İçinde ap olan 6 harfli 110 kelime var. İçerisinde AP bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ap olan kelimeler listesine ya da Sonu ap ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
A P Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
PA
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- KAPMAK
-
-
[-i]
Birdenbire yakalayarak, çekerek almak
- "Bir hamlede atıldım. Evvela tabibin elinden defteri kaparak fırlattım." (Halit Ziya Uşaklıgil)
-
Isırıp parçalamak
-
Koparmak, kıstırmak
- "Makine parmağını kapmış."
-
İşitir işitmez veya görür görmez bellemek ve öğrenmek
- "Bir müzik parçasını kapmak."
-
Yer ayırmak, yer tutmak
-
[nsz]
Bulaşmış olmak, geçmek
- "Hastalık kapmak. Huy kapmak."
-
[-i]
Birdenbire yakalayarak, çekerek almak
- KAPICI
-
-
[isim]
Otel, apartman vb. büyük yapılarda bekçilik, temizlik, alışveriş gibi işlerle görevli kimse
- "Bu arada, aşağıdan kapıcının sesi, gece nöbetçisine çıkışıyor." (Memduh Şevket Esendal)
-
Osmanlı devlet teşkilatında saray kapılarını bekleyen görevli sınıfı
-
[isim]
Otel, apartman vb. büyük yapılarda bekçilik, temizlik, alışveriş gibi işlerle görevli kimse
- KAPILI
-
-
[sıfat]
Kapısı olan
-
Özellikle resmî bir işte çalışan
-
[sıfat]
Kapısı olan
- NAPALM
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Yangın bombalarının doldurulmasında kullanılan, alüminyum veya sodyum palmitatla kıvamlaştırılmış madde
-
[isim]
Yangın bombalarının doldurulmasında kullanılan, alüminyum veya sodyum palmitatla kıvamlaştırılmış madde
- TERAPİ
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Bir hastalığı yenecek etkenleri ve bu etkenlerin kullanılma yöntemlerini bularak hastanın sıkıntılarını giderme, iyi etme işi, sağaltım
-
[isim]
Bir hastalığı yenecek etkenleri ve bu etkenlerin kullanılma yöntemlerini bularak hastanın sıkıntılarını giderme, iyi etme işi, sağaltım
- PAPAZİ
-
Kelime Kökeni : Rumca
-
[isim]
Bir tür ince, ipekli kumaş
-
[isim]
Bir tür ince, ipekli kumaş
- YAPBOZ
-
-
[isim]
Kesilmiş resim parçacıklarını birbirine uygun duruma getirerek asıl biçimi yeniden oluşturmaya dayanan bir tür çocuk oyunu
-
[isim]
Kesilmiş resim parçacıklarını birbirine uygun duruma getirerek asıl biçimi yeniden oluşturmaya dayanan bir tür çocuk oyunu
- KAPLAN
-
-
[isim]
Kedigillerden, enine siyah çizgili, koyu sarı postu olan, Asya'da yaşayan çevik ve yırtıcı hayvan (Felis tigris)
-
[isim]
Kedigillerden, enine siyah çizgili, koyu sarı postu olan, Asya'da yaşayan çevik ve yırtıcı hayvan (Felis tigris)
- YAPMAK
-
-
[-i]
Ortaya koymak, gerçekleştirmek, oluşturmak, meydana getirmek
- "Her görevi ayrım gözetmeden aynı titizlikle yapmak başarının sırrıdır." (Çetin Altan)
- "Onca yolu iki saatte almışlar. -Yapma!"
- "Yapma çocuğum, saat bozulur!"
- "Şakir Efendi'ye garaz olmuşlardı. Ona yapmadıklarını bırakmadılar." (Memduh Şevket Esendal)
-
[nsz]
Olmasına yol açmak
- "Durgun sular sıtma yapar."
-
[nsz]
Yol almak
-
Onarmak, tamir etmek
- "Bozulan saatimi saatçi yaptı."
-
[nsz]
Bir şeyi başka bir şey durumuna getirmek
- "Ayrıca terbiye edeceğim, onu yaman bir polis köpeği yapacağım." (Refik Halit Karay)
-
Bir dileği, bir isteği yerine getirmek, uygulamak, ifa etmek
- "Şu işi yapıver, diye yalvarmıştı da enişte engel olmuştu." (Sermet Muhtar Alus)
-
[nsz]
Bir düşünceyi, bir davranışı, bir isteği işe dönüştürmek, gerçekleştirmek
- "Elimi ağzına götürerek sus işareti yaptım." (Refik Halit Karay)
-
Düzenli bir duruma getirmek
- "Yatak yapmak. Yolu yaptılar."
-
[nsz]
Üretmek
- "Ayakkabı yapmak."
-
[nsz]
Bir harekete, işe başlamak veya bir hareketle, işle uğraşmak
- "Koşu yapmak. Sarsıntı yapmak."
-
Zarara yol açmak
-
Etkili olmak
-
[nsz]
Salgılamak, çıkarmak
- "Tükürük bezleri tükürük yapar."
-
[-e]
Dışkı çıkarmak
- "Çocuk, altına yapmış."
