İçinde aba olan 7 harfli 67 kelime var. İçerisinde ABA bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında aba olan kelimeler listesine ya da Sonu aba ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
A A B Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
3 Harfli Kelimeler
ABA
2 Harfli Kelimeler
AB
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- SABAHKİ
-
-
[sıfat]
Sabah olan, sabah yapılan
-
[sıfat]
Sabah olan, sabah yapılan
- ODABAŞI
-
-
[isim]
Hanlarda çalışan uşakların başı
- "Hana gelinceye kadar planını kurmuştu. Odabaşı ile hemen hesabını kesti." (Ömer Seyfettin)
-
Yeniçeri kuruluşunda görevi alaylarda selam törenlerini düzenlemek ve yönetmek olan subay
-
[isim]
Hanlarda çalışan uşakların başı
- BEYBABA
-
-
[isim]
Çocukların babaları için kullandığı saygı sözü
- "Beybabam nerede, dadı?" (Peyami Safa)
-
[ünlem]
Yaşlı erkekler için kullanılan bir seslenme sözü
- "Kadınlardan süvari olur mu beybaba! Vay o geminin hâline..." (Zeyyat Selimoğlu)
-
[isim]
Çocukların babaları için kullandığı saygı sözü
- BABADAĞ
- ...
- BABAÇKO
-
-
[sıfat]
Güçlü ve gösterişli, iri yarı (kadın)
-
[sıfat]
Güçlü ve gösterişli, iri yarı (kadın)
- KABADÜZ
- ...
- HIYABAN
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
İki tarafı düzgün ağaçlı yol veya bulvar
- "Sustu bülbüller hıyaban uykuda / Esme ey bad esme canan uykuda." (Faruk Nafiz Çamlıbel)
-
[isim]
İki tarafı düzgün ağaçlı yol veya bulvar
- ABARTIK
-
-
[sıfat]
Abartılmış
- "Bu sözler, günümüz için eskimiş ve abartık edalı olabilir." (Selim İleri)
-
[sıfat]
Abartılmış
- BOYABAT
- ...
- TABANCA
-
-
[isim]
Kısa, hafif, cepte veya belde taşınan ateşli silah
- "Biraz eğildikleri zaman cübbelerinin arkasında tabanca kabzalarının kabartısı görülür." (Falih Rıfkı Atay)
- "Tabancasına davranmaya vakit kalmadan sıkışıverdi kalabalığın ortasına." (Çetin Altan)
-
Boyacılıkta kullanılan, basınçlı hava yardımıyla boya püskürtmeye yarayan araç
-
[isim]
Kısa, hafif, cepte veya belde taşınan ateşli silah
- BABASIZ
-
-
[sıfat]
Yetim
-
[sıfat]
Yetim
- ÇABASIZ
-
-
[sıfat]
Çaba göstermeyen, çabalamayan (kimse)
-
[zarf]
Çaba göstermeden, çabalamadan
-
[sıfat]
Çaba göstermeyen, çabalamayan (kimse)
- KABAKÇI
-
-
[isim]
Kabak yetiştiren veya satan kimse
-
[isim]
Kabak yetiştiren veya satan kimse
- KABARIŞ
-
-
[isim]
Kabarma işi veya biçimi
-
[isim]
Kabarma işi veya biçimi
- BABAGAN
- ...
- BABACAN
-
-
[sıfat]
Cana yakın, olgun, hoşgörülü, iyi kalpli, güvenilir (erkek)
- "Bu babacan yürekli, öfkesi, sevgisi katıksız, kaya gibi sağlam ve güvenilir adam..." (Atilla İlhan)
-
[sıfat]
Cana yakın, olgun, hoşgörülü, iyi kalpli, güvenilir (erkek)
- YABANCI
-
-
[sıfat]
Başka bir milletten olan, başka bir milletle ilgili olan (kimse), bigâne, ecnebi
- "Bu toprak bizimdir, içinde yabancının işi yok." (Ruşen Eşref Ünaydın)
- "Çocukluğumdan beri aşina olduğum ses bana yabancı geldi." (Halide Edip Adıvar)
- "Yabancısı olmadığımız ikinci kattaki küçük odaya yerleştik." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
Aileden, çevreden olmayan (kimse veya şey), özge
- "Ben, yabancı bir adam, neme lazım, hiç sesimi çıkarmadım." (Memduh Şevket Esendal)
-
Tanınmayan, bilinmeyen, yad
- "Yabancı müşteri giremezdi kapısından. Gelenler hep edebiyat adamlarıydı." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
Aynı türden, aynı çeşitten olmayan
- "Yağın içinde yabancı maddeler var."
-
Bir konuda bilgisi, deneyimi olmayan
- "Bu uygulamanın yabancısıyım."
-
Belli bir yere veya kimseye özgü olmayan
- "Yabancı arabalar buraya park edemez."
-
[sıfat]
Başka bir milletten olan, başka bir milletle ilgili olan (kimse), bigâne, ecnebi
- SABAHÇI
-
-
[isim]
Nöbeti sabaha doğru olan veya sabaha rastlayan kimse
-
Uyumadan sabahı bulan kimse
-
İkili öğretim yapan okullarda öğleden önce ders gören öğrenci, öğlenci karşıtı
-
[isim]
Nöbeti sabaha doğru olan veya sabaha rastlayan kimse
- TABAKLI
- ...
- KABAHAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Uygunsuz hareket, çirkin, yakışıksız davranış, suç, kusur, töhmet
- "Bir kabahat gizlenirse büyür, söylenirse küçülür." (Peyami Safa)
- "O, atı kızdırıyor, çileden çıkarıyor diye, bütün kabahati seyisinde buluyordu." (Abdülhak Şinasi Hisar)
- "Bu kabahati işlemiş, bu akşam tütsüyü, şerbeti unutmuştum." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
- "Bu işte kabahati sobaya yüklemek lazım geliyor." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Hafif hapis, para cezası veya meslek ve sanattan alıkonulma ile cezalandırılan suç
-
[isim]
Uygunsuz hareket, çirkin, yakışıksız davranış, suç, kusur, töhmet