İçinde anmak olan 8 harfli 45 kelime var. İçerisinde ANMAK bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında anmak olan kelimeler listesine ya da Sonu anmak ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

A A K M N Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler

5 Harfli Kelimeler

AKMAN, ANMAK, KAMAN, KANMA

4 Harfli Kelimeler

AKMA, AMAN, ANAM, ANKA, ANMA, KAMA, KANA, MANA

3 Harfli Kelimeler

AKA, AMA, ANA, KAM, KAN, NAM

2 Harfli Kelimeler

AK, AM, AN, MA

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

AVLANMAK

  1. [nsz] Avlama işine konu olmak
  2. Ava gitmek, ava çıkmak, av için dolaşmak
    • "Ben her yıl bu ormanda avlanırım."

YARANMAK

  1. [-e] Bir davranışla birini memnun etmek
    • "Vatanın hukukunu müdafaa etmek lazımken düşmana yaranmak bahanesi altında..." (Hüseyin Cahit Yalçın)
  2. İçten olmayan davranışlarla birini memnun etmeye, gözüne girmeye çalışmak

KAŞANMAK

  1. [nsz] Hizmet ve binek hayvanları durup işemek

TARANMAK

  1. [nsz] Tarama işi yapılmak
    • "Yünler yıkandıktan sonra tarandı."
  2. Kendi başını taramak
    • "Bugün bu tarağımla taranmıştım." (Sait Faik Abasıyanık)
  3. Dikkatlice bir şey aramak
    • "Kalkarlarken tütün kesesini kuşağına sokan İboş arandı, tarandı" (Ömer Seyfettin)

AĞLANMAK

  1. [nsz] Ağlama işi yapılmak
    • "Atatürk'ün arkasından çok ağlandı."

IRGANMAK

  1. [nsz] Sallanmak, kıpırdanmak

AKLANMAK

  1. [nsz] Ak olmak, temizlenmek
    • "Bu çamaşır ne aklanır ne paklanır."
  2. Hakkında dava açılan sanık, yargılama sonunda suçsuz bulunmak, temize çıkmak, beraat etmek

DOLANMAK

  1. [-e] Bir şeyin çevresine sarılmak
    • "Kocasının kolu beline bir kobra gibi dolanmış, ince kaburgalarını birbirine geçirecek gibi sıkıyordu." (Halide Edip Adıvar)
    • "Dolap beygirinin en büyük şansı gözlerinin bağlı olmasıdır; böylece aynı çember içinde dolanıp durduğunun farkında olmaz." (Ahmet Ümit)
  2. [nsz] Bir şeyin çevresinde dönmek, gezmek, dolaşmak
    • "Arkadan dolanıp uzaktan gözetleyecekti çeşmeyi." (Çetin Altan)
  3. [nsz] Karışmak, dolaşmak
  4. [-de] Gelişigüzel gezmek
    • "Kızlarının, gelinlerinin evleri arasında dolanıyor, hep evini, komşularını arıyordu." (Necati Cumalı)

TIKANMAK

  1. [nsz] Tıkama işine konu olmak
    • "Lavabo tıkandı."
  2. İştahı kalmayıp yemek yiyememek
  3. Soluk alamamak, soluğu kesilmek
    • "Hâlâ tıkanmış, boğulmuş gibi kesik kesik nefes alan Lale'ye bir kere daha baktı." (Ömer Seyfettin)

BULANMAK

  1. [-e] Bulama işine konu olmak, her yanı bir şeyle kaplanmak
    • "Parfüme bulanmış bir ter, boyalı suratlarından buharlaşıyor." (Atilla İlhan)
  2. [nsz] Duruluğunu yitirmek
    • "Havuz bulandı."
  3. [nsz] Parlaklığını ve açıklığını yitirmek
    • "Hava bulandı."
  4. [nsz] Mide bulantısı olmak
  5. [nsz] Karışmak
    • "Köylünün bu habere zihni bulandı." (Aka Gündüz)

BOŞANMAK

  1. Karı ve koca mahkeme kararı ile birbirinden ayrılmak
    • "Ne oldu da kocasından boşandı, sen anladın mı?" (Memduh Şevket Esendal)
  2. Hayvan, başlığından, koşum takımından veya bağından kurtulmak
  3. [nsz] Birdenbire ve bol bol akmak
    • "Bir zamandır kendimi tutamıyorum, gözyaşlarım birden boşanıyor." (Ercüment Ekrem Talu)
  4. [nsz] Baskı altında gergin duran bir şey, birden ve hızla kurtulmak
    • "Vecihe, fazla kurulmuş bir zemberek şiddetiyle boşandı." (Reşat Nuri Güntekin)
  5. [nsz] Kapalı bir yerde bulunan insanlar birden dışarı çıkmak
    • "Yoksa tımarhane mi boşanmıştı?" (Ömer Seyfettin)
  6. Çok ağlamak
    • "Gözlerinden yaşlar boşandı birden." (Cahit Uçuk)
  7. [nsz] Dertlerini, yakınmalarını anlatmak
  8. Sıyrılmak, kurtulmak
    • "Sabırsız ellerle acele acele üst başından boşandı ve çıplak olarak denize atladı." (Halikarnas Balıkçısı)

