İçinde an olan 5 harfli 322 kelime var. İçerisinde AN bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında an olan kelimeler listesine ya da Sonu an ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

EYVAN

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Teras, sundurma, ayvan
  2. Bir tarafı dışarıya açık olan oda, ayvan

KUMAN
...
ONDAN

  1. o sebeple
    • "O kış, önceki kışlardan daha az üşüdüm." (Necati Cumalı)
    • "O duvar senin, bu duvar benim, sağdan sola, soldan sağa yalpa vurarak halkın önüne çıkıvermiş." (Halit Fahri Ozansoy)
    • "... o gün bugün bir kere bile hastalanıp yatmamıştı." (Reşat Nuri Güntekin)
    • "Oyunları o kadar güzel olurmuş ki bunlar millî bir edebiyat eseri sayılırmış." (Abdülhak Şinasi Hisar)
  2. onun tarafında olan (kimse)
    • "Ben uyandığım zaman o gitmişti." (Refik Halit Karay)

YAYAN

  1. [sıfat] Yaya yürüyen
    • "Genç atlı ve yayan ihtiyar uzaktan uzağa seslendiler." (Yahya Kemal Beyatlı)
  2. Bilgisiz
    • "Arkadaş bu konuda pek yayan görünüyor."
  3. [zarf] Yürüyerek, yaya
    • "Ben oraya kadar yayan gidemem, gurbetten memlekete yayan dönülmezdi." (Ömer Seyfettin)

YILAN

  1. [isim] Sürüngenlerden, ayaksız, ince ve uzun olanların genel adı, yerdegezen
    • "Ok yılanı. Su yılanı. Çıngıraklı yılan. Gözlüklü yılan."
  2. [sıfat] Sinsi ve hain
    • "Gözlerinde ancak annemin bildiği bir yılan ışıltısıyla gülüyor." (Yusuf Ziya Ortaç)

BANKO

Kelime Kökeni : İtalyanca

  1. [isim] İş yerlerinde üzerine eşya koymaya elverişli, iş takibi için gelen kişiyle görevli arasına konulmuş tezgâh
  2. Talih oyunlarında, oyunu yönetenin ortaya koyduğu para
  3. Talih oyunlarında oyunu yöneten kimse
  4. [zarf] Kesinlikle
    • "Bu dönem muhtar banko Ali Bey olacak."
  5. [ünlem] Talih oyunlarında ortada toplanan paranın hepsine oynandığını anlatan bir söz
  6. Su altı tepeliği

FALAN

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [zamir] Söylenmesi istenmeyen veya gerekli görülmeyen bir özel adın yerini tutan kelime, filan
    • "Bana "falan geldi, falan gitti" diye anlatmaya başladı."
  2. [isim] Cümlede belirtilen nesne veya nesnelerden sonra gelerek "ve benzerleri" anlamında kullanılan bir söz
    • "Hiç heyecan falan göstermiyor." (Ömer Seyfettin)
  3. [sıfat] Tarih, yer, kişi vb.nin önüne gelerek tekrarlanmak istenmeyen sözlerin yerine kullanılan kelime
    • "Falan tarihte, falan yerde, falan kişi ile gezerken sizi gördüm."

DIĞAN

  1. [isim] Yağ tavası

FANYA

Kelime Kökeni : Rumca

  1. [isim] Bir balık ağına eklenen iri gözlü ikinci ağ

BRANŞ

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Kol

HANIM

  1. [isim] Kız ve kadınlara verilen unvan, bayan
    • "Ülker Hanım."
  2. Kadın, eş
    • "Yok bizim hanım öyle değildir." (Memduh Şevket Esendal)
  3. Toplumsal durumu, varlığı iyi olan, hizmetinde bulunulan kadın
    • "Becerikli hâliyle Zeynep'e ve hanımına ait bütün işleri elinin içine almıştı." (Halide Edip Adıvar)
  4. [sıfat] Kadınlığın bütün iyi niteliklerini taşıyan
    • "Hanım kadın. Hanım kız."

HİZAN
...
ROMAN

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] İnsanın veya çevrenin karakterlerini, göreneklerini inceleyen, serüvenlerini anlatan, duygu ve tutkularını çözümleyen, kurmaca veya gerçek olaylara dayanan uzun edebî tür
    • "Hikâyem tıpkı hayalî, hissî bir roman kadar gariptir diye başladı." (Ömer Seyfettin)
  2. Bu türde yazılmış eser

AMMAN
...
NALAN

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [sıfat] İnleyici, inleyen

YANCI

  1. [isim] Düşmana karşı ilerleyen bir kuvvetin yandan gelebilecek baskınlardan korunmak amacıyla oluşturduğu emniyet birliği

KANMA

  1. [isim] Kanmak işi

YANAK

  1. [isim] Yüzün göz, kulak ve burun arasındaki bölümü
    • "Dedim dilber yanakların kızarmış / Dedi çiçek taktım gül yarasıdır." (Âşık Ömer)
    • "Sağımızdaki, yanağından kan damlayan iri Çerkez'i gösterdim." (Ömer Seyfettin)
  2. Lastik tekerlekli taşıtlarda lastiğin jant ile yere temas eden bölümü arasında kalan yan yüzeyi

TANIT

  1. [isim] Tanıtlamaya yarayan belge veya herhangi bir şey, beyyine, hüccet
  2. Öne sürülen bir şeyin doğruluğunu göstermede izlenen düşünce süreci

UTANÇ

  1. [isim] Utanma duygusu, hicap
    • "O zaman, tuhaf bir utanca düşüp şaşırır, başımı önüme eğerdim." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
    • "Bundan utanç duyuyor, utanılacak pek az şey yapan birisi olarak da gerginleşiyordu." (Tarık Buğra)
    • "Yalvarırım hanımcığım, beni beyin yanına çıkarmayınız, utancımdan yerlere geçerim." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
    • "Süleymaniye'nin avlusunu dolaşırken, utancımızdan yerin dibine gireceğimiz geldi." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü