İçinde u olan 2 harfli 13 kelime var. İçerisinde U harfi bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında u harfi olan kelimeler listesine ya da Sonu u harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

HU

  1. [ünlem] "Neredesin, bana bak" anlamlarında, genellikle kadınlar tarafından kullanılan bir seslenme sözü
  2. Dervişler arasında kullanılan bir seslenme sözü

UZ

  1. [sıfat] İyi, güzel
  2. İşe yatkın, becerikli, mahir

SU

  1. [isim] Hidrojenle oksijenden oluşan, sıvı durumunda bulunan, renksiz, kokusuz, tatsız madde, ab
    • "Dere suyu tekmil çamur. Halk kuyu suyu içmek mecburiyetinde..." (Reşat Nuri Güntekin)
    • "Ayakkabılarım su alıyor."
    • "Kışın bile kar yağarken kova kova soğuk su dökünürüm." (Refik Halit Karay)
    • "Ben bir yere gidemem, arkamda gömlek su gibi." (Memduh Şevket Esendal)
  2. Bu sıvıdan oluşan kitle, deniz, akarsu
    • "Koltuğuna oturdu, Haliç'in bulanık sularına daldı." (Falih Rıfkı Atay)
    • "Şoförlükten bir senede artırdığım para ile bu bağı almıştım. O vakit su gibi para akıyordu." (Reşat Nuri Güntekin)
    • "Melahat büsbütün su koyuvermiş, yerlere yatarak gülüyor." (Haldun Taner)
    • "Esasen, paramız ... bu gidişle suyunu çekecek." (Ercüment Ekrem Talu)
  3. Meyve, sebze vb.nin sıkılmasıyla elde edilen sıvı
    • "Portakal suyu. Domates suyu."
  4. Bazı kokulu yaprak veya çiçeklerin imbikten çekilmesiyle elde edilen kokulu sıvı
    • "Çiçek suyu. Gül suyu."
    • "... yaptığı kısacık bıçaklar bile iki kat olur kırılmazdı, çeliğe su vermek, sanatının yalnız ona mahsus bir sırrı idi." (Ömer Seyfettin)
  5. Yemeğin sıvı bölümü
    • "Belki de iki bardak turşu suyu içecek." (Sait Faik Abasıyanık)
    • "Bu güven bir yerinden su alıyorsa o gediği zamanında kapamak gerekir." (Haldun Taner)
  6. Kez
    • "Meyveleri iki su yıka."
  7. Demir araçları ateşte kızdırdıktan sonra, suya daldırılarak sağlanılan sertlik
    • "Bu bıçağın suyunu iyi vermemişler."

BU

  1. [sıfat] Yerde, zamanda veya söz zincirinde en yakın olanı gösteren bir söz
    • "Bu ev geniştir."
    • "Aradan otuz bu kadar yıl geçti."
    • "Bu minval üzere uskumruyu bir hayli yumuşattıktan sonra..." (Reşat Nuri Güntekin)
    • "Cumhuriyetten bu yana."
  2. [zamir] En yakında bulunan bir varlığı veya biraz önce anılan bir şeyi işaret yolu ile belirtmek için kullanılan bir söz

UY
...
ŞU

  1. Bu kelimesine göre yerde, zamanda veya söz zincirinde biraz uzak olanı niteleyen söz
    • "Masanın üstünde şu mektubu buldu" (Memduh Şevket Esendal)
    • "Bir incir çekirdeğini doldurmayan sebeplerle şunun şurasında ne var ki ağzımızın tadını kaçırıyorsunuz." (Osman Cemal Kaygılı)
  2. [zamir] Biraz uzakta olan bir varlığı veya biraz önce anılan bir şeyi işaret yolu ile belirtmek için kullanılan söz
    • "Bunu istemem, şunu isterim."
    • "Şu sırada bütün belalar neredeysem gelip beni buluyor" (Atilla İlhan)

UN

  1. [isim] Öğütülerek toz durumuna getirilmiş tahıl ve başka besin maddeleri
    • "İstanbul'da mısır unundan baklava yapılırmış, diye bir gün köye geldi." (Sait Faik Abasıyanık)
    • "Yok, yok... Ben unumu eledim, eleğimi astım. Benim gibi evli, çoluk çocuk sahibi adamlara öyle yerlere gitmek yakışır mı?" (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
    • "O solucanları un ufak eden çocukların hırsına kapılmıştı." (Tarık Buğra)
    • "... bir yer sarsıntısı ile un ufak olan evlerde yaşıyorlardı." (Memduh Şevket Esendal)

US

  1. [isim] Akıl

UR

  1. [isim] Hücrelerin aşırı çoğalmasıyla insan, hayvan veya bitki dokularında oluşan ve büyüme eğilimi gösteren yumru, tümör, neoplazma, Çingene ahtapotu, vejetasyon
    • "Yalnız yağ birikintisinden ibaret bir bez, bir nevi ur, hayatı tehdit edecek bir şey değil!" (Abdülhak Şinasi Hisar)

UT

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Klasik Türk müziği araçlarından, iri karınlı, kirişli, mızrapla çalınan bir çalgı
    • "Ferhunde, burada sevdiği bir ut muallimiyle evlenip bahtiyar olmuştu." (Reşat Nuri Güntekin)

  1. [isim] Genellikle uzun bir nesnenin incelerek biten son ve sivri noktası
    • "Bu resmin iki gözü bir makasın ucu ile oyulmuştu." (Aka Gündüz)
    • "Ucu bucağı görünmeyen okyanusların karanlık dalgaları üzerinde avare yüzen bir çöp gibi yalnız." (Peyami Safa)
    • "Ne yapalım, ucunda ölüm yok ya!" (Mahmut Yesari)
    • "Ömür boyu hiçbir işin ucundan tutmamış insanlar için bile bir yaşlılık fonu düzenlenmiş." (Haldun Taner)
  2. Bir şeyin baş veya son noktası
  3. Bir şeyin kenarı
    • "Kırk kişilik bir masanın bir ucunda, üç kişiyiz." (Refik Halit Karay)
  4. Bir uzaklığın son noktası
    • "İstikbal bu yolun ucundan bir güneş gibi doğuyor." (Falih Rıfkı Atay)
    • "Günbegün artmada dert ile gamım / Uç verdi yaralar sıralandı gel." (Bayburtlu Zihni)
  5. Bir şeyin başı, tepesi
  6. [sıfat] Bir şeye gereğinden çok fazla bağlanan, önem veren, ekstrem
  7. Türk devletlerinde genellikle sınır boylarındaki eyalet ve sancak

TU

  1. [ünlem] Tuh
    • "Tu, böyle mi olacaktı!"

UF

  1. Acı, sızı duyulduğunda veya sıkıntılı bir durumda söylenen bir söz
    • "Uf, parmağım yandı!"

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü