İçinde akı olan 8 harfli 51 kelime var. İçerisinde AKI bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında akı olan kelimeler listesine ya da Sonu akı ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
A I K Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
3 Harfli Kelimeler
AKI
2 Harfli Kelimeler
AK
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- VAKIFLIK
- ...
- KAKIRDAK
-
-
[isim]
Kuyruk yağının eritildikten sonra kalan gevrek posası, kıkırdak
-
[isim]
Kuyruk yağının eritildikten sonra kalan gevrek posası, kıkırdak
- AKICILIK
-
-
[isim]
Akıcı olma durumu
-
Söz, yazı ve anlatımın akıcı olma özelliği, selaset
-
[isim]
Akıcı olma durumu
- FOTOAKIM
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Fotoelektrik olayından elde edilen akım
-
[isim]
Fotoelektrik olayından elde edilen akım
- AKITILMA
- ...
- BİRTAKIM
-
-
[sıfat]
Kimi, bazı
- "Aklından son süratle birbirini tutmaz, birtakım düşünceler geçiyordu." (Haldun Taner)
-
[sıfat]
Kimi, bazı
- KINAKINA
-
Kelime Kökeni : İspanyolca
-
[isim]
Kök boyasıgillerden, asıl yurdu Güney Amerika olan, Hindistan ve Endonezya'da da yetiştirilen, kabuğundan kinin çıkarılan bir ağaç (Cinchona)
-
Bu bitkiden yapılan içecek
- "Kınakına iştah açar."
-
[isim]
Kök boyasıgillerden, asıl yurdu Güney Amerika olan, Hindistan ve Endonezya'da da yetiştirilen, kabuğundan kinin çıkarılan bir ağaç (Cinchona)
- ÇAKIŞMAK
-
-
Birbirine geçip kenetlenmek, takılmak
-
[nsz]
Aynı zaman dilimine denk gelmek
- "İki sınıfın dersleri çakıştı."
-
[nsz]
Söz yarışı etmek
- "Saz şairleri çakışıyor."
-
Doğru, açı, yüzey vb. geometrik biçimler üst üste konulduklarında birbirini bütünüyle örterek eşit olmak
-
Birbirine geçip kenetlenmek, takılmak
- AKIŞMALI
-
-
[sıfat]
Akışma özelliği olan
-
[sıfat]
Akışma özelliği olan
- KAKIŞMAK
-
-
[nsz]
Dürtüşmek, itişmek
-
[nsz]
Dürtüşmek, itişmek
- TAKIŞMAK
-
-
[-i]
Birbirine takılmak
-
Anlaşmazlığa düşmek, kavgaya tutuşmak, ağız kavgası yapmak
-
[-i]
Birbirine takılmak
- YAKILMAK
-
-
[nsz]
Yakma işi yapılmak
- "Ateş yakılmak, kına yakılmak."
-
[nsz]
Yakma işi yapılmak
- TAKIKLIK
- ...
- TAKILMAK
-
-
[nsz]
Takma işi yapılmak
- "Kendisine bu ad takılmış, takıldığı gibi de kalmıştır." (Memduh Şevket Esendal)
-
[-e]
Denge bozulacak bir biçimde bir yere dokunup aksaklık ortaya çıkmak
- "Önünü çok iyi göremeyen hayvanın ayağı bir taşa takıldı." (Osman Cemal Kaygılı)
- "Bekçi çekildi gitti. Fakat çocuğun gözleri pencereye takılıp kalmıştı." (Halide Edip Adıvar)
-
[-e]
Bir yerde bir süre kalmak
- "İğne bir müddetten beri plağın bozuk yerine takılmış, ha babam ha, bir melodiyi tekrar edip duruyordu." (Haldun Taner)
-
[-e]
Olumsuz veya aksayan, eksik bir yanını görerek üstünde durmak
- "Son günlerde bir de usta sözüne takılır oldum." (Nezihe Meriç)
-
Kızdırmak, üzmek, şaşırtmak amacıyla şaka yollu konuşmak
- "İstasyon memuru onun şehre seyrek indiğini bildiğinden her seferinde takılır." (Haldun Taner)
-
Karşı cins ile ilişki kurmayı veya arkadaş olmayı istemek
-
[nsz]
Takma işi yapılmak
- YAKINSAK
-
-
[sıfat]
Tek bir noktaya yöneltme niteliği taşıyan (mercek)
-
[sıfat]
Tek bir noktaya yöneltme niteliği taşıyan (mercek)
- ÇAKILMAK
-
-
[-e]
Çakma işine konu olmak
- "Ceketini serginin tahtasına çakılmış çividen alır, omuzlarına bırakır." (Sait Faik Abasıyanık)
- "Bir arıza yapsa araba çakılıp kalacağız." (Çetin Altan)
-
Hızla düşüp saplanmak
- "Uçak dağa çakıldı."
-
[nsz]
Ortaya çıkmak, farkına varılmak, anlaşılmak
-
[-e]
Çakma işine konu olmak
- BAKIMEVİ
-
-
[isim]
Bakıma gereksinimi olan kimselerin bakıldıkları, barındıkları kuruluş
-
Kurum ve kuruluşlarda motorlu araçların onarıldığı ve korunduğu yer veya birim
-
Belirli noktalarda özellikle kar mücadelesinde kullanılan araç ve gereçlerin barındırıldığı bina
-
Kademe
-
[isim]
Bakıma gereksinimi olan kimselerin bakıldıkları, barındıkları kuruluş
- SAKINGAN
-
-
[sıfat]
Sakınarak davranan, ihtiyatlı, ihtiyatkâr
-
[sıfat]
Sakınarak davranan, ihtiyatlı, ihtiyatkâr
- YAKIŞMAK
-
-
[nsz]
Güzel durmak, iyi gitmek, yaraşmak, uygun gelmek
- "Önden yandan nasıl durduğunu, yakışıp yakışmadığını gözden geçirecek." (Memduh Şevket Esendal)
-
[-e]
Uygun olmak, iyi karşılanmak, münasip olmak
- "Öyle şey küçüklerin ağzına yakışmaz." (Burhan Felek)
-
[nsz]
Güzel durmak, iyi gitmek, yaraşmak, uygun gelmek
- AKINTILI
-
-
[sıfat]
Akıntısı olan
-
Eğik, eğimli, meyilli
-
[sıfat]
Akıntısı olan