İçinde aa olan 6 harfli 26 kelime var. İçerisinde AA bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında aa olan kelimeler listesine ya da Sonu aa ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- KANAAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Elindekinden hoşnut olma durumu, kanıklık, yeter bulma, yetinme, fazlasını istememe, doyum
- "Halk, gördüklerine kanaat ederek ve oyunun bittiğini anlayarak memnun, sessizce tiyatroyu boşalttılar." (Memduh Şevket Esendal)
- "Artık Kâmuran'ın ömrümün en büyük aşkı, geleceğime bir tek hâkim kudret olduğuna kanaat getirdim." (Halide Edip Adıvar)
-
Kanma, inanma
- "Sınıfını geçeceğine kanaatim yok."
-
Kanış, kanı, inanç, düşünce
- "Biz kanaatlerimizi açık söyleriz." (Etem İzzet Benice)
-
[isim]
Elindekinden hoşnut olma durumu, kanıklık, yeter bulma, yetinme, fazlasını istememe, doyum
- DEFAAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Kereler, kezler
-
[isim]
Kereler, kezler
- ZİRAAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Tarım
-
[isim]
Tarım
- LAAKAL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[zarf]
En azından, hiç olmazsa
- "Büyük hanın altında sıra kahveler vardır ya; her birinde laakal iki, üç dava vekiline tesadüf edilir." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[zarf]
En azından, hiç olmazsa
- SAATLİ
-
-
[sıfat]
Saati olan, saati bulunan
- "Sınıfın bir tek saatlisi olduğu için onu her derste birkaç defa çıkarıyor." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[sıfat]
Saati olan, saati bulunan
- KITAAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Kıtalar, ana karalar
-
Asker birlikleri
-
[isim]
Kıtalar, ana karalar
- BERAAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Aklanma
- "Bu kararın okunuşu üzerine beraat edenler serbest bırakılmışlardı." (Hüseyin Cahit Yalçın)
-
[isim]
Aklanma
- SAATÇİ
-
-
[isim]
Saat yapan, onaran veya satan kimse
-
[isim]
Saat yapan, onaran veya satan kimse
- İCRAAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Yapılan işler, çalışmalar, uygulamalar
- "Edebiyat konusunda hükûmet daima bizim fikrimizi alır, ondan sonra icraata geçer." (Haldun Taner)
-
[isim]
Yapılan işler, çalışmalar, uygulamalar
- TABAAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Basımcılık
-
[isim]
Basımcılık
- İFŞAAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Gizli bir şeyi ortaya çıkarmak için yapılan açıklamalar
- "İkimiz de hayatlarımız hakkında ifşaatta bulunmadık." (Refik Halit Karay)
-
[isim]
Gizli bir şeyi ortaya çıkarmak için yapılan açıklamalar
- İNŞAAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Yapı, yapı işleri
- "Arsalar satıldıktan sonra inşaat başladı." (Haldun Taner)
-
Yapma işi, yapım
- "Gemi inşaatı."
-
[isim]
Yapı, yapı işleri
- MATBAA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Basımevi
-
[isim]
Basımevi
- FECAAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Çok acıklı, yürekler acısı durum
- "Balkan Harbinin fecaatlerinden sonraki hadiseler de malumunuzdur." (Etem İzzet Benice)
-
[isim]
Çok acıklı, yürekler acısı durum
- ŞEFAAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Birinin suçunun bağışlanması veya dileğinin yerine getirilmesi için o kimseyle Tanrı arasında peygamberin yaptığı aracılık
-
[isim]
Birinin suçunun bağışlanması veya dileğinin yerine getirilmesi için o kimseyle Tanrı arasında peygamberin yaptığı aracılık
- SINAAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Zanaat
-
[isim]
Zanaat
- ZANAAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
İnsanların maddeye dayanan gereksinimlerini karşılamak için yapılan, öğrenimle birlikte deneyim, beceri ve ustalık gerektiren iş, sınaat
- "Âşık Mehmet yalnız bir zanaat sahibi değil, bir sanatkârdı." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
El ustalığı isteyen işler
-
[isim]
İnsanların maddeye dayanan gereksinimlerini karşılamak için yapılan, öğrenimle birlikte deneyim, beceri ve ustalık gerektiren iş, sınaat
- CEMAAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir imama uyup namaz kılan kişiler
-
İnsan kalabalığı, topluluk
- "Sonra, dağılmayan, etrafını saran cemaate dönüyor." (Tarık Buğra)
-
Bir dinden veya bir soydan olanların topluluğu
- "Önde Rum patriği, arkada bütün cemaatlerin patrikleri, hepsi sırma esvaplı ve altın taçlı, sopalarını taşa vurarak mezarın etrafını tavaf ettiler." (Falih Rıfkı Atay)
-
[isim]
Bir imama uyup namaz kılan kişiler
- MAARİF
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bilgi ve kültür
-
Öğretim ve eğitim sistemi
- "En büyük emelim, maarif vekili olarak yurdumun irfanını yükseltmektir." (Atatürk)
-
[isim]
Bilgi ve kültür
- KIRAAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Okuma
- "Orada da bu gece kıraatleri devam ediyordu." (Hüseyin Cahit Yalçın)
-
Kur'an'ı belli kural ve işaretlere göre okuma
- "Olsa olsa mevzun cümlelerden mürekkep bir parçayı iyi kıraat etmiş olur." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
[isim]
Okuma