İçinde aye olan 7 harfli 24 kelime var. İçerisinde AYE bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında aye olan kelimeler listesine ya da Sonu aye ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

A E Y Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler

2 Harfli Kelimeler

AY, EY, YA, YE

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

GAYETLE

  1. [zarf] Aşırı derecede
    • "Gayetle zengin bir ailenin kıymetli, tek evladı." (Ömer Seyfettin)

SAYEBAN

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Gölgelik

VİLAYET

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] İl
    • "İki haftadan beri komşu vilayetleri kasıp kavuran dayanılmaz sıcaklar burada..." (Reşat Nuri Güntekin)
  2. Valilik

KİFAYET

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Yeterli miktarda olma, yetme, kâfi gelme
    • "Kazandığım para benim sade hayatıma kifayet ediyor." (Halide Edip Adıvar)
  2. Bir işi yapabilecek yetenekte olma, yeterlik, liyakat, iktidar

HİDAYET

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Doğru yol, hak olan Müslümanlık yolu
    • "Önce onu sünnet ettirmiş, hidayete erdiği için adını da Hadi koymuş ve konağına almış." (Yusuf Ziya Ortaç)

SİRAYET

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Hastalık başkalarına geçme, bulaşma
    • "Yapılan muayene neticesinde, hastalığın kimseye sirayetine meydan verilmeyecektir." (Sait Faik Abasıyanık)
    • "Yazın korkunç sıtması, gökyüzüne ve gökyüzünün yıldızlarına kadar sirayet eden bu küçük kasabayı terke hazırlanıyordu." (Sait Faik Abasıyanık)
  2. Yayılma, dağılma
    • "Vehbi'nin bu şüphesi büyüklere sirayete başladı, çocuk bu fırtınada başka köye gitmiş olamaz." (Reşat Nuri Güntekin)
    • "Bu dedikodular bizim eve bile sirayet etti." (Aka Gündüz)

ŞİKAYET
...
VESAYET

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Vasilik
    • "Vesayet ve himaye altına giren bir devlet istiklalini yitirir." (Haldun Taner)

ŞAYESTE

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [sıfat] Uygun, yakışır

AYETLİK
...
PESPAYE

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [sıfat] Alçak, soysuz, aşağılık
    • "Zaten yemişleri asil ve pespaye olarak ikiye tasnif etmek pek kolaydır." (Refik Halit Karay)

DİRAYET

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Zekâ

VELAYET

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Velilik
  2. Otorite
  3. Yetke

SERMAYE

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Bir ticaret işinin kurulması, yürütülmesi için gereken anapara ve paraya çevrilebilir malların tamamı, anamal, başmal, kapital, meta
    • "Komisyoncu demek, metelik sermayesi olmayan tüccar demektir." (Aka Gündüz)
    • "Üç yüz lirayı alırlarsa bunun yüz lirasını çocuğa sermaye yapacaktı." (Halide Edip Adıvar)
    • "Köyden kopup, yabancı işçi olup, beş altı yılda sermayeyi doğrultup, yurtta özel teşebbüsçü bir yarım yamalak kapitalist olma özlemi görülüyor çoğunda." (Haldun Taner)
  2. Varlık, servet
  3. Konu
    • "Bu lakırtı, bir hafta havuzlu kahvenin sermayesi oldu." (Refik Halit Karay)
  4. Genelev kadını

MUAYEDE

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Bayramlaşma, birbirinin bayramını kutlama

BİDAYET

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Başlama, başlangıç
    • "Sevdasını, bidayette kıyısından köşesinden paylaşırken, zamanla tamamen sahiplenmiş." (Atilla İlhan)

NİHAYET

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Son
    • "Ben nihayete doğru yanımdaki çocuğu dürterek kalktım." (Ömer Seyfettin)
    • "Tekaüt olduktan sonra doktorlara inat, oburluğa, nargileye bir nihayet vermemişti." (Ömer Seyfettin)
  2. [zarf] (ni'ha:yet) Sonunda
    • "Uzun bir münakaşadan sonra nihayet işi şakaya dökmek zorunda kaldı." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
    • "Bu komediye nihayet vermek, buraya bir daha gelmemek üzere çıkıp gitmek isterdim." (Halide Edip Adıvar)
  3. [zarf] -den başka bir şey değil
    • "Ama bu, nihayet bir nüktedir." (Yusuf Ziya Ortaç)

MUAYENE

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Bir kimsenin hasta olup olmadığını veya hastalığın ne olduğunu araştırma
    • "En son bir de kan muayenesi yaptılar." (Sait Faik Abasıyanık)
    • "Ben de hastaları muayene ettiğim küçük odada yatıp kalkacağım." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
  2. Gözden geçirme, araştırma, yoklama, kontrol
    • "Gümrük muayenesi."
    • "Küçük yokuşu muayene ettim, kimseler yok." (Aka Gündüz)

KAYETME
...
GAYESİZ

  1. [sıfat] Amacı olmayan

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü