İçinde aba olan 7 harfli 67 kelime var. İçerisinde ABA bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında aba olan kelimeler listesine ya da Sonu aba ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
A A B Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
3 Harfli Kelimeler
ABA
2 Harfli Kelimeler
AB
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- YABANCI
-
-
[sıfat]
Başka bir milletten olan, başka bir milletle ilgili olan (kimse), bigâne, ecnebi
- "Bu toprak bizimdir, içinde yabancının işi yok." (Ruşen Eşref Ünaydın)
- "Çocukluğumdan beri aşina olduğum ses bana yabancı geldi." (Halide Edip Adıvar)
- "Yabancısı olmadığımız ikinci kattaki küçük odaya yerleştik." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
Aileden, çevreden olmayan (kimse veya şey), özge
- "Ben, yabancı bir adam, neme lazım, hiç sesimi çıkarmadım." (Memduh Şevket Esendal)
-
Tanınmayan, bilinmeyen, yad
- "Yabancı müşteri giremezdi kapısından. Gelenler hep edebiyat adamlarıydı." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
Aynı türden, aynı çeşitten olmayan
- "Yağın içinde yabancı maddeler var."
-
Bir konuda bilgisi, deneyimi olmayan
- "Bu uygulamanın yabancısıyım."
-
Belli bir yere veya kimseye özgü olmayan
- "Yabancı arabalar buraya park edemez."
-
[sıfat]
Başka bir milletten olan, başka bir milletle ilgili olan (kimse), bigâne, ecnebi
- KABAHAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Uygunsuz hareket, çirkin, yakışıksız davranış, suç, kusur, töhmet
- "Bir kabahat gizlenirse büyür, söylenirse küçülür." (Peyami Safa)
- "O, atı kızdırıyor, çileden çıkarıyor diye, bütün kabahati seyisinde buluyordu." (Abdülhak Şinasi Hisar)
- "Bu kabahati işlemiş, bu akşam tütsüyü, şerbeti unutmuştum." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
- "Bu işte kabahati sobaya yüklemek lazım geliyor." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Hafif hapis, para cezası veya meslek ve sanattan alıkonulma ile cezalandırılan suç
-
[isim]
Uygunsuz hareket, çirkin, yakışıksız davranış, suç, kusur, töhmet
- KABALIK
-
-
[isim]
Kaba olma durumu
-
Kaba davranış, nezaketsizlik, huşunet
- "Bu kabalığımı şimdiki vaziyetime bağışlayınız." (Peyami Safa)
-
[isim]
Kaba olma durumu
- BABASIZ
-
-
[sıfat]
Yetim
-
[sıfat]
Yetim
- KABADÜZ
- ...
- BABAEVİ
-
-
[isim]
Baba ocağı
- "Artık babaevinden çıkmış, daha iyi bir yere taşınmışsındır." (Refik Halit Karay)
-
[isim]
Baba ocağı
- AĞABABA
-
-
[isim]
Dede, ata
- "Onun ağababası bizim de büyük ceddimiz sayılır." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
[sıfat]
Bir yerde, bir topluluk içinde etkili olan, sözü geçen, ileri gelen (kimse)
-
[ünlem]
Sanı "ağa" olan babaya çocuğunun sesleniş sözü
-
[isim]
Dede, ata
- ABARTIK
-
-
[sıfat]
Abartılmış
- "Bu sözler, günümüz için eskimiş ve abartık edalı olabilir." (Selim İleri)
-
[sıfat]
Abartılmış
- ABANMAK
-
-
[-e]
Eğilerek bir şeyin, bir kimsenin üzerine kapanmak
- "Efendi, sen de ne üstüme abanıyorsun?" (Burhan Felek)
-
Bir yere veya bir kimseye yaslanmak, dayanmak
- "Baba, 'ya Allah' nidası ile yerinden zorla, oğluna abanarak kalktı." (Refik Halit Karay)
-
Güç vererek direnmek, bastırmak
-
Birine yük olarak onun sırtından geçinmeye çalışmak
-
Bir şeyin veya bir kimsenin üzerine çöküp çullanmak
- "İki herif zavallıya abanıyorlar." (Ahmet Rasim)
-
Boksta karşılaşma sırasında rakibine yaslanmak
-
Futbolda topa olanca gücüyle vurmak
-
[-e]
Eğilerek bir şeyin, bir kimsenin üzerine kapanmak
- BALABAN
-
-
[sıfat]
İri, büyük
-
Şişman, gürbüz (kimse, çocuk)
-
[sıfat]
İri, büyük
- MERHABA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Selam
- "Sıkı fıkı dostluklarını değil, şöyle uzaktan bile merhabalarını istemiyorum." (Mahmut Yesari)
- "Kişileri kendi adıyla anmıştım, ona buna, yardımına koşan bunca kişilere bir merhaba çakayım diye." (Azra Erhat)
- "Bir oturun bakalım, bir merhaba edelim!" (Memduh Şevket Esendal)
-
[ünlem]
(me'rhaba:) "Geniş ve mamur yere geldiniz, rahat ediniz, günaydın, hoş geldiniz" anlamlarında bir esenleşme veya selamlaşma sözü
- "Merhaba, arkadaş! Hoş geldiniz."
-
[isim]
Selam
- DİYABAZ
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Feldspatlardan bir plajiyoklaz ile ojitten oluşmuş yeşil renkli bir kütle
-
[isim]
Feldspatlardan bir plajiyoklaz ile ojitten oluşmuş yeşil renkli bir kütle
- ARABAŞI
-
-
[isim]
Hindi veya tavuk etiyle hazırlanan, pişmiş ve dondurulmuş hamur ile birlikte yenen çorba
-
[isim]
Hindi veya tavuk etiyle hazırlanan, pişmiş ve dondurulmuş hamur ile birlikte yenen çorba
- BABACIK
-
-
[isim]
Sevimli, hoş, sempatik baba
- "Ertesi gün okulun yolunu tutunca yine üniformalarının içinde anacıklarının, babacıklarının görmek istedikleri masum çocuksu hâllerine dönerler." (Haldun Taner)
-
[isim]
Sevimli, hoş, sempatik baba
- BABAGAN
- ...
- ECEABAT
- ...
- TABAKLI
- ...
- TABABET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Hekimlik
- "Medeniyet buna da bir ad bulmuş, tababet hemen raporunu veriyor." (Aka Gündüz)
-
Tıp bilgisi
-
[isim]
Hekimlik
- GABAVET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Anlayışsızlık, kalın kafalılık, bönlük
- "... doktorasının bitmesi uzun sürdüğü için düşmanları tarafından gabavetle itham edilirdi." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
[isim]
Anlayışsızlık, kalın kafalılık, bönlük
- HARABAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Yıkıntılar, harabeler, viraneler
-
Divan edebiyatının eserlerinde geçen içkili eğlence yeri, meyhane
-
[isim]
Yıkıntılar, harabeler, viraneler