İçinde ala olan 5 harfli 51 kelime var. İçerisinde ALA bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ala olan kelimeler listesine ya da Sonu ala ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
A A L Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
3 Harfli Kelimeler
ALA
2 Harfli Kelimeler
AL, LA
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- KOALA
- ...
- KALAS
-
-
[isim]
Kalın biçilmiş uzun tahta
-
Ahşap yapılarda kiriş olarak kullanılan kalın biçilmiş uzun tahta
-
[sıfat]
Kaba, anlayışsız kimse, kereste
- "Önümüze geçen pahalı bir Alman arabasıydı, direksiyonundaki de bir başka kalas." (Sulhi Dölek)
-
[isim]
Kalın biçilmiş uzun tahta
- ÇALAP
- ...
- ÇALAR
-
-
[isim]
Farklılık veya anlam inceliği, nüans
-
[isim]
Farklılık veya anlam inceliği, nüans
- BALAT
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Orta Çağda, üç bentten oluşan bir Batı şiiri türü
-
Batı'da, belirli danslara eşlik eden bir tür şarkı
-
Serbest biçimli, romantik, müzik araçlarıyla çalınan veya şarkı olarak okunan eser
- "Schubert'in balatları."
-
[isim]
Orta Çağda, üç bentten oluşan bir Batı şiiri türü
- AKALA
-
-
[isim]
Amerikan tohumundan yurdumuzda üretilen bir pamuk türü
-
[isim]
Amerikan tohumundan yurdumuzda üretilen bir pamuk türü
- PALAS
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Lüks otel veya gösterişli yapı
- "Tanınmaz, anonim bir insan olmanın zevkine vardığımız oteller, palaslar yoktu." (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
[sıfat]
Kolay, rahat
- "Yarınki derslerin hepsi palas."
-
[sıfat]
Kolaylık gösteren, hoşa giden (nesne, kimse, yer)
-
[isim]
Lüks otel veya gösterişli yapı
- KALAK
-
-
[isim]
Burun, burun ucu
-
Gelin tacı
-
Tezek yığını
-
[isim]
Burun, burun ucu
- YALAZ
-
-
[isim]
Alev
- "Hâlâ parıldayan hafif bir yalaz aydınlığında eşyalar vakit vakit olduğundan daha fazla büyüyüp küçülüyor." (Peyami Safa)
- "Kendisinin bizzat itiraf ettiği gibi yalaz yalaz yanıyordu." (Ercüment Ekrem Talu)
-
[isim]
Alev
- ALACA
-
-
[isim]
Birkaç rengin karışımından oluşan renk, ala
-
[sıfat]
İki veya daha çok renkli
-
Birkaç renkli iplikten yapılmış dokuma
- "İki top alaca..." (Nabizade Nazım)
-
Keklik, bıldırcın vb. kuşları avlamak için kullanılan iki renkli bez
-
Ağaçta ilk olgunlaşan meyve
- "Bu incirin alacasını ben yedim."
-
Meyvelere, genellikle üzüme düşen ben
-
[isim]
Birkaç rengin karışımından oluşan renk, ala
- HALAY
-
-
[isim]
Anadolu'nun çeşitli bölgelerinde genellikle davul ve zurna eşliğinde toplu olarak oynanan bir halk oyunu
- "Davullar dövüldü, zurnalar halay havaları üfürdü, düğün dernek kutlandı." (Nezihe Araz)
- "Erkekler dışarıda halay çekip tabanca atarken kadınlar Zekiye'yi getirip ortaya oturttular." (Lâtife Tekin)
-
[isim]
Anadolu'nun çeşitli bölgelerinde genellikle davul ve zurna eşliğinde toplu olarak oynanan bir halk oyunu
- HALAÇ
- ...
- MALAY
- ...
- ALAKA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
İlgi
- "Bu sahneyi mangalın başında Havva Hanım bize kaç defa tekrar etti, hatırlayamam. Ama her defasında bizde büyük bir alaka uyandırıyordu." (Halide Edip Adıvar)
- "Fabrikayla alakamı kestim."
-
Gönül bağı
-
[isim]
İlgi
- KALAY
-
-
[isim]
Atom numarası 50, atom ağırlığı 118,7, yoğunluğu 7,29 olan, 232 °C'de eriyen, gümüş beyazlığında, kolay işlenebilen, yumuşak bir element (simgesi Sn)
- "Basıyorlar kalayı bize, değil mi?" (Sait Faik Abasıyanık)
-
Kalaylanmış bir kabın üzerindeki alaşım tabakası
- "Pencereye, elinde yeni kalaydan çıkmış bir bakır sahanla orta yaşlı kadın geldi." (Osman Cemal Kaygılı)
-
Aldatıcı görünüş
-
Sövme, küfür
-
[isim]
Atom numarası 50, atom ağırlığı 118,7, yoğunluğu 7,29 olan, 232 °C'de eriyen, gümüş beyazlığında, kolay işlenebilen, yumuşak bir element (simgesi Sn)
- PALAU
- ...
- ÇALAK
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[sıfat]
Eline ayağına çabuk, atik, çevik
- "Norveçli bir seyyah gibi çalak, köprüye indim ve vapura bindim." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
[sıfat]
Eline ayağına çabuk, atik, çevik
- FALAN
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[zamir]
Söylenmesi istenmeyen veya gerekli görülmeyen bir özel adın yerini tutan kelime, filan
- "Bana "falan geldi, falan gitti" diye anlatmaya başladı."
-
[isim]
Cümlede belirtilen nesne veya nesnelerden sonra gelerek "ve benzerleri" anlamında kullanılan bir söz
- "Hiç heyecan falan göstermiyor." (Ömer Seyfettin)
-
[sıfat]
Tarih, yer, kişi vb.nin önüne gelerek tekrarlanmak istenmeyen sözlerin yerine kullanılan kelime
- "Falan tarihte, falan yerde, falan kişi ile gezerken sizi gördüm."
-
[zamir]
Söylenmesi istenmeyen veya gerekli görülmeyen bir özel adın yerini tutan kelime, filan
- DALAŞ
-
-
[isim]
Kavga, gürültülü bağrışıp çağrışma
-
[isim]
Kavga, gürültülü bağrışıp çağrışma
- YALAK
-
-
[isim]
Hayvanların su içtikleri taş veya ağaçtan oyma kap
- "Bir de hayvanları sulamak için yalak vardı." (Halikarnas Balıkçısı)
-
Akan suyun çevreye sıçramasını veya akıp gitmesini önlemek için çeşme, musluk vb.nin altına konulan delikli taş tekne
- "Az ileride yolun solunda, küçük bir çeşmenin suyu, önündeki yalağa dökülüyordu." (Necati Cumalı)
-
Buz yalağı
-
[sıfat]
Boşboğaz, söz taşıyan
-
[isim]
Hayvanların su içtikleri taş veya ağaçtan oyma kap