İçinde anı olan 5 harfli 15 kelime var. İçerisinde ANI bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında anı olan kelimeler listesine ya da Sonu anı ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
A I N Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
3 Harfli Kelimeler
ANI
2 Harfli Kelimeler
AN
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- YANIT
-
-
[isim]
Cevap
- "Türk Eli'nin uluları bu sorulara akıllıca ve gerçekçi yanıtlar bulamıyorlardı." (Nezihe Araz)
-
[isim]
Cevap
- TANIM
-
-
[isim]
Bir kavramın niteliklerini eksiksiz olarak belirtme veya açıklama, tarif
-
[isim]
Bir kavramın niteliklerini eksiksiz olarak belirtme veya açıklama, tarif
- DANIŞ
-
-
[isim]
Önemli bir konuda birkaç kişinin bir arada konuşması, müşavere
-
[isim]
Önemli bir konuda birkaç kişinin bir arada konuşması, müşavere
- TANIK
-
-
[isim]
Gördüğünü ve bildiğini anlatan, bilgi veren kimse, şahit
- "Aksini söyleyen bir tanık da çıkmamıştı." (Tarık Buğra)
-
Duruşmada bilgisine, görgüsüne başvurulan kimse, şahit
-
[isim]
Gördüğünü ve bildiğini anlatan, bilgi veren kimse, şahit
- CANIM
-
-
sevgi bildiren bir seslenme sözü
- "Susunuz, dedi, beyhude, ... yoruluyorsunuz can alacak noktayı unutuyoruz." (Mahmut Yesari)
- "Gözüne kestirdiği, daha doğrusu, suçlamak için can attığı birisi var." (Tarık Buğra)
- "Sırası gelince kendi paylarına düşen can borcunu da ödediler." (Memduh Şevket Esendal)
- "Eylül sonunda ruhunu teslim eden heves / Can bulmak üzredir yeni baştan bahar ile" (Faruk Nafiz Çamlıbel)
-
hoşnutsuzluk anlatan bir seslenme sözü
- "Bir kedi yavrusunu kurtarmak için ipe sarılıp kuyuya iner, canımı tehlikeye koyardım." (Reşat Nuri Güntekin)
- "Yazdığım satırlara bakarsanız manevi varlığımın can çekiştiğini görürsünüz." (Halide Edip Adıvar)
- "Bu sözleriniz bana can verdi."
- "Bitip tükenmek bilmeyen bir tablo gibi serilip giden lale tarlası renkten renge geçtikçe herkesin canı ağzına geliyor." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
-
(ca:nım) çok güzel, çok değer verilen
- "Her şeyde bu mevsime mahsus bir can, bir dirilik kendini gösteriyordu." (Memduh Şevket Esendal)
- "Bahar toprağa gene can verdi." (Falih Rıfkı Atay)
- "Ayrılık! Her vakit can yakar, ağlatır." (Ahmet Rasim)
- "Her gün giyilmekten elbisenin canı çıktı."
-
sevgi bildiren bir seslenme sözü
- YANIK
-
-
[sıfat]
Yanmış olan
- "Yanık soğan kokulu bir buhar odayı dolduruyordu." (Reşat Enis)
-
Rengi koyulaşmış
- "Kocaman hasır şapkalarının altında sarı saçları uçan, yanık iki genç kız." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Sıkıntı veya hastalıktan iyi gelişmemiş, kavruk
- "Yanık bir çocuk."
-
Verimsiz, kıraç duruma gelmiş olan
-
[isim]
Yanmış yer, yanmış olan yerde kalan iz
- "Elimdeki yanık iyi oldu. Halıdaki yanığı ördürmeli."
-
Bıkkın, üzüntülü, dertli
-
Duygulu, dokunaklı, acılı, etkili
- "Aşk söyletir en yanık türküleri / Ay buluta girdiği gecelerde." (Cahit Sıtkı Tarancı)
-
[sıfat]
Yanmış olan
- KANIŞ
-
-
[isim]
Kanı, kanaat
-
Aldanış, kanma
-
[isim]
Kanı, kanaat
- KANIT
-
-
[isim]
Bir şeyin doğruluğu, gerçekliği konusunda kanaat verici belge, delil, iz
- "Kanıtı gazetenin ikinci sayfasındaki damızlık haberiydi." (Çetin Altan)
-
Anlaşmazlık konusu olan şeyde, yargıcın kanılarını oluşturan şey, delil
-
Sonurguya ulaşan bir uslamlamanın dayandığı gerçek, delil
-
[isim]
Bir şeyin doğruluğu, gerçekliği konusunda kanaat verici belge, delil, iz
- HANIM
-
-
[isim]
Kız ve kadınlara verilen unvan, bayan
- "Ülker Hanım."
-
Kadın, eş
- "Yok bizim hanım öyle değildir." (Memduh Şevket Esendal)
-
Toplumsal durumu, varlığı iyi olan, hizmetinde bulunulan kadın
- "Becerikli hâliyle Zeynep'e ve hanımına ait bütün işleri elinin içine almıştı." (Halide Edip Adıvar)
-
[sıfat]
Kadınlığın bütün iyi niteliklerini taşıyan
- "Hanım kadın. Hanım kız."
-
[isim]
Kız ve kadınlara verilen unvan, bayan
- SANIK
-
-
[sıfat]
Suçlu olduğu sanılarak mahkemeye sevk edilmiş (kimse), maznun
-
[sıfat]
Suçlu olduğu sanılarak mahkemeye sevk edilmiş (kimse), maznun
- YANIŞ
-
-
[isim]
Yanma işi veya biçimi
-
[isim]
Yanma işi veya biçimi
- SANIŞ
- ...
- TANIT
-
-
[isim]
Tanıtlamaya yarayan belge veya herhangi bir şey, beyyine, hüccet
-
Öne sürülen bir şeyin doğruluğunu göstermede izlenen düşünce süreci
-
[isim]
Tanıtlamaya yarayan belge veya herhangi bir şey, beyyine, hüccet
- TANIŞ
-
-
[sıfat]
Tanıdık (kimse veya yer)
- "Birdenbire samimileşiverdi, kırkyıllık tanış olup çıktı." (Tarık Buğra)
-
[sıfat]
Tanıdık (kimse veya yer)
- KANIK
-
-
[sıfat]
Kanaatkâr
-
Tokgözlü
-
[sıfat]
Kanaatkâr