İçinde ald olan 8 harfli 28 kelime var. İçerisinde ALD bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ald olan kelimeler listesine ya da Sonu ald ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
A D L Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
3 Harfli Kelimeler
DAL
2 Harfli Kelimeler
AD, AL, LA
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- ALDIRMAK
-
-
[nsz]
Alma işini yaptırmak
- "Söyledim, söyledim, bir urgan aldıramadım." (Necati Cumalı)
-
[-i]
Getirtmek
- "Ne yaptı yaptı, nişanlısını oraya aldırdı." (Cahit Uçuk)
-
Vücuttan herhangi bir parçayı veya organı sağlık sebebiyle çıkarttırmak
- "Bademcik aldırmak. Çocuk aldırmak."
-
[-e]
Önem vermek, değer vermek
- "Felsefenin teorik olan kısmına pek aldırmaz." (Nezihe Araz)
-
[-den]
Elindekini başkasına kaptırmak
- "Elimden aldırdım gül yüzlü yâri / Ben bir daha buldum ellere nispet." (Emrah)
-
[-i]
Sığdırmak
- "Bunca eşyayı bu küçücük eve nasıl aldırdınız."
-
[nsz]
Alma işini yaptırmak
- ÇUVALDIZ
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Çuval vb. dokumalar dikmekte kullanılan, ucu yassı ve eğri, büyük iğne
- "Ağızlarını çuvaldıza geçirilmiş yerli kınnapla diktiniz mi, bırakınız yuvarlansın." (Refik Halit Karay)
-
[isim]
Çuval vb. dokumalar dikmekte kullanılan, ucu yassı ve eğri, büyük iğne
- DALDIRMA
-
-
[isim]
Daldırmak işi
-
Bir dalı gövdeden ayırmadan toprağa gömerek köklenmesini sağlama yolu
-
Bu yolla daldırılan dal
-
[isim]
Daldırmak işi
- ALDIRTMA
-
-
[isim]
Aldırtmak işi
-
[isim]
Aldırtmak işi
- KALDIRMA
-
-
[isim]
Kaldırmak işi
-
[isim]
Kaldırmak işi
- YALDIRAK
-
-
[sıfat]
Parlak, cilalı
-
[sıfat]
Parlak, cilalı
- ALDANGIÇ
-
-
[isim]
Üzeri ot veya kumla örtülmüş çukur, tuzak
-
[isim]
Üzeri ot veya kumla örtülmüş çukur, tuzak
- BALDIRAN
-
-
[isim]
Maydanozgillerden, nemli yerlerde yetişen zehirli bitkilerin ortak adı, ağı otu, baldırgan (Conium maculatum)
- "Döndüğümde karımın mezarını dolduran otları, baldıranları kendi elimle ayıkladım." (Aka Gündüz)
-
Bu bitkiden çıkarılan zehir, şeytantersi
-
[isim]
Maydanozgillerden, nemli yerlerde yetişen zehirli bitkilerin ortak adı, ağı otu, baldırgan (Conium maculatum)
- ALDANMAK
-
-
Görünüşe bakarak yanlış bir yargıya varmak, yanılmak
- "Hâline, tavrına bakan sana aldanır." (Ömer Seyfettin)
-
Bir hileye, bir yalana kanmak
-
[nsz]
Hayal kırıklığına uğramak
- "Sen benim dediklerime kulak ver, aldanmazsın!" (Memduh Şevket Esendal)
-
[nsz]
Avunmak, oyalanmak
-
Havanın birden ısınmasıyla zamansız açan çiçek, soğuk sebebiyle donmak
-
Görünüşe bakarak yanlış bir yargıya varmak, yanılmak
- DALDIRIŞ
-
-
[isim]
Daldırma işi veya biçimi
-
[isim]
Daldırma işi veya biçimi
- ÇALDIRIŞ
-
-
[isim]
Çaldırma işi veya biçimi
-
[isim]
Çaldırma işi veya biçimi
- YALDIZCI
-
-
[isim]
Yaldız işleri yapan kimse
-
[sıfat]
Bir şeyin içyüzüne değil de gösterişine önem veren (kimse)
-
[isim]
Yaldız işleri yapan kimse
- KALDIRAN
-
-
[isim]
Bazı organları yukarıya doğru kımıldatan kas
-
[isim]
Bazı organları yukarıya doğru kımıldatan kas
- HERHALDE
- ...
- ÇALDIRMA
-
-
[isim]
Çaldırmak işi
-
[isim]
Çaldırmak işi
- BALDIRLI
- ...
- YALDIZLI
-
-
[sıfat]
Üzerine yaldız sürülmüş, yaldızla süslenmiş
- "Tavanlar, duvarlar, kapılar, hep kartonpiyerli, yaldızlı." (Sermet Muhtar Alus)
-
Aldatıcı, göz boyayıcı
- "Yaldızlı sözler."
-
[sıfat]
Üzerine yaldız sürülmüş, yaldızla süslenmiş
- ALDIRMAZ
-
-
[sıfat]
Bir şeye önem vermeyen, umursamayan, kayıtsız, lakayıt
- "Bendeki değişikliğe aldırmaz görünmek için türkü söylüyor." (Refik Halit Karay)
-
[sıfat]
Bir şeye önem vermeyen, umursamayan, kayıtsız, lakayıt
- ALDATMAK
-
-
[-i]
Beklenmedik bir davranışla yanıltmak
- "Genç kızı aldatmak için dil dökmeye başlamıştır." (Peyami Safa)
-
Karşısındakinin dikkatsizliğinden, ilgisizliğinden yararlanarak onun üzerinden kazanç sağlamak
- "Üç defadır bu yezit beni aldatıyor." (Burhan Felek)
-
Birine verilen sözü tutmamak
- "Arkadaş bizi aldattı, toplantıya gelmedi."
-
Yalan söylemek
-
Bir şeyin görünürdeki durumu, o şeyin niteliği bakımından yanlış bir kanı vermek
- "Dekor, tarihî esvap gözleri aldatıyor." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
Ayartmak, kötü yola sürüklemek, baştan çıkarmak, iğfal etmek
-
Karı ve kocadan biri eşine sadakatsizlik etmek, ihanet etmek
-
Oyalamak, avutmak
-
[-i]
Beklenmedik bir davranışla yanıltmak
- KALDIRAÇ
-
-
[isim]
Az bir kuvvet ile büyük bir yükü kaldırmaya yarayan, bir dayanma noktası üzerinde hareket edebilen, inip kalkabilen sert çubuk, manivela
-
[isim]
Az bir kuvvet ile büyük bir yükü kaldırmaya yarayan, bir dayanma noktası üzerinde hareket edebilen, inip kalkabilen sert çubuk, manivela