İçinde aha olan 8 harfli 48 kelime var. İçerisinde AHA bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında aha olan kelimeler listesine ya da Sonu aha ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
A A H Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
3 Harfli Kelimeler
AHA
2 Harfli Kelimeler
AH, HA
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- GÜLBAHAR
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Kırmızı boya elde etmede kullanılan iyi bir cins toprak
-
Bir tavla oyunu
-
[isim]
Kırmızı boya elde etmede kullanılan iyi bir cins toprak
- PAHASINA
-
-
karşılığında, uğruna, ... için
- "Başında ağır ve paha biçilmez emsalsiz ve füsunlu bir taç gibi duruyordu." (Ömer Seyfettin)
- "Alınıp satılan eşyalar gibi ona paha biçmek akılsızlık olurdu." (Samiha Ayverdi)
- "Treni kaçırmak pahasına onu bekledim."
-
karşılığında, uğruna, ... için
- SONBAHAR
-
Kelime Kökeni : Türkçe
-
[isim]
Kuzey yarım kürede eylül, ekim ve kasım aylarını içine alan süre, güz
- "Sonbahar yağmurlarından sonra güneşli, sıcak, güzel bir gün." (Memduh Şevket Esendal)
-
Yaşlılık dönemi
-
[isim]
Kuzey yarım kürede eylül, ekim ve kasım aylarını içine alan süre, güz
- MÜSTAHAK
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Hak etmiş, hak kazanmış, layık
- "Sen bu kafayla daha beterine de müstahaksın!" (Necati Cumalı)
- "Sen bu akıbete iki defa müstahak olmuşsun çocuğum." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[isim]
Bir kimsenin layık olduğu ödül veya ceza
-
[sıfat]
Hak etmiş, hak kazanmış, layık
- PAHALICA
-
-
[sıfat]
Biraz pahalı
-
[sıfat]
Biraz pahalı
- TAHAFFUZ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Barınma, korunma
-
[isim]
Barınma, korunma
- TAHARRÜS
- ...
- TAHATTUR
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Hatırlama
-
[isim]
Hatırlama
- BAHANELİ
-
-
[sıfat]
Bahanesi olan
-
[sıfat]
Bahanesi olan
- BOYAHANE
-
Kelime Kökeni : Türkçe
-
[isim]
Boya işleri yapılan yer
-
[isim]
Boya işleri yapılan yer
- MÜSAMAHA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Hoşgörü, tolerans
-
Görmezlikten gelme, göz yumma
-
[isim]
Hoşgörü, tolerans
- SEMAHANE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Mevlevi tekkelerinde dervişlerin sema ayini yaptıkları özel bölüm
-
[isim]
Mevlevi tekkelerinde dervişlerin sema ayini yaptıkları özel bölüm
- MÜDAHALE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Karışma, araya girme
- "Sözümü adi bir müdahale zanneder diye korktum." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
- "Katiyen, müzakereye müdahale etmeyeceğimi ve hiçbir söz söylemek niyetinde olmadığımı ... bildirdim." (Atatürk)
-
Bir dava sonucu verilecek olan kararın, dolaylı olarak etkileyeceği üçüncü kişilerin davaya katılmaları
-
[isim]
Karışma, araya girme
- BAHAİLİK
- ...
- ŞİFAHANE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Hastane
-
[isim]
Hastane
- TAHAVVÜL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir durumdan başka bir duruma geçme, değişme, değişkenlik, dönüşme, dönüşüm
- "Gençliğin karşısına çıkınca harika bir tahavvülle başı dikildi." (Peyami Safa)
-
[isim]
Bir durumdan başka bir duruma geçme, değişme, değişkenlik, dönüşme, dönüşüm
- MÜLAHAZA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Düşünce
- "Bu mülahazaya binaen, padişaha hitaben bir telgrafname hazırlandı." (Atatürk)
- "Bu mülahazayı kafasında değil, bağıra bağıra yaptı." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[isim]
Düşünce
- HURDAHAŞ
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[sıfat]
Onarılamayacak biçimde kırılıp parçalanmış, paramparça
- "İçerisinde tok tok vuran bu ses, onun incecik göğüs tahtasını hurdahaş etmeye kâfi idi." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[sıfat]
Onarılamayacak biçimde kırılıp parçalanmış, paramparça
- RAHATLIK
-
-
[isim]
Üzüntüsü, sıkıntısı, tedirginliği olmama durumu, rahat
- "Nilgün'ü sükûna kavuşmuş görmenin rahatlığı içindeyim." (Refik Halit Karay)
-
Yorgunluk veya sıkıntı vermeme durumu
- "Başkalarının rahatlık saydığı işlerde sıkıldım, sinir kesildim." (Necati Cumalı)
-
[isim]
Üzüntüsü, sıkıntısı, tedirginliği olmama durumu, rahat
- TAHAKKÜM
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Baskı, zorbalık, hükmetme
- "Sen böyle karı tahakkümü altında mı kalacaksın?" (Memduh Şevket Esendal)
- "O, işbaşına geldiği zaman etrafındakilere böyle tahakküm ederdi." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[isim]
Baskı, zorbalık, hükmetme