-
Gerçekleştirmek
- "İlk ve ortaöğrenimini Anadolu'da yapmıştır." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
Tehdit yoluyla birini herhangi bir duruma düşürmek
- "Ben adamı ne yaparım biliyor musun?"
-
[-i]
Evlendirmek
- "Bu kızı sana yapacağız."
-
[yardımcı fiil]
Bir durum yaratmak
- "Fırının harlı ateşi yanaklarını pembe pembe yapmıştı." (Nezihe Araz)
-
[yardımcı fiil]
Edinmek, sahip olmak
- "Servet yapmak. Altın yapmak."
-
[yardımcı fiil]
Bir kimseye bir meslek kazandırmak, yetiştirmek
- "Onu da Üsküdar'daki ambar memuru yapmak suretiyle daireden uzaklaştırdı." (Haldun Taner)
-
[nsz]
Davranmak, hareket etmek
- "İyi yapmıyorsunuz, çocuğu çok azarlıyorsunuz. Uyumuş gibi yapmak."
-
[nsz]
Olmak
- "Bu kış çok soğuk yaptı."
-
[-i]
Ortaya koymak, gerçekleştirmek, oluşturmak, meydana getirmek
- FAYRAP
-
Kelime Kökeni : İngilizce
-
[isim]
Bir istim kazanının, istim oluşturacak biçimdeki yanar durumu
-
Herhangi bir şeyi veya işi hızlandırma
- "Beleş rakıyı bulunca fayrap etti."
-
Kapı, pencere, giysi vb.ni açma, çıkarma
- "Pencereleri fayrap etti. Gömleği fayrap etti."
-
[ünlem]
Gemilerde ateşçiye ateşi harlandırmak için verilen komut
- "Makine dairesinin zırıltısı yükseldi. Bunun ne demek olduğunu anladık. Fayrap! Kazanlara fazla islim gerekir, bittabi ocaklara da fazla ateş ve kömür." (Halikarnas Balıkçısı)
-
[isim]
Bir istim kazanının, istim oluşturacak biçimdeki yanar durumu
- FRAPAN
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[sıfat]
Göz alıcı, göze çarpıcı, alımlı
- "Frapan kız. Frapan renk."
-
[sıfat]
Göz alıcı, göze çarpıcı, alımlı
- TAPULU
-
-
[sıfat]
Tapusu olan
- "Tapulu tarla."
-
Emri altında, mülkiyetinde
- "Babasının tapulu şoförüymüşüm, peşin para vermiş gibi çıkıştı." (Aka Gündüz)
-
[sıfat]
Tapusu olan
- KAPRİS
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Geçici, düşüncesizce, değişken istek
- "Buraya ben kendi kör kaprisimle, kendi irademle geldim." (Aka Gündüz)
-
Huysuzluk
-
[isim]
Geçici, düşüncesizce, değişken istek
- APATİT
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Doğada, kemik dokusunda bulunan, içinde flor veya klor olan doğal kalsiyum fosfat
-
[isim]
Doğada, kemik dokusunda bulunan, içinde flor veya klor olan doğal kalsiyum fosfat
- ARAPÇA
- ...
- SİNCAP
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Sincapgillerden, ağaçlarda yaşayan, genellikle meyveyle beslenen, çok tüylü, uzun kuyruklu, ince gövdeli bir hayvan, değin, çekelez (Sciurus vulgaris)
-
[isim]
Sincapgillerden, ağaçlarda yaşayan, genellikle meyveyle beslenen, çok tüylü, uzun kuyruklu, ince gövdeli bir hayvan, değin, çekelez (Sciurus vulgaris)
- APIŞIK
-
-
[sıfat]
Yorgun, güçsüz, şaşkın
-
Kuyruğunu apış arasına alarak yılgın yılgın giden (hayvan)
-
[sıfat]
Yorgun, güçsüz, şaşkın
- MATKAP
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Tahta, maden, beton vb. sert maddeler üzerinde delik açmaya yarayan alet, delik açma aleti, delgi
-
[isim]
Tahta, maden, beton vb. sert maddeler üzerinde delik açmaya yarayan alet, delik açma aleti, delgi
- ŞAPŞAL
-
-
[sıfat]
Aptalca davranışlarda bulunan, alık (kimse)
- "O pek sevdiği bahriye elbiselerini çıkarmış, yerine kendine biraz bol gelen, bol geldiği için de onu büsbütün şapşal gösteren bej bir kostüm giymiş." (Haldun Taner)
-
Üstüne başına önem vermeyen, özen göstermeyen
-
Bol, dökük ve biçimsiz (giyecek)
- "Güneşli havada sırtında soluk, şapşal bir empermeabl, ayaklarında cilası kaçmış geniş galoşlar..." (Ömer Seyfettin)
-
[sıfat]
Aptalca davranışlarda bulunan, alık (kimse)
- APAYRI
-
-
[sıfat]
Büsbütün ayrı, bambaşka
- "... o sanat topluluğu içinde duygusu, düşüncesi, anlatış gücüyle apayrı bir şairdi." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
[sıfat]
Büsbütün ayrı, bambaşka