İçinde ayı olan 5 harfli 27 kelime var. İçerisinde AYI bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ayı olan kelimeler listesine ya da Sonu ayı ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
A I Y Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
3 Harfli Kelimeler
AYI
2 Harfli Kelimeler
AY, YA
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- AYIRT
- ...
- YAYIM
-
-
[isim]
Yayma işi
-
Kitap, gazete vb. okunacak şeylerin basılıp dağıtılması, neşir
- "Kitap ve gazete yayımı işi bizim can davamızdır." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Herhangi bir eserin radyo ve televizyon aracılığıyla dinleyiciye, seyirciye ulaştırılması, neşir
-
[isim]
Yayma işi
- ZAYIF
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Eti, yağı az olan, sıska, cılız, arık (insan veya hayvan)
- "Uzun boylu, zayıf, ellilik bir hanım." (Sermet Muhtar Alus)
- "Güya bu sene biraz zayıf düşmüşüm." (Reşat Nuri Güntekin)
- "Muhalefeti hep zayıf düşüren, muhalefeti hep hedefinden uzaklaştıran kusur, ondaki bu sonsuz kanma ve aldanma huyudur." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
- "Kendisini en zayıf yerinden yakalamak istediğinden şüphelenir gibi." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Görevini yapacak yeterli gücü olmayan
- "Zayıf bir ordu. Gözleri zayıf."
-
Sağlamlığı, dayanıklılığı olmayan
- "Zayıf bir yapı."
-
Önemli, güvenilir olmayan
- "Zayıf bir bilgi."
-
Çok az
- "Zayıf bir ihtimal."
-
Enerjisi, etkisi, yoğunluğu az olan
- "Radyoda uzak bir istasyonun zayıf sesini duydu. Zayıf ışık."
-
[isim]
Başarısızlığı gösteren not
-
Bilgi yönünden yeterli olmayan, yeteneksiz
- "Zayıf bir öğretmen."
-
Kişilik ve ruhsal yönden gereği kadar güçlü olmayan
- "Zayıf ve uydurma bir âşık bu cevaba karşı perişan olurdu." (Aka Gündüz)
-
[sıfat]
Eti, yağı az olan, sıska, cılız, arık (insan veya hayvan)
- BAYIR
-
-
[isim]
Küçük yokuş
- "Her gün kırda bayırda dolaşmaya alışmış." (Memduh Şevket Esendal)
-
[isim]
Küçük yokuş
- SAYIM
-
-
[isim]
Sayma işi, tadat
- "Nüfus sayımı."
-
[isim]
Sayma işi, tadat
- MAYIN
-
Kelime Kökeni : İngilizce
-
[isim]
Toprak altına, üstüne veya suyun içine yerleştirilen, doğrudan doğruya, çarpma veya basınç etkisiyle patlayarak zarara yol açan patlayıcı madde
- "Akustik mayın. Mıknatıslı mayın."
-
[isim]
Toprak altına, üstüne veya suyun içine yerleştirilen, doğrudan doğruya, çarpma veya basınç etkisiyle patlayarak zarara yol açan patlayıcı madde
- KAYIŞ
-
-
[isim]
Bağlamak, tutmak veya sıkmak amacıyla kullanılan, dar ve uzun kösele dilimi
- "Şapkası yere düşmüş, yakası yırtılmış, kılıcının kayışı kopmuştu." (Ömer Seyfettin)
- "Kayış gibi et."
-
Ustura bilenen cilalı kösele
- "Kayış gibi çamaşır."
-
[isim]
Bağlamak, tutmak veya sıkmak amacıyla kullanılan, dar ve uzun kösele dilimi
- HAYIT
-
-
[isim]
Ayıt
-
[isim]
Ayıt
- KAYIT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir yere mal ederek deftere geçirme
- "Çocuğun kaydı bulunamadı."
- "Ben kayıt altına giremem."
- "Kanun ... kamuoyunun serbestçe oluşmasını engelleyici kayıtlar koyamaz." (Anayasa)
-
Bir yazının, bir hesabın tarih, numara vb.nin veya kopyasının bir yerde yazılı bulunması
- "Hafızama güvenmeyiniz. Kayıtlarınız daha sağlamdır." (Refik Halit Karay)
-
Önem verme, gözetme
-
Resmî belge
-
Sesi veya görüntüyü manyetik bant üzerine geçirme işlemi
-
Şart
- "Kitabımı geri gönderme kaydıyla verebilirim."
