İçinde arma olan 6 harfli 19 kelime var. İçerisinde ARMA bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında arma olan kelimeler listesine ya da Sonu arma ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

A A M R Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler

4 Harfli Kelimeler

ARMA

3 Harfli Kelimeler

AMA, ARA, RAM

2 Harfli Kelimeler

AM, AR, MA, RA

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

OTARMA

  1. [isim] Otarmak işi veya durumu

VARMAK

  1. [-e] Erişilmek istenen yere ayak basmak, ulaşmak, vasıl olmak
    • "Köye akşama doğru ancak varabildim." (Sait Faik Abasıyanık)
    • "Var, bildiğini yap. Varsın gelmesin."
    • "Renkli televizyona varıncaya kadar ne varsa aldı."
  2. Belli bir duruma veya düzeye gelmek
    • "Yaşı elliye vardı. O şimdi yolun yarısına varmıştı."
  3. Hoş olmayan bir sona ermek
    • "Beni tahkir etmeye kadar varıyorsun." (Peyami Safa)
  4. Bir şeyi iyice anlamak veya duymak
    • "Tadına varmak. Sırrına varmak."
    • "Varın söylen İrfani'ye yarım ölmesin." (İrfanî)
  5. [-i] Acımadan, çekinmeden yapmak
    • "Eli varmak. Dili varmak."
  6. Kadın, evlenmek
    • "Gönül verdin derlerdi o delikanlıya / En sonunda varmışsın bir Erzincanlıya." (Ahmet Muhip Dranas)
  7. Bir durumdan başka duruma geçmek
    • "Secdeye varmak. Uykuya varmak."

ALARMA

  1. [isim] Alarmak işi

UYARMA

  1. [isim] Uyarmak işi, ihtar, tembih
    • "Uyarma ve kınama cezalarıyla ilgili olanlar hariç, disiplin kararları yargı denetimi dışında bırakılamaz." (Anayasa)
  2. Bir duyu organını, bütün bir sinir düzenini, kendi dışındaki bir nesne veya durumun bir tepkide bulunmaya yöneltmesi

ARMALI

  1. [sıfat] Arması bulunan

KARMAÇ

  1. [isim] Yapı işlerinde harcı karmaya yarayan alet

HARMAN

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Biçildikten sonra tahıl demetlerinin üzerinden düven geçirilerek tanelerin başaklarından ayrılması işi
    • "Akşam vakti ırgatlarla beraber harman savururum." (Sait Faik Abasıyanık)
    • "Harmanı kaldırmaktan başka bir şey düşünmüyordu." (Sevinç Çokum)
  2. Bu işin yapıldığı yer veya mevsim
    • "Çocuğum başka çocuklarla beraber harmanda düvene binmiş dönüyor." (Reşat Nuri Güntekin)
  3. Birçok çeşitten birer parça alıp yeni birleşim oluşturma işi
    • "Çay harmanı. Tütün harmanı."
  4. Selüloz açılması aşamasından başlayıp kâğıt veya karton sayfasının meydana gelmesine kadar kullanılan bir veya birkaç kâğıt hamuru ile diğer malzemelerin meydana getirdiği sulu süspansiyon

PARMAK

  1. [isim] İnsanda ve bazı hayvanlarda ellerin ve ayakların son bölümünü oluşturan, boğumlu, oynak, uzunca organların her biri
    • "Uzun, sinirli parmakları locanın kenarında uzanmış, boksörün kulağını koparıyordu." (Reşat Nuri Güntekin)
    • "Hele geçen gün o Meşincioğlu Kerim Bey'e yaptığın işe parmak ısırdım." (Reşat Nuri Güntekin)
    • "Bu küçük beldede kocaman işler göreceğini, herkese parmak ısırtacak eserler çıkaracağını zannediyordu." (Refik Halit Karay)
    • "Ne istersin çocuk, çocuktan? dedi. Daha parmak kadar, kemikleri kırılacak, öyle ince." (Orhan Kemal)
  2. [sıfat] Eni bu organ kadar olan
    • "Değneği iki parmak kısaltmalı."
    • "Bu arada benim öteden beri gözüme çarpan bir noktaya şimdi parmak basacağım." (Burhan Felek)
  3. [sıfat] Koyu sıvılara daldırıp çıkarıldığında bu organa bulaşan miktar kadar olan
    • "Bir parmak bal."
  4. Bir tekerleğin merkezinden çemberine kadar uzanan çubukların her biri
  5. İnç
  6. Bir işe karışmış olma ilgisi
    • "Bu işte onun parmağı var."
  7. Arşının yirmi dörtte biri

