İçinde ama olan 7 harfli 301 kelime var. İçerisinde AMA bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ama olan kelimeler listesine ya da Sonu ama ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
A A M Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
3 Harfli Kelimeler
AMA
2 Harfli Kelimeler
AM, MA
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- HAYLAMA
- 
    - 
                        [isim]
                    
                        Haylamak işi
                    
                    
 
- 
                        [isim]
                    
                        Haylamak işi
                    
                    
- SOLLAMA
- 
    - 
                        [isim]
                    
                        Sollamak işi
                    
                    
 
- 
                        [isim]
                    
                        Sollamak işi
                    
                    
- TARAMAK
- 
    - 
                        [-i]
                    
                        Bir şeyin tellerini birbirinden ayırıp karışıklığını gidermek
                    
                    - "Anası sabaha kadar saçlarını tarıyor, düşünüyor, ürküyordu." (Yahya Kemal)
 
- 
                    
                        Bir şey veya kimseyi bulmak, denetlemek için türlü yöntemlerden yararlanarak bir yeri sıkı bir biçimde aramak
                    
                    - "Birdenbire uzun bir ışık, sol tarafımızdaki sırtları taradı." (Halide Edip Adıvar)
 
- 
                    
                        Bir şeyin içindeki gereksiz maddeleri tarak, tırmık vb. ile ayıklamak, taraklamak
                    
                    
- 
                    
                        Taşın yüzünü dişli çelik kalemle işlemek
                    
                    
- 
                    
                        Makineli tüfek vb. ateşli silahlarla sürekli olarak bir yere ateş etmek
                    
                    
- 
                        [-de]
                    
                        Kafasından geçirmek, belli belirsiz düşünmek
                    
                    - "Belleğimde taradığım yazarların yarısına yakını hastalıklı idiler." (Haldun Taner)
 
- 
                    
                        Derleme ve araştırma yapmak için bir yayını dikkatle gözden geçirmek veya gerekli kelime, cümle ve yazıları tespit etmek
                    
                    - "Dergileri taramak."
 
- 
                    
                        Dikkatle bakmak, süzmek
                    
                    
- 
                    
                        Tarayıcı aracılığıyla kâğıt üzerindeki resim, yazı vb. simgeleri bilgisayar ortamına aktarmak
                    
                    
 
- 
                        [-i]
                    
                        Bir şeyin tellerini birbirinden ayırıp karışıklığını gidermek
                    
                    
- YAŞAMAK
- 
    - 
                        [nsz]
                    
                        Canlılığını, hayatını sürdürmek
                    
                    - "Hiçbir şey yaşarken daha önemli değildir." (Atilla İlhan)
 
- 
                    
                        Sağ olmak
                    
                    - "Deden yaşıyor mu?"
 
- 
                    
                        Varlığını sürdürmek
                    
                    - "Balıklar suda yaşar."
 
- 
                    
                        Oturmak, eğleşmek
                    
                    - "Köyde yaşamak. Şehirde yaşamak."
 
- 
                    
                        Geçinmek
                    
                    - "Bu kazançla yaşamak kolay değil."
 
- 
                    
                        Herhangi bir durumda bulunmak veya olmak
                    
                    - "Bekâr yaşamak. Tek başına yaşamak."
 
- 
                    
                        Görüp geçirmek, başından geçmek
                    
                    - "Balkan Savaşı'nın bütün acılarını yaşamış bir ailenin kızıydı." (Necati Cumalı)
 
- 
                    
                        Sürmek, devam etmek
                    
                    - "Onun anısı hep yaşayacak."
 
- 
                    
                        Varlıklı, endişesiz, hoş vakit geçirmek, keyif sürmek
                    
                    - "Tek başına manevra yapan bir lokomotif rahatlığı ile hayatını yaşıyor." (Haldun Taner)
 
- 
                    
                        Keyfi yerine gelmek, mutlu olmak, işleri yolunda olmak
                    
                    - "Bu iş olursa yaşadık."
 
- 
                    
                        Bir durumu yaşar gibi olmak, bir durumla özdeşleşmek, duymak, hissetmek
                    
                    - "Sen genç gibi yaşar, ihtiyar gibi ölürsün." (Ömer Seyfettin)
 
 
- 
                        [nsz]
                    
                        Canlılığını, hayatını sürdürmek
                    
                    
- HARCAMA
- 
    - 
                        [isim]
                    
                        Harcamak işi, parayı elden çıkarma, sarf
                    
                    
- 
                    
                        Bir şey almak için elden çıkarılan para, gider
                    
                    - "Günlük harcamalar o kadar arttı ki..."
 
 
- 
                        [isim]
                    
                        Harcamak işi, parayı elden çıkarma, sarf
                    
                    
- KINAMAK
- 
    - 
                        [-i]
                    
                        Yapılan bir işin kötü olduğunu belirtir bir biçimde söz söylemek, ayıplamak
                    
                    
 
- 
                        [-i]
                    
                        Yapılan bir işin kötü olduğunu belirtir bir biçimde söz söylemek, ayıplamak
                    
                    
- RAMAZAN
- 
    Kelime Kökeni : Arapça - 
                        [isim]
                    
                        Ay takviminin dokuzuncu ayı, üç ayların sonuncusu, oruç tutulan ay
                    
                    - "Mübarek ramazanın ... o misilli güzelliğini nasıl anlatabilirdim." (Refik Halit Karay)
 
 
- 
                        [isim]
                    
                        Ay takviminin dokuzuncu ayı, üç ayların sonuncusu, oruç tutulan ay
                    
                    
- YILLAMA
- 
    - 
                        [isim]
                    
                        Yıllamak işi
                    
                    
 
- 
                        [isim]
                    
                        Yıllamak işi
                    
                    
- DAZLAMA
- 
    - 
                        [isim]
                    
                        Dazlamak işi
                    
                    
 
- 
                        [isim]
                    
                        Dazlamak işi
                    
                    
- NAMAZCI
- 
    - 
                        [isim]
                    
                        Namazını düzenli kılan kimse
                    
                    - "Okul arkadaşlarından birkaçı dine bağlılık gösterir gibiydiler, büyüdüler, gene namazcı kaldılar." (Memduh Şevket Esendal)
 
 
- 
                        [isim]
                    
                        Namazını düzenli kılan kimse
                    
                    
- YAZLAMA
- 
    - 
                        [isim]
                    
                        Yazlamak işi
                    
                    
 
- 
                        [isim]
                    
                        Yazlamak işi
                    
                    
- TURLAMA
- 
    - 
                        [isim]
                    
                        Turlamak işi
                    
                    
 
- 
                        [isim]
                    
                        Turlamak işi
                    
                    
- YASTAMA
- 
    - 
                        [isim]
                    
                        Yastamak işi
                    
                    
 
- 
                        [isim]
                    
                        Yastamak işi
                    
                    
- LAMAİZM
- 
    Kelime Kökeni : Fransızca - 
                        [isim]
                    
                        Lamacılık
                    
                    
 
- 
                        [isim]
                    
                        Lamacılık
                    
                    
- PUFLAMA
- 
    - 
                        [isim]
                    
                        Puflamak işi
                    
                    - "... fakat kocası gelir gelmez hanımın suratı değişiyor. İnlemeler, puflamalar..." (Ömer Seyfettin)
 
 
- 
                        [isim]
                    
                        Puflamak işi
                    
                    
- DALLAMA
- 
    - 
                        [isim]
                    
                        Dallamak işi
                    
                    
- 
                        [sıfat]
                    
                        Aptal, enayi
                    
                    
 
- 
                        [isim]
                    
                        Dallamak işi
                    
                    
- BAĞDAMA
- 
    - 
                        [isim]
                    
                        Bağdamak işi
                    
                    
 
- 
                        [isim]
                    
                        Bağdamak işi
                    
                    
- KAMANÇO
- 
    Kelime Kökeni : İtalyanca - 
                        [isim]
                    
                        Yükleme, aktarma, elden ele geçirme
                    
                    - "Bu ödev kendisine kamanço edilen eleştirmen arkadaş..." (Haldun Taner)
 
 
- 
                        [isim]
                    
                        Yükleme, aktarma, elden ele geçirme
                    
                    
- AMALGAM
- 
    - 
                        [isim]
                    
                        Malgama
                    
                    
 
- 
                        [isim]
                    
                        Malgama
                    
                    
- HORLAMA
- 
    - 
                        [isim]
                    
                        Horlamak işi
                    
                    - "Uykusu olmadığını söyleyen Mükerrem, on dakika geçmeden horlamaya başladı." (Reşat Nuri Güntekin)
 
 
- 
                        [isim]
                    
                        Horlamak işi
                    
                    