ALDANMAK

  1. Görünüşe bakarak yanlış bir yargıya varmak, yanılmak
    • "Hâline, tavrına bakan sana aldanır." (Ömer Seyfettin)
  2. Bir hileye, bir yalana kanmak
  3. [nsz] Hayal kırıklığına uğramak
    • "Sen benim dediklerime kulak ver, aldanmazsın!" (Memduh Şevket Esendal)
  4. [nsz] Avunmak, oyalanmak
  5. Havanın birden ısınmasıyla zamansız açan çiçek, soğuk sebebiyle donmak

BUDANMAK

  1. [nsz] Budama işine konu olmak

UNLANMAK

  1. [nsz] Una bulanmak
  2. Una bulaştırılmak

ATLANMAK

  1. [nsz] Ata binmek
  2. At edinmek

DAYANMAK

  1. [-e] Bir yere yaslanmak, kendini dayamak
    • "Odalardan birinde köşeye dayanmış bir adam, sanki sızmış gibi görünüyor." (Memduh Şevket Esendal)
  2. [nsz] Kullanılışı uzun sürmek, dayanıklı olmak
    • "Bu kumaş çok dayandı."
  3. Zarar görmemek, varlığını korumak, hasar görmemek
    • "Bu gemi fırtınaya iyi dayanır."
  4. Birinden, bir şeyden güç almak, güvenmek, istinat etmek
    • "Laikliği korumak için kanun kuvvetine mi, eğitim ve telkin kuvvetine mi dayanmalıyız?" (Falih Rıfkı Atay)
  5. [nsz] Tutunmak, karşı durmak, karşı koymak, mukavemet etmek
    • "Merkezde Akhisar'ın, Bergama'nın da henüz dayandığını öğrendiler." (Necati Cumalı)
  6. Bir şeyin üzerinde kurulmuş olmak
  7. [nsz] Güç bir duruma katlanmak, çekmek, sabretmek, tahammül etmek
    • "Aradan biraz daha geçince kumandan dayanamadı, söze başladı." (Memduh Şevket Esendal)
  8. Varmak, ulaşmak
    • "Bu haber ortalığa yayılır yayılmaz banknotlarını kapan bankaya dayanıyor." (Yusuf Ziya Ortaç)
  9. Bütün gücünü kullanarak bir işi yapmak
    • "İki genç, kırarcasına küreklere dayandılar." (Halikarnas Balıkçısı)
  10. Bir iş sonunda birinin veya bir şeyin üzerinde kalmak
    • "Bu proje sonunda bize dayanacak."
  11. [nsz] Yetişmek, yeter olmak
  12. Hız vermek
    • "Şoför gaza dayandı."

YALANMAK

  1. [nsz] Yalama işi yapılmak veya yalama işine konu olmak
    • "Tabak hiç yalanır mı?"
  2. Kendini yalamak
    • "Kedi yalanıyor."

KIVANMAK

  1. [-e] Övünülecek bir olaydan dolayı sevinmek, iftihar etmek, memnun olmak

KAPANMAK

  1. [nsz] Kapalı duruma gelmek
    • "Son basamağı aştığım zaman, babanın kapısı hızla yüzüme kapandı." (Yusuf Ziya Ortaç)
  2. [-e] Dışarı ile ilişiğini kesmek
    • "Rahatça çalışmak istediğim zamanlar buraya kapanırım ve kimse girmesin diye bazen içeriden de kapıyı kilitlerim." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
  3. Çalışamaz, etkinliğini sürdüremez duruma getirilmek
    • "Manzumem çıkmadı ve Rübap kapandı." (Yusuf Ziya Ortaç)
  4. Son verilmek, kesilmek
    • "Arif sustu. Hacı Bey de üstelemedi. Söz de burada kapanmış oldu." (Memduh Şevket Esendal)
  5. [-e] Yüzü, gövdesi bir yere gelecek biçimde eğilmek
    • "Secdeye hamt için değil, güya utandıklarından kapandılar." (Ruşen Eşref Ünaydın)
  6. Tatile girmek
    • "Okullar kapandı."
  7. Yara iyileşmek
  8. Göz kör olmak
    • "Kazadan sonra bir gözü kapandı."
  9. Hava bulutlanmak

UĞRANMAK

  1. [nsz] Uğrama işi yapılmak

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü