İçinde aç olan 5 harfli 66 kelime var. İçerisinde AÇ bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında aç olan kelimeler listesine ya da Sonu aç ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- LAÇİN
- ...
- KAÇLI
-
-
[sıfat]
Sayısı kaç, hangi sayıdan
- "Kaçlı iskambil?"
-
Bir kimsenin hangi tarihte doğduğunu, okulu bitirdiğini veya asker olduğunu öğrenmek için kullanılan bir söz
- "Bu çocuk kaçlı?"
- "Bu doktor kaçlı?"
-
[sıfat]
Sayısı kaç, hangi sayıdan
- LAÇKA
-
Kelime Kökeni : İtalyanca
-
[isim]
Gemi halatının gevşetilip boşa bırakılması
-
[sıfat]
Gevşemiş, verimsiz duruma gelmiş, düzeni bozulmuş
- "Ne oluyorum demeye vakit bulamadan her tarafını laçka eden bir kesiklik duydu." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[isim]
Gemi halatının gevşetilip boşa bırakılması
- ORTAÇ
-
-
[isim]
Sıfat-fiil
-
[isim]
Sıfat-fiil
- MAÇKA
- ...
- ARGAÇ
-
-
[isim]
Dokuma tezgâhlarında enine atılan iplik, atkı
-
[isim]
Dokuma tezgâhlarında enine atılan iplik, atkı
- YAMAÇ
-
-
[isim]
Dağın veya tepenin herhangi bir yanı
- "İndiğimiz yamacın eteğinde küçük ve eski bir köy var." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Ön, kat, huzur
- "Kız, hele beri gel yamacıma." (Haldun Taner)
-
[isim]
Dağın veya tepenin herhangi bir yanı
- BABAÇ
-
-
[isim]
Erkek kümes hayvanlarının en iri ve yaşlı olanı
- "Bir yıllanmış ağaca anaç derler, babaç demezler." (Burhan Felek)
-
[isim]
Erkek kümes hayvanlarının en iri ve yaşlı olanı
- DOĞAÇ
-
-
[isim]
Şiir veya sözü birdenbire, düşünmeden, içine doğduğu gibi söyleme, irtical
-
[isim]
Şiir veya sözü birdenbire, düşünmeden, içine doğduğu gibi söyleme, irtical
- AÇMAK
-
-
[-i]
Bir şeyi kapalı durumdan açık duruma getirmek
- "Kapıyı açan hizmetçi benim kadın olduğumu anlamadı." (Sait Faik Abasıyanık)
- "Babam açtı ağzını, yumdu gözünü ... öyle şeyler söyledi ki ben burada mümkün değil tekrarlayamam." (Ömer Seyfettin)
-
Bir şeyin kapağını veya örtüsünü kaldırmak
- "Örtüyü açmaya mecburum." (Refik Halit Karay)
-
Engeli kaldırmak
- "Karla kapanan yolu açmak."
-
Sarılmış, katlanmış, örtülmüş veya iliklenmiş olan şeyleri bu durumdan kurtarmak
- "Kadın hamalı dışarı çıkardı, sonra çantasını açıp birkaç lira çıkardı." (Memduh Şevket Esendal)
-
Bir şeyi, bir yeri oyarak veya kazarak çukur, delik oluşturmak
-
Tıkalı bir şeyi bu durumdan kurtarmak
- "Tıkanmış boruyu açmak."
-
Çevresini genişletmek
- "Anıtın çevresini açmak."
-
Birbirinden uzaklaştırmak
- "Kollarını açtı."
-
Yarmak
- "Çıbanı açmak."
-
Düğümü veya dolaşmış bir şeyi bu durumdan kurtarmak
- "Yumağı açmak."
-
Bir toplantıyı başlatmak
-
Bir kuruluşu, bir iş yerini işler duruma getirmek
- "Bu heykeli açmak için bir seneden beri münasip bir fırsat kollanıyordu." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Bir aygıtı, bir düzeneği çalışır duruma getirmek
- "Radyoyu açmak."
- "Elektriği açmak."
-
Alışverişi başlatmak
- "Bakan, tütün piyasasını açtı."
-
Rengin koyuluğunu azaltmak
- "Bu boyayı biraz daha açmalı."
-
Yakışmak, güzel göstermek
- "Bu renk odayı açtı."
-
Ferahlık vermek
-
Beğenmek
- "Burası beni açmadı, başka yere gidelim."
-
Bir konu ile ilgili konuşmak
-
[-i]
Avunmak veya danışmak için söylemek, içini dökmek
- "Size derdimi açmaya geldim." (Falih Rıfkı Atay)
-
[nsz]
Yapmak, düzenlemek
- "Sınav açmak."
-
[nsz]
Ayırmak, tahsis etmek
- "Senin için üst katta bir oda açtık."
-
Görünür duruma getirmek
- "Kollarını, göğsünü açmış."
-
[nsz]
Bulutların dağılmasıyla gökyüzü aydınlanmak
-
Satranç, poker vb. oyunları başlatmak
-
[nsz]
Geçit vermek
- "Evin arka tarafına geçmek için kapı açtık."
-
Sıkılganlığını, utangaçlığını gidermek
- "Öğretmen sürekli konuşuyor, öğrenciyi açmak istiyordu."
-
Savaşla almak, fethetmek
-
[-i]
Bir şeyi kapalı durumdan açık duruma getirmek
- LAÇIN
-
-
[isim]
Beyaz renkli bir cins şahin
-
[isim]
Beyaz renkli bir cins şahin
- KAÇIK
-
-
[sıfat]
Bir yana kaçmış, kaymış
-
İlmeği kaçmış (çorap vb.)
-
[isim]
Çorabın ilmeği kaçmış yeri
-
Bazı davranışları dengesiz olan, zıvanasız
- "Bu köşkün perileri de kaçık galiba." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
[sıfat]
Bir yana kaçmış, kaymış
- HAÇLI
-
-
[sıfat]
Haçı olan
-
[sıfat]
Haçı olan
- PAÇOZ
-
Kelime Kökeni : Rumca
-
[isim]
Kefal türünden bir balık (Mugil cephalus)
-
Fahişe
- "Onların aftosuna hanımefendi derler, bizim paçozumuzun adı ya alüftedir ya şıllık." (Aka Gündüz)
-
[isim]
Kefal türünden bir balık (Mugil cephalus)
- DURAÇ
-
-
[isim]
Kaide
-
[isim]
Kaide
- PAÇAL
-
-
[isim]
Ekmek yapmak için çeşitli tahılların yasaya göre belirlenen gerekli karışım oranı
-
Çeşitli şeylerin karışımı
-
[isim]
Ekmek yapmak için çeşitli tahılların yasaya göre belirlenen gerekli karışım oranı
- MİRAÇ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Göğe çıkma
-
[isim]
Göğe çıkma
- AÇGÖZ
-
-
[sıfat]
Açgözlü
-
[sıfat]
Açgözlü
- SAÇMA
-
-
[isim]
Saçmak işi
-
Bir tür balık ağı, serpme ağ
-
Avda kullanılan fişeklerin içine konulan, türlü boylardaki küçük ve yuvarlak kurşun tanesi
- "Ben fişeklerin barutunu, tapasını, saçmasını koyarım, beybaba!" (Aka Gündüz)
-
[sıfat]
Akla uygun olmayan, yersiz bulunan, pestenkerani, absürt
- "Saçma bir iş."
-
Yersiz, akla aykırı, tutarsız söz
- "Bırak şu saçmaları! Bir daha bahsini etme." (Refik Halit Karay)
-
[sıfat]
Böyle söz söyleyen veya iş yapan
- "Saçma adam."
-
[isim]
Saçmak işi
- SAÇLI
-
-
[sıfat]
Saçı olan
- "Ak saçlı. Sarı saçlı."
-
[sıfat]
Saçı olan