İçinde akı olan 5 harfli 28 kelime var. İçerisinde AKI bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında akı olan kelimeler listesine ya da Sonu akı ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
A I K Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
3 Harfli Kelimeler
AKI
2 Harfli Kelimeler
AK
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- VAKIA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Olgu
- "Bu bir vakıadır, inkâr edilemez."
-
[zarf]
(va:'kıa) Gerçi, her ne kadar ... ise de
- "Vakıa, bunlardan bir kısmını unutmamıştım." (Halit Fahri Ozansoy)
-
[isim]
Olgu
- KAKIM
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Sansargillerden, yazın esmer kırmızı, kışın beyaz renkli kürkü değerli, etçil hayvan, as, ermin (Mustela erminea)
-
[isim]
Sansargillerden, yazın esmer kırmızı, kışın beyaz renkli kürkü değerli, etçil hayvan, as, ermin (Mustela erminea)
- BAKIR
-
-
[isim]
Atom numarası 29, yoğunluğu 8,95 olan, 1084 °C'ye doğru eriyen, doğada serbest veya birleşik olarak bulunan, ısı ve elektriği iyi ileten, kolay dövülür ve işlenir olduğundan eski çağlardan beri türlü işlerde kullanılan, kızıl renkli element (simgesi Cu)
-
[sıfat]
Bu elementten yapılmış
- "Ertesi gün çadırların önünde Haldun Nedret'in Kadıköy'den getirdiği bakır lamba yanıyordu." (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
[isim]
Atom numarası 29, yoğunluğu 8,95 olan, 1084 °C'ye doğru eriyen, doğada serbest veya birleşik olarak bulunan, ısı ve elektriği iyi ileten, kolay dövülür ve işlenir olduğundan eski çağlardan beri türlü işlerde kullanılan, kızıl renkli element (simgesi Cu)
- BAKIŞ
-
-
[isim]
Bakma işi veya biçimi
- "Bakışları adamakıllı öfkeli olurdu." (Salâh Birsel)
- "İki yanından bağrışanlara anlamadığı bir dilden konuşuyorlarmış gibi birer bakış attı." (Necati Cumalı)
-
[isim]
Bakma işi veya biçimi
- YAKIŞ
-
-
[isim]
Yakma işi veya biçimi
-
[isim]
Yakma işi veya biçimi
- NAKIŞ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Genellikle kumaş üzerine renkli iplikler veya sırma ve sim kullanarak elle, makineyle yapılan işleme, el işi
- "Kilimi kilim yapan özelliklerden biri de nakış aralarındaki boşlukların düzenidir." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
-
Özellikle duvar ve tavanları süslemek için yapılan resim
- "Bu hatlar, bu çiniler, bu nakışlar olmasa bu abideler de olmazdı." (Orhan Seyfi Orhon)
-
Beste ve semainin, dört yerine iki haneli olanı
-
Hile
-
[isim]
Genellikle kumaş üzerine renkli iplikler veya sırma ve sim kullanarak elle, makineyle yapılan işleme, el işi
- VAKIF
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir hizmetin gelecekte de yapılması için belli şartlarla ve resmî bir yolla ayrılarak bir topluluk veya bir kimse tarafından bırakılan mülk, para
- "Siyasi partiler vakıf kuramazlar." (Anayasa)
-
Bir topluluk veya bir kimse tarafından bırakılan mülk ve paranın idare edildiği yer
- "Dernekler, vakıflar ... kendi konu ve amaçları dışında toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleyemezler." (Anayasa)
-
Birçok kişi tarafından kurulan ve toplum yararına çalışmayı ilke edinen kuruluş
-
[isim]
Bir hizmetin gelecekte de yapılması için belli şartlarla ve resmî bir yolla ayrılarak bir topluluk veya bir kimse tarafından bırakılan mülk, para
- TAKIM
-
-
[isim]
Bir işte veya bir yerde kullanılan eşya ve aletlerin tamamı, ekipman
-
Meslek, davranış, durum vb. yönlerden birbirine uyan kimselerin oluşturduğu topluluk
- "Memur takımından olduğumuzdan böyle evlerde oturamazdık, daha doğrusu alışkın değildik." (Muammer İzgü)
-
Görev bakımından birbirini tamamlayan kimselerin topluluğu, grup, ekip, trup
- "Orta oyunu takımı."
