İçinde rak olan 8 harfli 56 kelime var. İçerisinde RAK bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında rak olan kelimeler listesine ya da Sonu rak ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

A K R Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler

3 Harfli Kelimeler

ARK, KAR

2 Harfli Kelimeler

AK, AR, RA

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

TUMTURAK

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Gösteriş, debdebe
    • "Hecelerimiz de telaffuzda tumturak yapmak için lastik gibi çekilir." (Yahya Kemal Beyatlı)
  2. Gerekli olmadığı hâlde kulağa hoş gelen, gösterişli kelimeler kullanma

KARAKUTU

  1. [isim] Uçaklarda pilotların konuşmalarını ve kuleden gelen mesajları alıp saklayan araç

KIVRAKÇA

  1. Kıvrak bir biçimde

MIZRAKSI

  1. [sıfat] Mızrağa veya mızrak ucuna benzeyen

OTURAKLI

  1. [sıfat] Sağlam, gösterişli
    • "Çoğu dört köşe, kalın, oturaklı olan Arap üslubu minareler o ruhaniliği vermez." (Refik Halit Karay)
  2. Yerinde sağlam duran
  3. Yerinde ve sırasında söylenen, çarpıcı (söz)
  4. Saygı uyandıran, ağırbaşlı (kimse)
    • "Seçmenleriniz sizin daha bir oturaklı, daha bir ağırbaşlı, daha bir ölçülü olmanızı isterler." (Haldun Taner)

BASTIRAK

  1. [isim] Yol yapımında çakıl, kum, cüruf vb. maddeleri ezmeye ve sıkıştırmaya yarayan alet

BIRAKMAK

  1. [-i] Elde bulunan bir şeyi tutmaz olmak
    • "Filan hekim dediler, geldi baktı, anlamadı / Bırak ki anlasalar var mı çare hiç, ne gezer." (Mehmet Akif Ersoy)
  2. [nsz] Koymak
    • "Mermer masaya bir yirmi beşlik bıraktı." (Tarık Buğra)
  3. Bir işi başka bir zamana ertelemek
    • "Gezmeyi haftaya bıraktık."
  4. Unutmak
    • "Acaba eldivenlerimi nerede bıraktım?"
  5. Bulunduğu yeri veya durumu değiştirmemek
  6. Saklamak, artırmak
    • "Paranın bir kısmını bırak!"
  7. Bir işin sorumluluğunu, yükümlülüğünü başkasına vermek, görevlendirmek
    • "Cemal Paşa'da anlamadığı işi ehline bırakmak meziyeti vardı." (Falih Rıfkı Atay)
  8. [nsz] Engel olmamak
    • "Bırak, burasını benim defterimden okuyayım." (Ömer Seyfettin)
  9. Sarkıtmak
    • "Saçlarını omzuna bırakmış."
  10. [nsz] Ölen, ayrılan birinden iş, kişi, nesne vb. şeyler kalmak
    • "Hayata gözlerini kaparken ardında yedi yaşında bir oğul, on iki yaşında bir kız bırakıyordu." (Cahit Uçuk)
  11. Bir alışkanlıktan veya bir işten vazgeçmek
    • "Gerçekten sigarayı bıraktı, bıraktı ama huzuru da sükûnu da kalmadı." (Halide Edip Adıvar)
  12. [nsz] Uğraşmaz olmak, artık uğraşmamak
    • "Bu yazarın bir de Fransızca kitabını almıştım ama sıkılmış bırakıvermiştim." (Refik Halit Karay)
  13. [nsz] Bıyık veya sakal uzatmak
  14. [nsz] Özgürlük vermek, hürriyetine kavuşmasını sağlamak
    • "Bıraksam acaba beyaz bir çift güvercin gibi uçarlar mı?" (Refik Halit Karay)
  15. Boşamak
    • "Bıraktıkları zevcelerini yine canları isterse tekrar alabilirler." (Ömer Seyfettin)
  16. Kötü bir durumda terk etmek
  17. Ayrılmak, terk etmek
    • "Mahalle arasındaki küçük dükkânını bırakarak karısını, şehrin başka bir tarafında bir eve yerleştirdi." (Peyami Safa)
  18. Sınıf geçirmemek, döndürmek
    • "Öğretmen üç tembel çocuğu bıraktı."
  19. [-e] Bir pazarlıkta, belli bir fiyata vermeyi kabul etmek
    • "Başkalarına on ikiye veriyoruz ama, sana onar kuruştan bırakayım." (Memduh Şevket Esendal)
  20. [-i] Bakılmak, korunmak için vermek
    • "Eşyamı size bırakacağım."
  21. [nsz] Yanına almamak, yanında götürmemek
    • "Telgrafhanede bir zabit bırakarak işinin başına gitmesini rica ettim." (Atatürk)
  22. [-i] Sahiplik hakkını başkasına vermek
    • "Bizim komşu bütün malını Kızılay'a bırakmış."
  23. [nsz] Yapışık olan bir şey yapışıklıktan kurtulmak
  24. [nsz] Bulunduğu veya dokunduğu yerde bir şey oluşturmak, meydana getirmek
    • "İz bırakmak. Leke bırakmak."

DURAKSIZ

  1. [zarf] Otobüs mola vermeden, duraklarda durmadan (gitmek)
  2. [sıfat] Hareketli, oynak
    • "Benim için kullanılan bu duraksız sözcüğünün İstanbul Türkçesinde kullanılmadığını neden sonra öğrendim." (Azra Erhat)

SARAKACI

  1. [sıfat] Alaycı, müstehzi

TOPRAKSI

  1. [sıfat] Toprağı andıran

TRAKUNYA

Kelime Kökeni : Rumca

  1. [isim] Çarpan balığı

LAHURAKİ

  1. [sıfat] Lahor'a ait
    • "Hasan lahuraki kumaştan bir entariyi Fatma Hanım'a uzattı." (Osman Cemal Kaygılı)

KURAKÇIL

  1. [sıfat] Kurak yerde yetişen, kurak yerden hoşlanan (bitki)
    • "Kurakçıl bitkiler."

KARAKUŞİ

Kelime Kökeni : Türkçe

  1. [sıfat] Kanun, kural, mantık ölçülerine dayanmayan
    • "Tiyatro eleştirmenleri, yazarlar, aydınlar bu karakuşi karara karşı çıktılar." (Haldun Taner)

RAKAMSIZ

  1. [sıfat] Rakamı olmayan

BALDIRAK

  1. [isim] Don, pantolon vb. giysilerin dizden aşağı olan bölümü
  2. Kılıç kayışının aşağı uzanan parçası

YAPRAKLI

  1. [sıfat] Yaprağı olan
    • "Kış olmasına rağmen ağaçlar yemyeşil yapraklı ve çiçekliydi." (Refik Halit Karay)

İSTİĞRAK

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Dalınç

RAKİPLİK

  1. [isim] Birbirine rakip olma durumu, rekabet

HARAKİRİ

  1. [isim] Karnını bıçakla deşme yoluyla kendini öldürme

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü