İçinde atmak olan 8 harfli 35 kelime var. İçerisinde ATMAK bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında atmak olan kelimeler listesine ya da Sonu atmak ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
A A K M T Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
5 Harfli Kelimeler
ATMAK, KATMA, MAKAT, MAKTA, TAKMA
4 Harfli Kelimeler
AKMA, ATAK, ATMA, KAMA, TAAM, TAKA
3 Harfli Kelimeler
AKA, AMA, ATA, KAM, KAT, MAT, TAK, TAM
2 Harfli Kelimeler
AK, AM, AT, MA, TA
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- KOCATMAK
-
-
[-i]
Kocaltmak
-
[-i]
Kocaltmak
- BULATMAK
-
-
[-i]
Bulaştırmak
- "Onların canı ciğeri taze fidanları kana bulatmak, yaşlı başlı insanlara yakışmaz." (Haldun Taner)
-
[-i]
Bulaştırmak
- SUSATMAK
-
-
[-i]
Susamasına yol açmak, susuz bırakmak
-
Zorluk, güçlük çıkarmak
-
[-i]
Susamasına yol açmak, susuz bırakmak
- SULATMAK
-
-
[-i]
Sulama işini yaptırmak
- "Belediye bahçeleri sulatıyor, yangın söndürmenin yedek sularını da kullanıyormuş." (Memduh Şevket Esendal)
-
[-i]
Sulama işini yaptırmak
- ANLATMAK
-
-
[-i]
Bir konu üzerinde açıklama yapmak, açıklamada bulunmak, bilgi vermek, izah etmek
- "Gece sabaha kadar düşündüğü şeyleri babasına da anlatmak isterdi." (Peyami Safa)
-
İnandırmak, ikna etmek
- "Derdinizi ona anlatmak kolay değil."
-
[nsz]
Söylemek, nakletmek
- "Sonra bir hikâye anlattı." (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
[-i]
Bir konu üzerinde açıklama yapmak, açıklamada bulunmak, bilgi vermek, izah etmek
- BUDATMAK
-
-
[-i]
Budama işini yaptırmak
-
[-i]
Budama işini yaptırmak
- DAYATMAK
-
-
[-i]
Dayama işini yaptırmak
-
[nsz]
Kendi istediğini yaptırmakta direnmek
- "Ertesi gün dayattı, ben onu almam diye." (Haldun Taner)
-
[-e]
Başkasının isteğine karşı koymak
-
Empoze etmek
-
[-i]
Dayama işini yaptırmak
- OYNATMAK
-
-
[-i]
Oynamasını sağlamak
- "Bir curcuna havası söyledi ve salondakilerin hepsini oynattı." (Peyami Safa)
-
Kımıldamasına yol açmak
- "Elindeki kamçıyı oynatarak güneş altında yanan ovalarda gözlerini gezdirdi." (Memduh Şevket Esendal)
-
[nsz]
Herhangi bir canlıya istenilen hareketleri yaptırmak
- "Ayı oynatmak."
-
[nsz]
Bir araç, gereç kullanmak
- "Akıllı bir adam mermer üzerinde keser oynatır mı?" (Ömer Seyfettin)
-
[nsz]
Aklını yitirmek
- "Sizinle iki gün daha çalışsam aklımı oynatabilirim." (Falih Rıfkı Atay)
-
Korkutmak, heyecanlandırmak
- "Yüreğimi oynattın."
-
Herhangi bir ödevi yerine getirmeyerek karşı tarafı düzenle oyalamak
- "Borçlu alacaklıyı iki aydır oynatıyor."
-
[nsz]
Sahneye koymak
- "Bu ramazan geceleri Karagöz oynatacağız." (Halide Edip Adıvar)
-
[-i]
Oynamasını sağlamak
- YAŞATMAK
-
-
[-i]
Yaşamasını sağlamak veya yaşamasına imkân vermek
- "Mükrimin Hoca, İslam tarihini sade öğretmez, yaşatırdı." (Haldun Taner)
-
Daha iyi ve zengin bir hayat sürmesini sağlamak
- "O karısını yaşatıyor."
-
[nsz]
Keyiflendirmek, mutlu etmek
- "... böyle bir gece daha yaşatması mümkün değildi." (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
Sürdürmek, devam ettirmek
- "Onu içimizde yaşatıyoruz."
-
[-i]
Yaşamasını sağlamak veya yaşamasına imkân vermek
- AĞLATMAK
-
-
[-i]
Ağlamasına yol açmak
-
[-i]
Ağlamasına yol açmak
- AVLATMAK
-
-
[-i]
Avlanma işini yaptırmak
- "Valinin bunları avlatıp yemesi oralılara çirkin, biraz da iğrenç görünürdü." (Memduh Şevket Esendal)
-
[-i]
Avlanma işini yaptırmak
- KUŞATMAK
-
-
[-i]
Çevresini sarmak, çevrelemek, çevirmek, abluka etmek, ablukaya almak, ihata etmek, muhasara etmek
- "Denize bakan yönü ile yan sınırlarını rüzgârı kesen sık kargılıklar kuşatıyordu." (Necati Cumalı)
-
Çevrelemek, çokça bulunmak
-
Kaplamak
- "Fabrika dumanları bütün şehri kuşattı."
-
Bele sarılıp bağlanan şeyleri başkasının beline bağlamak
-
[-i]
Çevresini sarmak, çevrelemek, çevirmek, abluka etmek, ablukaya almak, ihata etmek, muhasara etmek
- BOYATMAK
-
-
[-i]
Boyama işini yaptırmak, boya sürdürmek
- "Kunduralarımı boyatmak istemiştim." (Burhan Felek)
-
[-i]
Boyama işini yaptırmak, boya sürdürmek
- BOŞATMAK
-
-
[-den]
Boşama işini yaptırmak
-
[-den]
Boşama işini yaptırmak
- ORNATMAK
-
-
[-i]
Bir şeyin yerine başka bir şeyi koymak, ikame etmek
-
[-i]
Bir şeyin yerine başka bir şeyi koymak, ikame etmek
- ISLATMAK
-
-
[-i]
Islak duruma getirmek
-
Dayak atmak veya ağır hakarette bulunmak
- "Müfettiş, gazete sahibini iyice ıslattıktan sonra bastonunu, şapkasını aldı, küfrederek kapıdan çıktı." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Mutlu bir olayı yeme içme ile kutlamak
-
[-i]
Islak duruma getirmek
- DONATMAK
-
-
[-i]
Birinin giyimini sağlamak
-
Süslemek
- "Bütün bahçeyi, donanma gecelerinde olduğu gibi fenerlerle, renkli fanuslarla donatmışlar; bayraklar asmışlar." (Sermet Muhtar Alus)
-
Bir şeyin iş görebilmesi için gereken nesneleri, gereçleri katmak, teçhiz etmek
- "Türk askerini donatmak için yılda 570 dolar yeter." (Atilla İlhan)
-
Sövmek
-
Azarlamak
-
[-i]
Birinin giyimini sağlamak
- OKŞATMAK
-
-
[-i]
Okşama işini yaptırmak
-
[-i]
Okşama işini yaptırmak
- UĞRATMAK
-
-
[-i]
Uğrama işini yaptırmak, uğramasına sebep olmak
- "Öteki tabancayla, o da mağdurun belinden aşağısını felce uğrattı." (Burhan Felek)
-
[-den]
Savmak, çıkmak, dışarı atmak, kovmak
-
[-i]
Uğrama işini yaptırmak, uğramasına sebep olmak
- ALDATMAK
-
-
[-i]
Beklenmedik bir davranışla yanıltmak
- "Genç kızı aldatmak için dil dökmeye başlamıştır." (Peyami Safa)
-
Karşısındakinin dikkatsizliğinden, ilgisizliğinden yararlanarak onun üzerinden kazanç sağlamak
- "Üç defadır bu yezit beni aldatıyor." (Burhan Felek)
-
Birine verilen sözü tutmamak
- "Arkadaş bizi aldattı, toplantıya gelmedi."
-
Yalan söylemek
-
Bir şeyin görünürdeki durumu, o şeyin niteliği bakımından yanlış bir kanı vermek
- "Dekor, tarihî esvap gözleri aldatıyor." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
Ayartmak, kötü yola sürüklemek, baştan çıkarmak, iğfal etmek
-
Karı ve kocadan biri eşine sadakatsizlik etmek, ihanet etmek
-
Oyalamak, avutmak
-
[-i]
Beklenmedik bir davranışla yanıltmak