İçinde kat olan 6 harfli 25 kelime var. İçerisinde KAT bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında kat olan kelimeler listesine ya da Sonu kat ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
A K T Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
3 Harfli Kelimeler
KAT, TAK
2 Harfli Kelimeler
AK, AT, TA
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- FİRKAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Ayrılış, ayrılık
- "Bir firkat geldi de durdum ağladım / Öpüp kokladığım güller perişan." (Karacaoğlan)
-
[isim]
Ayrılış, ayrılık
- KATRAK
-
-
[isim]
Marangozlukta tomrukları biçmeye yarayan ve birden çok testeresi olan biçme makinesi
-
[isim]
Marangozlukta tomrukları biçmeye yarayan ve birden çok testeresi olan biçme makinesi
- BİNKAT
-
-
[zarf]
Pek çok, kıyaslanmayacak ölçüde
- "Ölümün bu izdivaçtan binkat hayırlı olduğunu söylüyordu." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[zarf]
Pek çok, kıyaslanmayacak ölçüde
- HİLKAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Yaradılış, fıtrat
-
[isim]
Yaradılış, fıtrat
- MERKAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Mezar, kabir
- "Bir evliya merkadi veya bir mukaddes emanet önünde dua edecekti." (Refik Halit Karay)
-
[isim]
Mezar, kabir
- SİRKAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Çalma, hırsızlık
-
[isim]
Çalma, hırsızlık
- KATMER
-
-
[isim]
Bir şeyi oluşturan katlardan her biri
-
Yağda veya sacda pişirilen bir tür börek
-
Arasına yağ ve kaymak sürülerek katlanmış yufka ekmeği
-
[isim]
Bir şeyi oluşturan katlardan her biri
- KATRAN
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Organik maddelerden kuru damıtma yoluyla elde edilen, sıvı yağ kıvamında, kara renkte, ağır, is kokulu, suda erimeyen bir madde
- "Gece karanlığından daha kesif, katran gibi karanlık bir mübarek daire..." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
[isim]
Organik maddelerden kuru damıtma yoluyla elde edilen, sıvı yağ kıvamında, kara renkte, ağır, is kokulu, suda erimeyen bir madde
- KATMAN
-
-
[isim]
Birbiri üzerinde bulunan yassıca maddelerin her biri, tabaka
-
Altında veya üstünde olan kayaçlardan gözle veya fiziksel olarak az çok ayrılabilen, kalınlığı 1 cm'den az olmayan tortul kayaç birimi, tabaka
-
Bir toplum içinde makam, şöhret, meslek vb. bakımdan ayrılan topluluklardan her biri, tabaka
-
[isim]
Birbiri üzerinde bulunan yassıca maddelerin her biri, tabaka
- KATRAT
- ...
- KATANA
-
Kelime Kökeni : Macarca
-
[isim]
Bir cins iri at
- "Atları Rus katanalarını andırır, arabası çangıl çungul etmez." (Sermet Muhtar Alus)
-
[isim]
Bir cins iri at
- DİKKAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Duygularla düşünceyi bir şey üzerinde toplama, uyanıklık
- "Dikkatle bakınca güvertedeki insanların gidip gelişini kolaylıkla seçebiliyor." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
- "Hangi konudan söz etse dikkati çekecek bir hava veriyor." (Necati Cumalı)
- "Biraz dikkat etsek görürüz ki insanların çoğu yarı deli, yarı iradelidir." (Abdülhak Şinasi Hisar)
- "Etrafında Türkçe konuşuluyor vehmine kapılır, dikkat kesilir, sonra yanıldığını anlar, canı sıkılırdı." (Refik Halit Karay)
-
[ünlem]
"Dikkat ediniz!" anlamında bir uyarı sözü
- "Dikkat ettiniz mi neler söyledi?"
-
İlgi, özen
- "Yaratıcı sanatçıları bu yargının dışında tutmaya dikkat edelim." (Haldun Taner)
-
[isim]
Duygularla düşünceyi bir şey üzerinde toplama, uyanıklık
- İNİKAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Toplanma, birleşim
-
Anlaşma, kararlaştırma
-
[isim]
Toplanma, birleşim
- MÜSKAT
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Özellikle et yemekleri ile çorbalarda kullanılan küçük Hindistan cevizi
-
[isim]
Özellikle et yemekleri ile çorbalarda kullanılan küçük Hindistan cevizi
- İTİKAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
İnanma, inan
-
İnanç
- "Şüphe, fena bir kurt gibi ruhunu kemirmeye, masum itikadını yavaş yavaş yıkmaya başlamıştı." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[isim]
İnanma, inan
- MASKAT
- ...
- KASKAT
- ...
- AVUKAT
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Hak ve yasa işlerinde isteyenlere yol göstermeyi, mahkemelerde, devlet dairelerinde başkalarının hakkını aramayı, korumayı meslek edinen ve bunun için yasanın gerektirdiği şartları taşıyan kimse
- "Kasabadan Bilal Efendi'yi avukat tuttular." (Memduh Şevket Esendal)
-
Gerekmediği hâlde başkasını savunan, onun adına konuşan kimse
-
[isim]
Hak ve yasa işlerinde isteyenlere yol göstermeyi, mahkemelerde, devlet dairelerinde başkalarının hakkını aramayı, korumayı meslek edinen ve bunun için yasanın gerektirdiği şartları taşıyan kimse
- MUSKAT
- ...
- KATİBE
- ...