-
Sınırlama, davranışlarını çerçeveleme
- "Hiçbir kayıt ileri sürmeksizin."
-
[isim]
Bir yere mal ederek deftere geçirme
- HAYIR
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
İyilik, karşılık beklenmeden yapılan yardım
- "Ona o kadar öğüt hayır etmedi."
- "Sevmeden yapılan işten hiç kimseye hayır gelmez." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
- "Ne o, ne ben bu seçimlerimizin hayrını görmüştük!" (Halit Fahri Ozansoy)
- "Bir iki yıla varmaz, ne evden ne eşyadan hayır kalır." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[sıfat]
İyi, hayırlı, yararlı, faydalı
- "Hayır haberdir inşallah!"
- "Hayırdır inşallah, rüya mı gördün böyle birdenbire?" (Ömer Seyfettin)
-
[isim]
İyilik, karşılık beklenmeden yapılan yardım
- SAYIŞ
-
-
[isim]
Sayma işi veya biçimi
-
[isim]
Sayma işi veya biçimi
- LAYIK
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Nitelikleri, özü, hareketleri, davranışlarıyla bir şeyi elde etmeye hak kazanmış olan
- "Sevilmeye o herkesten fazla layıktır." (Peyami Safa)
- "Ben işte oyum, şimdi söylemeye layık görmediğiniz Dikmen Yıldızı..." (Aka Gündüz)
- "Bu itimada ne kadar az layık olduklarının farkına ancak yıllar sonra varabilmişimdir." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Bir kimseye uygun olan, yaraşan
- "İster misin, Tayfun'un da gözüne ilişsin; layığını bulmuş diye sevinsin." (Sermet Muhtar Alus)
-
[sıfat]
Nitelikleri, özü, hareketleri, davranışlarıyla bir şeyi elde etmeye hak kazanmış olan
- KAYIP
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Kaybolma, yitme, yitim
- "Bizim yokuş son iki yılda çok kayıp vermişti. Cemal Nadir bu kayıpların en büyüğüydü." (Yusuf Ziya Ortaç)
- "Şu yeşil bu mor derken bizim futbol sevgisi gene kayıplara karıştı." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
-
[sıfat]
Kaybolmuş olan, yitik, zayi
- "Kayıp eşya."
-
[isim]
Kaybolma, yitme, yitim
- MAYIS
-
Kelime Kökeni : Latince
-
[isim]
Yılın otuz bir gün süren, beşinci ayı
-
[isim]
Yılın otuz bir gün süren, beşinci ayı
- ÇAYIR
-
-
[isim]
Üzerinde gür ot biten düz ve nemli yer
- "Çocukların neşesi birdenbire sönmüş, çayıra bir eski mezarlık sükûtu çökmüştü." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Böyle yerde biten ot
-
[isim]
Üzerinde gür ot biten düz ve nemli yer
- YAYIN
-
-
[isim]
Basılıp satışa çıkarılan kitap, gazete gibi okunan veya radyo, televizyon aracılığıyla halka sunulan, duyurulan, iletilen şey, neşriyat
-
[isim]
Basılıp satışa çıkarılan kitap, gazete gibi okunan veya radyo, televizyon aracılığıyla halka sunulan, duyurulan, iletilen şey, neşriyat
- KAYIN
-
-
[isim]
Kayıngillerin örnek bitkisi olan, 30-40 m boyunda, 2 m çapında, kışın yapraklarını döken, kerestesi beyaz ve değerli olan bir orman ağacı (Fagus orientalis)
-
[sıfat]
Bu ağaçtan yapılmış
-
[isim]
Kayıngillerin örnek bitkisi olan, 30-40 m boyunda, 2 m çapında, kışın yapraklarını döken, kerestesi beyaz ve değerli olan bir orman ağacı (Fagus orientalis)
- KAYIK
-
-
[isim]
Kürek veya yelkenle yürütülen ufak tekne
- "Balıkçı kayığı."
-
[sıfat]
Bir yana kaymış
-
[isim]
Kürek veya yelkenle yürütülen ufak tekne
- YAYIŞ
-
-
[isim]
Yayma işi veya biçimi
- "Gazete ve kitabın az okunması yayış ve satış işinin bozuk olmasından ileri geliyor." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[isim]
Yayma işi veya biçimi
- AYICI
-
-
[isim]
Ayı oynatmayı iş edinen kimse
-
Kaba saba kimse
-
[isim]
Ayı oynatmayı iş edinen kimse