-
Birbirini tamamlayan şeylerin tümü
- "Kadın kahve takımlarını alıp çıktı." (Necati Cumalı)
-
Sigara ağızlığı
-
Aşağılayıcı ve küçümseyici anlamda topluluk
- "Anlaşıldı, Sabit Bey ağabey takımı, Sinekli Bakkal Sokağı'ndan geçerken artık sağa sola bakmaz, kimseye omuz vurmaz oldu." (Halide Edip Adıvar)
-
Benzer, gibi
- "... bu takım düşünceler arasında, dün sütçüye verilen paranın üstünün eksik geldiğini de hatırlıyor." (Memduh Şevket Esendal)
-
Bölüğü oluşturan birliklerden her biri
- "Bu binayı merkez taburundan bir takım bekleyecek." (Ömer Seyfettin)
-
Canlıların bölümlendirilmesinde familya ile sınıf arasında yer alan, yakın benzerlikler gösteren organizmaların oluşturduğu birlik
-
Bir filmin çevriminde görüntüleri alma, aydınlatma, ses alma gibi belli başlı çalışmaları yapmak için gerekli en küçük teknikçiler topluluğu
-
Bir oyunda sahaya çıkan belli kuruluşlara bağlı oyuncular topluluğundan her biri
-
Birlikte oynayan, kazanmak için birlikte çalışan sporcu topluluğu
-
[isim]
Bir işte veya bir yerde kullanılan eşya ve aletlerin tamamı, ekipman
- BAKIM
-
-
[isim]
Bakma işi
-
Bir şeyin iyi gelişmesi, iyi bir durumda kalması için verilen emek
- "Bahçe bakım ister."
-
Birinin beslenme, giyinme vb. gereksinimlerini üstlenme ve sağlama işi
-
[isim]
Bakma işi
- SAKIN
-
-
[ünlem]
"Asla yapma" anlamında bir söz
- "Aman matmazel, sakın dışarı çıkmayınız!" (Sait Faik Abasıyanık)
-
"Korkulacak bir durum olmasın" anlamında bir söz
- "Sakın bulaşıcı bir hastalık olmasın!"
-
[ünlem]
"Asla yapma" anlamında bir söz
- YAKIN
-
-
[sıfat]
Az bir ara ile ayrılmış olan (zaman veya yer), uzak karşıtı
-
Küçük, önemsiz değişikliklerle birbirinden ayrılan
- "Buna yakın bir söz söyledi."
-
Aralarında sıkı ilgi bulunan
-
Benzeyen, andıran, yaklaşan
- "Beş dönüme yakın bahçesi bir ormanı andırırdı." (Ömer Seyfettin)
-
Erişmesi, olması zaman bakımından yaklaşmış olan
- "Elli yaşında adam, ellisine yakın kadın..." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[isim]
Uzak olmayan yer
- "Yakınımızda otururlar."
-
[isim]
Aralarında sıkı ilişki olan arkadaş, dost veya akraba
- "Türkçe konuştuğu için bana kendi yakınlarımızdan biri hissini veren yaşlı garson yanımıza geldi." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[sıfat]
Az bir ara ile ayrılmış olan (zaman veya yer), uzak karşıtı
- NAKIZ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bozma, çözme
-
Kırma
-
[isim]
Bozma, çözme
- KAKIÇ
-
-
[isim]
Balık avında kullanılan, ucu demir kancalı bir çeşit zıpkın
-
[isim]
Balık avında kullanılan, ucu demir kancalı bir çeşit zıpkın
- ÇAKIN
-
-
[isim]
Kıvılcım
-
Şimşek
-
[isim]
Kıvılcım
- TAKIK
- ...
- ŞAKIT
- ...
- ÇAKIL
-
-
[isim]
Çakıl taşı
- "Killi, kireçli toprak küçük çakıl parçalarıyla örtülüydü." (Necati Cumalı)
-
[isim]
Çakıl taşı
- ÇAKIR
-
-
[sıfat]
Açık mavi, hareli ela (göz)
- "Soluk esmer renkli, çakır gözlü, ağır tavırlı, az konuşur bir delikanlıydı." (Memduh Şevket Esendal)
-
[isim]
Çakırdoğan
-
[sıfat]
Açık mavi, hareli ela (göz)
- ÇAKIM
-
-
[isim]
Kıvılcım
-
Şimşek
-
[isim]
Kıvılcım
- RAKIM
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Yükselti
-
[isim]
Yükselti