İçinde aç olan 5 harfli 66 kelime var. İçerisinde AÇ bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında aç olan kelimeler listesine ya da Sonu aç ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- MİRAÇ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Göğe çıkma
-
[isim]
Göğe çıkma
- NAÇİZ
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[sıfat]
Değersiz, önemsiz
- "Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır." (Atatürk)
-
[sıfat]
Değersiz, önemsiz
- KULAÇ
-
-
[isim]
Gerilerek açılmış iki kolun parmak uçları arasındaki uzaklık
- "Hortum beş on kulaç ötemize yanaşmıştı." (Halikarnas Balıkçısı)
-
[isim]
Gerilerek açılmış iki kolun parmak uçları arasındaki uzaklık
- SAÇLI
-
-
[sıfat]
Saçı olan
- "Ak saçlı. Sarı saçlı."
-
[sıfat]
Saçı olan
- KISAÇ
- ...
- ALMAÇ
-
-
[isim]
Bir elektrik akımını alıp başka bir kuvvete çeviren cihaz, alıcı, reseptör
-
[isim]
Bir elektrik akımını alıp başka bir kuvvete çeviren cihaz, alıcı, reseptör
- KAÇAK
-
-
Bağlı bulunduğu yerden veya yasadan kaçan, uzaklaşan
- "Vapurda bir de kaçak Rus ailesi var." (Aka Gündüz)
-
Yasaca yapılması yasak olan veya yapılması için gerekli izin alınmayan
- "Kaçak kat."
-
Yasaca belirtilmiş gerekli gümrük ve vergileri ödenmeden bir yere sokulan veya bir yerden çıkarılan
- "Öyle olduğu hâlde kaçak sigaramla hâli unutmaya çalışıyordum." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[isim]
Bir kaptan, bir borudan sızan gaz veya sıvı, bir telden kaçan akım
- "Bu odada kaçak var."
-
[isim]
Gizlice kaçırılmış olan mal veya madde
- "Şu âlâ kaçaktan birer sigara sarar mısınız?" (Sermet Muhtar Alus)
-
[zarf]
Yasalara, kurallara uymayarak, gizlice
- "Bütün harp müddetince babası ile İsviçre'de kaçak yaşadı." (Aka Gündüz)
-
Bağlı bulunduğu yerden veya yasadan kaçan, uzaklaşan
- KAÇTA
-
-
[zarf]
Ne zaman?
- "Ne güzel eğlence dedim, dün gene kaçta yattın?" (Memduh Şevket Esendal)
-
[zarf]
Ne zaman?
- İHRAÇ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Çıkarma, dışarıya atma
-
Yurt dışına mal satma
- "Partiden ihraç edildi."
-
[isim]
Çıkarma, dışarıya atma
- TOPAÇ
-
-
[isim]
Çevresine ip sarılıp birden bırakılarak veya kamçı ile vurularak döndürülen koni biçiminde ucu sivri oyuncak
-
Kurşun borunun ağzını genişletmekte kullanılan bir tür ağaç tıkaç
-
Kayık küreğinin toparlakça yeri
-
Toparlak sepet veya küçük küfe
-
[isim]
Çevresine ip sarılıp birden bırakılarak veya kamçı ile vurularak döndürülen koni biçiminde ucu sivri oyuncak
- KAYAÇ
-
-
[isim]
Doğada büyük yer tutan, yer kabuğunun yapı gereci olan bir veya birkaç mineralden oluşan kütle, külte, porfir
-
[isim]
Doğada büyük yer tutan, yer kabuğunun yapı gereci olan bir veya birkaç mineralden oluşan kütle, külte, porfir
- KOŞAÇ
-
-
[isim]
Ad cümlelerinde özne ile yüklemi birleştiren, yükleme güçlü ihtimal, olumluluk, olumsuzluk, süreklilik, kesinlik kavramları veren -dır / -dir eki veya değil kelimesi
-
[isim]
Ad cümlelerinde özne ile yüklemi birleştiren, yükleme güçlü ihtimal, olumluluk, olumsuzluk, süreklilik, kesinlik kavramları veren -dır / -dir eki veya değil kelimesi
- BAÇLI
- ...
- VURAÇ
-
-
[isim]
Raket
-
[isim]
Raket
- AÇMAK
-
-
[-i]
Bir şeyi kapalı durumdan açık duruma getirmek
- "Kapıyı açan hizmetçi benim kadın olduğumu anlamadı." (Sait Faik Abasıyanık)
- "Babam açtı ağzını, yumdu gözünü ... öyle şeyler söyledi ki ben burada mümkün değil tekrarlayamam." (Ömer Seyfettin)
-
Bir şeyin kapağını veya örtüsünü kaldırmak
- "Örtüyü açmaya mecburum." (Refik Halit Karay)
-
Engeli kaldırmak
- "Karla kapanan yolu açmak."
-
Sarılmış, katlanmış, örtülmüş veya iliklenmiş olan şeyleri bu durumdan kurtarmak
- "Kadın hamalı dışarı çıkardı, sonra çantasını açıp birkaç lira çıkardı." (Memduh Şevket Esendal)
-
Bir şeyi, bir yeri oyarak veya kazarak çukur, delik oluşturmak
-
Tıkalı bir şeyi bu durumdan kurtarmak
- "Tıkanmış boruyu açmak."
-
Çevresini genişletmek
- "Anıtın çevresini açmak."
-
Birbirinden uzaklaştırmak
- "Kollarını açtı."
-
Yarmak
- "Çıbanı açmak."
-
Düğümü veya dolaşmış bir şeyi bu durumdan kurtarmak
- "Yumağı açmak."
-
Bir toplantıyı başlatmak
-
Bir kuruluşu, bir iş yerini işler duruma getirmek
- "Bu heykeli açmak için bir seneden beri münasip bir fırsat kollanıyordu." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Bir aygıtı, bir düzeneği çalışır duruma getirmek
- "Radyoyu açmak."
- "Elektriği açmak."
-
Alışverişi başlatmak
- "Bakan, tütün piyasasını açtı."
-
Rengin koyuluğunu azaltmak
- "Bu boyayı biraz daha açmalı."
-
Yakışmak, güzel göstermek
- "Bu renk odayı açtı."
-
Ferahlık vermek
-
Beğenmek
- "Burası beni açmadı, başka yere gidelim."
-
Bir konu ile ilgili konuşmak
-
[-i]
Avunmak veya danışmak için söylemek, içini dökmek
- "Size derdimi açmaya geldim." (Falih Rıfkı Atay)
-
[nsz]
Yapmak, düzenlemek
- "Sınav açmak."
-
[nsz]
Ayırmak, tahsis etmek
- "Senin için üst katta bir oda açtık."
-
Görünür duruma getirmek
- "Kollarını, göğsünü açmış."
-
[nsz]
Bulutların dağılmasıyla gökyüzü aydınlanmak
-
Satranç, poker vb. oyunları başlatmak
-
[nsz]
Geçit vermek
- "Evin arka tarafına geçmek için kapı açtık."
-
Sıkılganlığını, utangaçlığını gidermek
- "Öğretmen sürekli konuşuyor, öğrenciyi açmak istiyordu."
-
Savaşla almak, fethetmek
-
[-i]
Bir şeyi kapalı durumdan açık duruma getirmek
- PAÇAL
-
-
[isim]
Ekmek yapmak için çeşitli tahılların yasaya göre belirlenen gerekli karışım oranı
-
Çeşitli şeylerin karışımı
-
[isim]
Ekmek yapmak için çeşitli tahılların yasaya göre belirlenen gerekli karışım oranı
- TIKAÇ
-
-
[isim]
Herhangi bir şeyin delik veya ağzını tıkamaya yarayan nesne
-
[isim]
Herhangi bir şeyin delik veya ağzını tıkamaya yarayan nesne
- MAÇKA
- ...
- KAÇAR
-
-
[sıfat]
Kaç soru sıfatının üleştirme biçimi
- "Bu evler kaçar odalı?"
- "Her birinden kaçar tane aldınız?"
-
[sıfat]
Kaç soru sıfatının üleştirme biçimi
- ORTAÇ
-
-
[isim]
Sıfat-fiil
-
[isim]
Sıfat-fiil