)
-
[isim]
Peygamber
- AÇELYA
-
Kelime Kökeni : Rumca
-
[isim]
Kokusuz, güzel renkli çiçekler açan bir bitki (Rhododendron)
-
[isim]
Kokusuz, güzel renkli çiçekler açan bir bitki (Rhododendron)
- KAÇKIN
-
-
[isim]
Bir yerden veya bir işten kaçmış kimse
- "Doktor kaçkını nice manyaklar içinde, narsist kompleksine müptela olanlar sandığınızdan çoktur." (Haldun Taner)
-
İnsanlardan uzak duran, insan içine çıkmak istemeyen kimse
-
[isim]
Bir yerden veya bir işten kaçmış kimse
- AÇILIM
-
-
[isim]
Açılma
-
Bakış açısı
- "Bu gezi dış politikada yeni bir açılımı simgeliyor."
-
Sağ açıklık
- "Güneşin bir yıldaki açılımı -23 derece 27 dakikadan +23 derece 27 dakikaya kadar değişir."
-
Bir kısaltma veya formülün açık biçimi
-
[isim]
Açılma
- HAMLAÇ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Üfleç
-
[isim]
Üfleç
- DİLMAÇ
-
-
[isim]
Çevirmen
- "Almanyalı ile anlaşabilmek için bu Maltalıyı dilmaç olarak tutmuşlar." (Memduh Şevket Esendal)
-
[isim]
Çevirmen
- SMAÇÖR
-
Kelime Kökeni : İngilizce
-
[isim]
Voleybolda file üzerinde karşı alana doğru yukarıdan aşağıya topu sertçe yere vuran oyuncu, kütör
-
[isim]
Voleybolda file üzerinde karşı alana doğru yukarıdan aşağıya topu sertçe yere vuran oyuncu, kütör
- PAÇALI
-
-
[sıfat]
Herhangi bir biçimde paçası olan
- "Boyanmış dar dizlik ahlak sayılıyor da sımsıkı bağlanmış paçalı don müstehcenleşiyor." (Falih Rıfkı Atay)
-
Tüyleri ayaklarına kadar uzanan (kuş veya kümes hayvanı)
- "Paçalı güvercin, paçalı tavuk."
-
[sıfat]
Herhangi bir biçimde paçası olan
- KAÇMAK
-
-
[-e]
Hızla koşup bir yere saklanmak
- "Bir tehlike sezdiğin anda hemen eve kaçarsın." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
- "O adam onları aşağıladıkça utancından kaçacak delik arayan Âşık Ali'ye acıyordu." (Yahya Kemal)
-
[nsz]
Kimseye bildirmeden bulunduğu yerden ayrılmak, firar etmek
- "Silahını hatta başındaki şapkasını bırakıp kaçıyor." (Ruşen Eşref Ünaydın)
-
[-den]
Kendini göstermemek, rastlaşmamaya çalışmak
- "Alacaklıdan kaçmak."
-
[-den]
Kaçınmak
- "Ben zahmetten kaçmam."
-
[-den]
Gaz, sıvı vb. şeyler sızmak
- "Kazandan islim kaçıyor."
-
[nsz]
İpi kopmak
- "Çorabım kaçtı."
-
[-e]
Girmek
- "Kulağına su kaçmış."
-
Bir yana doğru kaymak
- "Odanın halısı biraz sağa kaçmış."
-
[nsz]
Görünmeden gitmek, savuşmak, sıvışmak
- "Belki sirayet eder diye korkacaklar ve kaçacaklar." (Burhan Felek)
-
[nsz]
Hızlı koşmak
- "Biletlerini memurun elinden kaptı, kaçar gibi gişeden uzaklaştı." (Necati Cumalı)
-
[nsz]
Yok olmak
- "Rahatı kaçmak."
- "Neşesi kaçmak."
-
Yaklaşmak, benzemek, andırmak
- "Bu mavi yeşile kaçıyor."
-
Kaçgöçe uymak
- "Gelin bir evde kayınbabasından kaçar, güveyi, baldızının yüzünü tanımazdı." (Refik Halit Karay)
-
[-den]
Kız veya kadın yasalara ve aile isteklerine karşı gelerek evlenmek için evinden ayrılmak
-
[-i]
Rengi ağarmak, uçmak
-
[-den]
Yarışçı diğerlerinden hızla ayrılıp arayı açmak
-
Futbol ve basketbolda engelleyen adamdan kurtulmak veya pas alabilmek için boş alana koşmak
-
[-e]
Hızla koşup bir yere saklanmak
- İLAÇLI
-
-
[sıfat]
İçinde ilaç bulunan
-
İlaçlanmış
-
[sıfat]
İçinde ilaç bulunan
- KISKAÇ
-
-
[isim]
Bir şeyi tutup sıkıştırmaya yarayan kerpeten, pense vb. araç
-
Açılıp kapanan eğreti merdiven
-
Böceklerde besin maddelerini parçalamaya ve kendilerini savunmaya yarayan organ
- "Deniz kenarında bu meşalelerle korkunç kıskaçlı büyük pavuryalar topladıkları görülüyor." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Demircilerin kızgın demiri tuttukları maşa vb. araç
-
[isim]
Bir şeyi tutup sıkıştırmaya yarayan kerpeten, pense vb. araç
- BİİLAÇ
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[sıfat]
İlaçsız, çaresiz
-
Umutsuz olarak
- "Kim bilir saat kaçlara kadar aç ve biilaç duracağız." (Sermet Muhtar Alus)
-
[sıfat]
İlaçsız, çaresiz
- KAÇKAÇ
- ...