İçinde ad olan 4 harfli 27 kelime var. İçerisinde AD bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ad olan kelimeler listesine ya da Sonu ad ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- BADE
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Şarap, içki
- "Fincanı taştan oyarlar / İçine bade koyarlar." (Halk türküsü)
-
[isim]
Şarap, içki
- ADAT
- ...
- CADI
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Geceleri dolaşarak insanlara kötülük ettiğine inanılan hortlak
-
Kötülük yaparak başkalarına zarar veren kadın
-
Çok güzel göz
-
[isim]
Geceleri dolaşarak insanlara kötülük ettiğine inanılan hortlak
- ADIL
-
-
[isim]
Zamir
-
[isim]
Zamir
- SADA
-
-
[isim]
Bakınız seda
-
[isim]
Bakınız seda
- HADİ
-
-
[ünlem]
Haydi
-
[ünlem]
Haydi
- ADAŞ
-
-
[isim]
Adları aynı olanlardan her biri
- "Adaşının, neyin nesi olduğunu hiç bilmiyordu." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
[isim]
Adları aynı olanlardan her biri
- ADAM
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
İnsan
- "Adam hesabına koyup bir hatır sormaz, bir çift lakırtı etmezler." (Memduh Şevket Esendal)
- "Anasını durmadan nefes aldırmadan azarlıyor, babasını adam yerine koymuyor, ağzını açarken susturuyordu." (Refik Halit Karay)
- "İşimiz adamına düştü de kolayca yapıldı."
-
Erkek kişi, kadın karşıtı
- "İyi bir adam isterse, babası da verirse, varacak." (Memduh Şevket Esendal)
- "Şimdiki belediye başkanı sayesinde şehir adama benzedi."
-
Birinin yanında ve işinde bulunan kimse
- "Kendisi gayet kibirli, öfkeli olduğu için hizmetçileri ve adamları korkarlar." (Kemal Tahir)
-
Birinin yararlandığı, kullandığı kimse
- "Hemen hepsi para çevrelerinin adamlarıydı." (Cemil Meriç)
-
Birinin sözünü dinleyen, nazını çeken kimse, kayırıcı
- "O benim adamımdır, hiçbir ricamı geri çevirmez."
-
Görevli kimse
- "Artık şunları toplatsak, dedi, kavasa söyleseniz de bir adam buluverse." (Refik Halit Karay)
-
İyi huylu, güvenilir kimse
- "Amcam, güngörmüş bir adamdı." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Bir alanda derin bilgisi olan kimse
- "Bir sanatçının, bilim adamının düşünmek için bol zamana ihtiyacı vardır." (Haldun Taner)
-
Bir alanı benimseyen kimse
-
[ünlem]
Bir şeyin önemsenmediği anlatılmak istendiğinde kullanılan söz
- "Adam, vazgeç!"
-
Eş, koca
-
[isim]
İnsan
- DADI
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Çocuk bakımı ile görevli kadın
- "Yaşlanınca torunlarına dadı olmuş bütün kadınların öçlerini almak istiyor gibiydi." (Memduh Şevket Esendal)
-
[isim]
Çocuk bakımı ile görevli kadın
- BADİ
-
-
[isim]
Ördek
- "Hani biz bir çayırda arabayla geçerken bir boğa çıkageldi, köylü korkudan nasıl badi badi koşmaya başlamıştı?" (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
[isim]
Ördek
- ADEM
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Yokluk
- "Ne civarda bir köy var ne bir evin hayali / Sonun ademdir diyor insana yolun hâli." (Faruk Nafiz Çamlıbel)
-
[isim]
Yokluk
- ADLI
-
-
[sıfat]
Adı olan
- "Bence Ahmet Hamdi'nin en büyük şaheseri 'Beş Şehir' adlı ölmez yapıtıdır." (Haldun Taner)
-
Ünlü
-
[sıfat]
Adı olan
- AKAD
- ...
- ADAY
-
-
[isim]
Bir görev, bir iş için kendini ileri süren veya başkaları tarafından ileri sürülen kimse
- "Babası da beni damat adayı olarak görüyordu." (Mahmut Yesari)
- "Siyasi parti grupları Başkanlık için aday gösteremezler." (Anayasa)
- "Geçen seçim bu dört kardeşin dördü de ayrı partiden aday oldular." (Haldun Taner)
-
Bir iş için yetiştirilmekte, eğitilmekte olan kimse, namzet
- "Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan adayları, on gün içinde Başkanlık Divanına bildirilir." (Anayasa)
-
[isim]
Bir görev, bir iş için kendini ileri süren veya başkaları tarafından ileri sürülen kimse
- VADİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
İki dağ arasındaki çukurca arazi veya geçit, koyak
- "Vadinin hemen kıyı başında idi ve çevresinde beş karaltı vardı." (Tarık Buğra)
- "Musahabe bu vadiye dökülünce tekrar karışmak ihtiyacını duydum." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Alan, yol, tarz
- "... münakaşa kızışınca lakırtıyı hemen meslek bakımından çok zararlı bir vadiye yani şahsiyata sürüklediklerini hatırlarız." (Burhan Felek)
-
[isim]
İki dağ arasındaki çukurca arazi veya geçit, koyak
- ZADE
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Oğul, evlat
- "Şimdi bilmem ne zade namı altında, İstanbul'un en büyük zenginlerinden biriydi." (Ömer Seyfettin)
-
[sıfat]
Doğmuş
-
[isim]
Oğul, evlat
- ADIM
-
-
[isim]
Yürümek için yapılan ayak atışlarının her biri
- "Kâmil Bey merdivene doğru adım attı."
- "Faik Bey artık konağa adımını atmıyor, artık ne Servet Bey'e hatta ne de Cemal'e görünüyordu." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
- "Ferit daha hızlı yürüdü, onlar da adımlarını sıklaştırarak aradaki mesafeyi muhafazaya çalışıyorlardı." (Peyami Safa)
-
Bir ayak atışıyla alınan ve uzunluğu yaklaşık 75 cm olan mesafe
-
Girişim, hamle
-
Bir gösterge ucunun eş olarak ayrılmış yaylardan biri boyunca aldığı yol
-
Bir yarışın belirli uzaklığı kapsayan bölümlerinden her biri, etap
-
Ayakta, esas duruşta, bir ayağın türlü yönlerde iki ayak boyu kadar yer değiştirmesi
-
İki dişli arasındaki aralık
- "Bir vida adımı."
-
[isim]
Yürümek için yapılan ayak atışlarının her biri
- ADAP
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Töre
-
Yol yordam, yol yöntem
- "Edebiyatın da kendine mahsus adabı var." (Orhan Veli Kanık)
-
[isim]
Töre
- ADET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Sayı
-
Tane
- "Toplananların adedi dokuz on bini geçince bir silah patlatılacaktı." (Ömer Seyfettin)
-
[isim]
Sayı
- ADCI
-
-
[isim]
Adcılık öğretisine bağlı kimse
-
[isim]
Adcılık öğretisine bağlı kimse