İçinde akı olan 8 harfli 51 kelime var. İçerisinde AKI bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında akı olan kelimeler listesine ya da Sonu akı ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
A I K Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
3 Harfli Kelimeler
AKI
2 Harfli Kelimeler
AK
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- SAKINMAK
-
-
[-i]
Herhangi bir korku veya düşünce ile bir şeyi yapmaktan uzak durmak, içtinap etmek
- "Gençliğinde gerçekten delifişek, gözünü daldan budaktan sakınmaz bir askermiş." (Haldun Taner)
-
Olabileceği düşünülen kötülüklere karşı önlemler almak
- "Bir insanı, yanında uşak gibi kullandıracak her işten sakın." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Korumak, esirgemek, gözetmek
- "Kendini tramvay ve otomobil tehlikelerinden sakınarak yürüdü." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
[-i]
Herhangi bir korku veya düşünce ile bir şeyi yapmaktan uzak durmak, içtinap etmek
- TAKIMADA
-
-
[isim]
Birbirine yakın büyüklü küçüklü birkaç adanın tümü
-
[isim]
Birbirine yakın büyüklü küçüklü birkaç adanın tümü
- TAMTAKIR
-
-
[sıfat]
İçinde bulunması gereken şeylerden hiçbiri bulunmayan, bomboş
- "Bir zamanlar hazinemiz tamtakırdı, sıçan düşse başı yarılırdı." (Talât Halman)
- "Ne sağyağ kaldı ne zeytinyağı ne pirinç ne şeker ne fasulye, kiler tamtakır oldu." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
- "Sütnine yukarı çıktığı zaman ne görsün? Sandık tamtakır kuru bakır." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[sıfat]
İçinde bulunması gereken şeylerden hiçbiri bulunmayan, bomboş
- VAKIFLIK
- ...
- TAKILMAK
-
-
[nsz]
Takma işi yapılmak
- "Kendisine bu ad takılmış, takıldığı gibi de kalmıştır." (Memduh Şevket Esendal)
-
[-e]
Denge bozulacak bir biçimde bir yere dokunup aksaklık ortaya çıkmak
- "Önünü çok iyi göremeyen hayvanın ayağı bir taşa takıldı." (Osman Cemal Kaygılı)
- "Bekçi çekildi gitti. Fakat çocuğun gözleri pencereye takılıp kalmıştı." (Halide Edip Adıvar)
-
[-e]
Bir yerde bir süre kalmak
- "İğne bir müddetten beri plağın bozuk yerine takılmış, ha babam ha, bir melodiyi tekrar edip duruyordu." (Haldun Taner)
-
[-e]
Olumsuz veya aksayan, eksik bir yanını görerek üstünde durmak
- "Son günlerde bir de usta sözüne takılır oldum." (Nezihe Meriç)
-
Kızdırmak, üzmek, şaşırtmak amacıyla şaka yollu konuşmak
- "İstasyon memuru onun şehre seyrek indiğini bildiğinden her seferinde takılır." (Haldun Taner)
-
Karşı cins ile ilişki kurmayı veya arkadaş olmayı istemek
-
[nsz]
Takma işi yapılmak
- FOTOAKIM
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Fotoelektrik olayından elde edilen akım
-
[isim]
Fotoelektrik olayından elde edilen akım
- NAKISLIK
- ...
- NAKIŞSIZ
-
-
[sıfat]
Nakşı olmayan
- "Ben bu çevreyi motifsiz, nakışsız, dümdüz getiriyorum göz önüne." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
-
[sıfat]
Nakşı olmayan
- SAKINGAN
-
-
[sıfat]
Sakınarak davranan, ihtiyatlı, ihtiyatkâr
-
[sıfat]
Sakınarak davranan, ihtiyatlı, ihtiyatkâr
- AKICILIK
-
-
[isim]
Akıcı olma durumu
-
Söz, yazı ve anlatımın akıcı olma özelliği, selaset
-
[isim]
Akıcı olma durumu
- BAKIMSIZ
-
-
[sıfat]
Özen gösterilmemiş, bakılmamış
- "Kasaba eski zamanlarda kaldırımsız, bakımsızdı." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[sıfat]
Özen gösterilmemiş, bakılmamış
- ÇAKILDAK
-
-
[isim]
Bir çarkın yalnız bir yöne doğru işlemesine yol verip tersine dönmesini önleyen veya değirmen, su dolabı vb. makinelerin işleyişini çıkardığı sesle kontrole yarayan parça
-
Elde çevrildikçe gürültülü ses çıkaran, değirmi biçiminde bir çocuk oyuncağı
-
Koyunların kuyrukları altındaki kıllara yapışıp kuruyan pislik
-
[isim]
Bir çarkın yalnız bir yöne doğru işlemesine yol verip tersine dönmesini önleyen veya değirmen, su dolabı vb. makinelerin işleyişini çıkardığı sesle kontrole yarayan parça
- BAKIRKÖY
- ...
- YAKINSAK
-
-
[sıfat]
Tek bir noktaya yöneltme niteliği taşıyan (mercek)
-
[sıfat]
Tek bir noktaya yöneltme niteliği taşıyan (mercek)
- YAKINMAK
-
-
[nsz]
Kına, yakı vb.ni vücudun bir yerine sürmek, koymak
- "Kına yakınmak."
-
[nsz]
Kına, yakı vb.ni vücudun bir yerine sürmek, koymak
- BAKIŞMAK
-
-
[nsz]
İki veya daha çok kimse birbirine bakmak
- "Ev halkı birbirlerine bakışıyorlar, söyleyecek söz bulamıyorlar." (Sermet Muhtar Alus)
-
Kaçamak ve gizli olarak birbirine bakmak
- "Eniştemle mürebbiyenin birbirine nasıl bakıştıklarına hiç dikkat ettin mi?" (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
[nsz]
İki veya daha çok kimse birbirine bakmak
- ŞAKILDAK
-
-
[isim]
Bir çeşit çocuk oyuncağı
-
[isim]
Bir çeşit çocuk oyuncağı
- NAKIŞLIK
-
-
[isim]
Nakış olma durumu veya değeri
- "Mimari değişmiş, heykel değişmiş, diller değişmiş fakat nakış her zaman nakışlığını korumuştur." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
-
[isim]
Nakış olma durumu veya değeri
- TAKILGAN
-
-
[sıfat]
İnsanı, şaka yollu üzecek veya uğraştıracak davranışlarda bulunmayı huy edinmiş olan, muzip
-
[sıfat]
İnsanı, şaka yollu üzecek veya uğraştıracak davranışlarda bulunmayı huy edinmiş olan, muzip
- AKITMALI
-
-
[sıfat]
Alnında akıtması olan (hayvan)
-
[sıfat]
Alnında akıtması olan (hayvan)