AĞARMA

  1. [isim] Ağarmak işi
  2. Tan atma, şafak sökme

KARMAK

  1. [-i] Karıştırmak, birbirine katmak
  2. [nsz] Toz durumundaki bir şeyi sıvı ile karıştırarak çamur veya hamur durumuna getirmek
    • "Yapı için harç karmak. Boya karmak."

SARMAL

  1. [sıfat] Dolana dolana oluşmuş, birbirini izleyen, helisel, helezoni
  2. İçinden çıkılmaz (durum)

APARMA

  1. [isim] Aparmak işi

YARMAK

  1. [-i] Uzunlamasına bölüp ayırmak
    • "Odunu yarmak."
  2. Buğday, arpa vb. tahıl tanelerini değirmende kırmak
  3. Derin yara açmak
    • "Aralarına girmemiş olsaydı boğaz boğaza dövüşecekler, birbirlerinin başını gözünü yaracaklardı." (Reşat Nuri Güntekin)
  4. Yarık açmak
  5. Ortasından, içinden geçmek
    • "Vapurun yardığı sular, iki yanından güya neşelerinden köpüre köpüre Üsküdar'a gidişler, daima eğlenceliydi." (Abdülhak Şinasi Hisar)

SARMAK

  1. [-i] Çevresini çevirmek, çepeçevre dolanmak, çevrelemek
    • "Bak o zaman nasıl yakınlaşacaksınız. Güven nasıl sarıp sarmalayacak ikinizi." (Adalet Ağaoğlu)
  2. Kuşatmak, çevirmek, ihata etmek
    • "Ordu düşmanı sardı."
  3. Dolayında yer almak
  4. Yayılıp etkisi altına almak, kaplamak
    • "Kültür düşüklüğündeki çöküş, yaygın bir hastalık gibi sarar toplumu." (Necati Cumalı)
  5. Örtmek
  6. Kucaklamak
  7. Yumak yapmak
    • "İpliği sarmak."
  8. Şerit, ip vb. şeyler dolaşmak
  9. Kâğıt veya bir bitki yaprağıyla dürmek
    • "Dolma sarıyorum diye yaprağı parmağıma doladım." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
    • "Sardığı sigarayı tabakasına yerleştiriyor." (Tarık Buğra)
  10. [-e] Sarılıp tırmanmak
    • "Asma çardağı sardı."
  11. [-i] Bir şeyi başka bir şeyin içine koyup onunla kaplamak
    • "Kitabı kâğıda sarmak."
  12. Taşıt tırmanmak, yükseğe doğru çıkmak
  13. Saldırmak, hücum etmek
    • "Faik Efendi biliyordu ki saracaklar hem de fena saracaklar." (Memduh Şevket Esendal)
  14. Bir görev veya işin yerine getirilmesini başkasına yüklemek
  15. Sözle saldırmak, tedirgin etmek
    • "Evdekilerin hepsi bana sarıyor."
  16. Hoşuna gitmek, zevkini okşamak
    • "Bu canlılık, insanı on yıl önce görmüş olduğum muhteşem yazdan daha başka türlü sarıyordu." (Ahmet Hamdi Tanpınar)

NARMAN
...
SARMAN

  1. [sıfat] Azman, iri
  2. [isim] Sarı tüylü kedi

SARMAÇ
...
ARMADA

Kelime Kökeni : İtalyanca

  1. [isim] Donanma

ONARMA

  1. [isim] Onarmak işi
    • "Günün birinde kolları sıvayıp ve eline irili ufaklı aletler alıp bunu onarmaya kalkışmıştı." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü