İçinde s olan 3 harfli 89 kelime var. İçerisinde S harfi bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında s harfi olan kelimeler listesine ya da Sonu s harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- YAS
-
-
[isim]
Ölüm veya bir felaketten doğan acı ve bu acıyı belirten davranışlar, matem
- "Sen gitmezsen Ankara'da yas tutmazlar, demek dilimin ucuna kadar gelmişken tuttum." (Memduh Şevket Esendal)
- "Ben gittiğimde karısı hasta olduğu için kliniğe götürülmüş, hepsi onun yasını tutuyordu." (Falih Rıfkı Atay)
-
[isim]
Ölüm veya bir felaketten doğan acı ve bu acıyı belirten davranışlar, matem
- ONS
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Fransa'da 30,59 gr, İngiltere'de 28,349 gr ağırlığında bir ağırlık ölçüsü birimi
-
[isim]
Fransa'da 30,59 gr, İngiltere'de 28,349 gr ağırlığında bir ağırlık ölçüsü birimi
- SOS
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Bazı yemeklerin üzerine dökülen, domates, baharat vb. şeylerle yapılan karışım
-
[isim]
Bazı yemeklerin üzerine dökülen, domates, baharat vb. şeylerle yapılan karışım
- SET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Toprağın kaymasını veya suyun akmasını önlemek için yapılan kalın duvar
-
Bulunulan yerden daha yüksekte kalan düzlük
- "Karşımıza merdivenli bir setin üstünde hamama benzeyen kubbeli bir bina çıktı." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Seki
-
Ateşli silahlarda namlunun içindeki helisin çıkıntı bölümü
-
[isim]
Toprağın kaymasını veya suyun akmasını önlemek için yapılan kalın duvar
- SAL
-
-
[isim]
Birçok kalın direk yan yana bağlanarak yapılan, düz ve korkuluksuz deniz veya ırmak taşıtı
- "Dalgaları ufukları örten bir denizde, küçük bir sal parçası üstünde bir boraya mı tutulduk?" (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[isim]
Birçok kalın direk yan yana bağlanarak yapılan, düz ve korkuluksuz deniz veya ırmak taşıtı
- SİF
-
Kelime Kökeni : İngilizce
-
[isim]
İthalatta bir malın bedeli, sigortası ve navlunu giderleriyle birlikte olmak üzere maliyeti
-
[isim]
İthalatta bir malın bedeli, sigortası ve navlunu giderleriyle birlikte olmak üzere maliyeti
- KES
-
-
[isim]
Genellikle yakmak için kullanılan iri saman
-
[isim]
Genellikle yakmak için kullanılan iri saman
- FOS
-
-
[sıfat]
Çürük, temelsiz, boş, kof
-
[sıfat]
Çürük, temelsiz, boş, kof
- SAC
-
-
[isim]
Yassı demir çelik ürünü
-
[sıfat]
Bu üründen yapılmış olan
- "Yüksek bir kahve masası, üstünde minimini bir sac soba." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Bu nesneden yapılmış dışbükey pişirme aracı
- "Esmer, sacda pişirilmiş bir somun ekmeği, eliyle parçalayıp sofradakilerin önüne dağıttı." (Necati Cumalı)
-
[isim]
Yassı demir çelik ürünü
- SAV
-
-
[isim]
İleri sürülerek savunulan düşünce, iddia, dava
- "Eleştiricilerimiz nasıl olur da böyle bir savda bulunabilirler?" (Necati Cumalı)
-
Tanıtlanması gereken önerme, tez
-
Haber, söz
-
Atasözü
-
[isim]
İleri sürülerek savunulan düşünce, iddia, dava
- SAF
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Dizi, sıra
- "Bütün garsonlar saf teşkil edip selama dururlardı." (Ercüment Ekrem Talu)
-
Grup
-
[isim]
Dizi, sıra
- PİS
-
-
[sıfat]
Leke, toz veya kirle kaplı olan, kirli, iğrendirici, murdar, mülevves
-
Kendinde pislik olan veya pislenmiş olan
- "Lağım suları pistir."
-
Beğenilmeyecek durumda olan, kötü, zararlı
- "Şu pis dünyanın acılarında bile öyle bir tat var ki her şeye razıyım." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Çirkin, sevimsiz olan
- "Demin o pis, ukala suratıyla sırıta sırıta yanıma yaklaştı." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Dinleyenleri utandıracak durumda olan (söz)
- "Pis sözler."
-
İçinden çıkılması çok güç, karışık
- "Pis bir iş."
-
[sıfat]
Leke, toz veya kirle kaplı olan, kirli, iğrendirici, murdar, mülevves
- SER
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Baş, kafa
- "Sertabip. Sermürettip."
- "Bakakalırım giden geminin ardından / Atamam kendimi denize, dünya güzel / Serde erkeklik var, ağlayamam." (Orhan Veli Kanık)
-
Başkan, reis
- "Sertabip. Sermürettip."
-
[isim]
Baş, kafa
- SEN
-
-
[isim]
Teklik ikinci kişiyi gösteren söz
- "Nihayeti bulunmaz bir sen ben davasına düşmüşler." (Ömer Seyfettin)
- "Kuşağından mendilini çıkarıp göz yaşlarını sildi. -Ya Rabbi sen bilirsin, ya Rabbi sen bilirsin diye söylendi." (Memduh Şevket Esendal)
- "Başını kaldırdı, seni seni diyerek başını sallayıp gülümsedi." (Haldun Taner)
-
[isim]
Teklik ikinci kişiyi gösteren söz
- HAS
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Özgü, öze, mahsus
- "Anadolu'nun yüksek yaylalarına has, sessiz, pussuz, boz renkli gecelerden biriydi." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Katışıksız, en iyi cinsten, saf
- "Has gümüş."
-
Hükümdara özgü olan
- "Has ahır. Has bahçe."
-
İyi nitelikleri kendinde toplamış olan (kimse)
-
[isim]
Başmaklık
-
[sıfat]
Özgü, öze, mahsus
- HİS
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Duygu
- "Birisi duygularına, hislerine kulak verir, öteki hile ve desise seslerine ..." (Burhan Felek)
- "Ona mantık ve kıyaslarını yaparken, hissine ve taassubuna kapılmamasını tavsiye edecektim." (Ömer Seyfettin)
- "Türkçe konuştuğu için bana kendi yakınlarımızdan biri hissini veren yaşlı bir garson hemen yanımıza geldi." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Duyu
-
Sezgi, sezme
-
[isim]
Duygu
- KÜS
-
-
[sıfat]
Küsmüş, dargın
- "Bu sınıfta küs çocuklar var."
-
[sıfat]
Küsmüş, dargın
- TOS
-
-
[isim]
Alın veya boynuzla vuruş
- "Bir tos vurduğu gibi kapıyı darmadağın ederek fırlıyor."
-
[isim]
Alın veya boynuzla vuruş
- SAH
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir şeyin doğru olduğunu belirtmek için yapılan işaret
-
[isim]
Bir şeyin doğru olduğunu belirtmek için yapılan işaret
- MAS
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Emme, emerek içine çekme, soğurma
-
[isim]
Emme, emerek içine çekme, soğurma