İçinde ad olan 4 harfli 27 kelime var. İçerisinde AD bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ad olan kelimeler listesine ya da Sonu ad ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- ZADE
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Oğul, evlat
- "Şimdi bilmem ne zade namı altında, İstanbul'un en büyük zenginlerinden biriydi." (Ömer Seyfettin)
-
[sıfat]
Doğmuş
-
[isim]
Oğul, evlat
- BADE
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Şarap, içki
- "Fincanı taştan oyarlar / İçine bade koyarlar." (Halk türküsü)
-
[isim]
Şarap, içki
- ADAŞ
-
-
[isim]
Adları aynı olanlardan her biri
- "Adaşının, neyin nesi olduğunu hiç bilmiyordu." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
[isim]
Adları aynı olanlardan her biri
- ADAT
- ...
- ADET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Sayı
-
Tane
- "Toplananların adedi dokuz on bini geçince bir silah patlatılacaktı." (Ömer Seyfettin)
-
[isim]
Sayı
- ADCI
-
-
[isim]
Adcılık öğretisine bağlı kimse
-
[isim]
Adcılık öğretisine bağlı kimse
- BADİ
-
-
[isim]
Ördek
- "Hani biz bir çayırda arabayla geçerken bir boğa çıkageldi, köylü korkudan nasıl badi badi koşmaya başlamıştı?" (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
[isim]
Ördek
- ADLI
-
-
[sıfat]
Adı olan
- "Bence Ahmet Hamdi'nin en büyük şaheseri 'Beş Şehir' adlı ölmez yapıtıdır." (Haldun Taner)
-
Ünlü
-
[sıfat]
Adı olan
- ADİL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Adaletle iş gören, adaletten, doğruluktan ayrılmayan, hakkı yerine getiren, adaletli
-
[sıfat]
Adaletle iş gören, adaletten, doğruluktan ayrılmayan, hakkı yerine getiren, adaletli
- ADAY
-
-
[isim]
Bir görev, bir iş için kendini ileri süren veya başkaları tarafından ileri sürülen kimse
- "Babası da beni damat adayı olarak görüyordu." (Mahmut Yesari)
- "Siyasi parti grupları Başkanlık için aday gösteremezler." (Anayasa)
- "Geçen seçim bu dört kardeşin dördü de ayrı partiden aday oldular." (Haldun Taner)
-
Bir iş için yetiştirilmekte, eğitilmekte olan kimse, namzet
- "Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan adayları, on gün içinde Başkanlık Divanına bildirilir." (Anayasa)
-
[isim]
Bir görev, bir iş için kendini ileri süren veya başkaları tarafından ileri sürülen kimse
- SADA
-
-
[isim]
Bakınız seda
-
[isim]
Bakınız seda
- SADE
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[sıfat]
Süsü, gösterişi olmayan, yalın, gösterişsiz
- "İki ufak çocuk konuşarak gidiyor; hâlleri o kadar sade, o kadar sevimli ki imrenmemek mümkün değil." (Memduh Şevket Esendal)
-
Şeker katılmamış (kahve)
- "Sade kahve."
-
[zarf]
(sa:'de) Yalnızca, yalnız, ancak, sadece
- "Hem düşünmeli ki insan kısmı sade para ile doymaz." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Yalın, süssüz, anlaşılır olan (üslup, anlatım)
- "Lirik şiir en halis şairlerin elinde gayet sadedir." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
[sıfat]
Süsü, gösterişi olmayan, yalın, gösterişsiz
- ADLİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Adaletle ilgili
- "Hâkimler ve savcılar adli ve idari yargı hâkim ve savcıları olarak görev yaparlar." (Anayasa)
-
[sıfat]
Adaletle ilgili
- HADİ
-
-
[ünlem]
Haydi
-
[ünlem]
Haydi
- ADAK
-
-
[isim]
Adama işi, nezir
- "Sen bana niye söylemedin? Sadaka verirdik, adak adardık." (Memduh Şevket Esendal)
-
Adanılan şey, nezir
- "Hanım, bu aldığınız şeylerin adağını unuttunuz." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
[isim]
Adama işi, nezir
- AKAD
- ...
- DADI
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Çocuk bakımı ile görevli kadın
- "Yaşlanınca torunlarına dadı olmuş bütün kadınların öçlerini almak istiyor gibiydi." (Memduh Şevket Esendal)
-
[isim]
Çocuk bakımı ile görevli kadın
- ADAM
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
İnsan
- "Adam hesabına koyup bir hatır sormaz, bir çift lakırtı etmezler." (Memduh Şevket Esendal)
- "Anasını durmadan nefes aldırmadan azarlıyor, babasını adam yerine koymuyor, ağzını açarken susturuyordu." (Refik Halit Karay)
- "İşimiz adamına düştü de kolayca yapıldı."
-
Erkek kişi, kadın karşıtı
- "İyi bir adam isterse, babası da verirse, varacak." (Memduh Şevket Esendal)
- "Şimdiki belediye başkanı sayesinde şehir adama benzedi."
-
Birinin yanında ve işinde bulunan kimse
- "Kendisi gayet kibirli, öfkeli olduğu için hizmetçileri ve adamları korkarlar." (Kemal Tahir)
-
Birinin yararlandığı, kullandığı kimse
- "Hemen hepsi para çevrelerinin adamlarıydı." (Cemil Meriç)
-
Birinin sözünü dinleyen, nazını çeken kimse, kayırıcı
- "O benim adamımdır, hiçbir ricamı geri çevirmez."
-
Görevli kimse
- "Artık şunları toplatsak, dedi, kavasa söyleseniz de bir adam buluverse." (Refik Halit Karay)
-
İyi huylu, güvenilir kimse
- "Amcam, güngörmüş bir adamdı." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Bir alanda derin bilgisi olan kimse
- "Bir sanatçının, bilim adamının düşünmek için bol zamana ihtiyacı vardır." (Haldun Taner)
-
Bir alanı benimseyen kimse
-
[ünlem]
Bir şeyin önemsenmediği anlatılmak istendiğinde kullanılan söz
- "Adam, vazgeç!"
-
Eş, koca
-
[isim]
İnsan
- ADAP
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Töre
-
Yol yordam, yol yöntem
- "Edebiyatın da kendine mahsus adabı var." (Orhan Veli Kanık)
-
[isim]
Töre
- ADEM
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Yokluk
- "Ne civarda bir köy var ne bir evin hayali / Sonun ademdir diyor insana yolun hâli." (Faruk Nafiz Çamlıbel)
-
[isim]
Yokluk