İçinde h olan 5 harfli 567 kelime var. İçerisinde H harfi bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında h harfi olan kelimeler listesine ya da Sonu h harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

HÜCUM

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Saldırma, saldırı, saldırış
    • "Bizdik o hücumun bütün aşkıyla kanatlı / Bizdik o sabah ilk atılan safta yüz atlı." (Yahya Kemal Beyatlı)
    • "Küçük bir çakı ile üzerime hücum etti." (Sait Faik Abasıyanık)
  2. Üşüşme, bir yere toplanma
  3. [ünlem] "İleri" anlamında kullanılan bir seslenme sözü
  4. Sert eleştiri
    • "Sözleri gazetelerin hücumuna yol açtı."
  5. Gol atmak veya sayı kazanmak amacıyla yapılan akın, hamle

NOHUT

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Baklagillerden, ana yurdu Akdeniz kıyıları olan, birleşik telek yapraklı, çiçekleri sarımtırak renkte, tanesi baklamsı, bol nişastalı bir bitki (Cicer arietinum)
    • "Nohut oda, bakla sofa, bizim de evimiz olacak, diye mırıldandı." (Haldun Taner)
  2. Bu bitkinin yuvarlak tanesi

EBLEH

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [sıfat] Akılsız, budala, alık

VAHİT

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [sıfat] Bir, tek

İFHAM

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Bildirme, anlatma

HASEP

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Kişisel özellik, nitelik

AHENK

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Uyum
    • "Sesi alaylı bir ahenkle kadının kulaklarına çarptı." (Mithat Cemal Kuntay)
    • "Türk diline en asil ahengini veren sanatkârı düşüneceğiz." (Orhan Seyfi Orhon)
  2. Anlaşma, uyuşma (II)
    • "Biz bu işin içine girmeyelim. Ahengi bozarız." (Haldun Taner)
  3. Çalgılı eğlence
    • "Bütün komşular o gece gürültüden, ahenkten uyuyamamışlar." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)

AHLAF

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Halefler, eslaf karşıtı

ESHAM

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Paylar, hisseler
  2. Borç alınan bir paranın belirli zamanda ödeneceğini gösteren senetler
    • "Bunlar çok sağlam hatta en sağlam devlet eshamından sayılır." (Ercüment Ekrem Talu)

HARİÇ

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Dış, dışarı
    • "Hemen on dakika yürüyünce kasaba haricine çıkılır." (Sait Faik Abasıyanık)
  2. Yabancı ülke, dışarı
    • "On yıl hariçte kalmış."
  3. [zarf] Dışta kalmak üzere, dışında sayılmak üzere, müstesna
    • "Dişçi koltuğu hariç, kim bir koltuğa oturursa kendini bir şey zanneder." (Burhan Felek)

HATMİ

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Ebegümecigillerden, bazı cinslerinin kök ve çiçekleri hekimlikte kullanılan çok yıllık otsu bir süs bitkisi, ağaçküpesi (Althaea officinalis)
    • "Ey tahta perdenin üzerinden aşan hatmi." (Orhan Veli Kanık)

HEKİM

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] İnsanlardaki hastalıkları teşhis ve onları ilaçlarla veya bazı araçlarla tedavi eden kimse, doktor, tabip
    • "Hekim, ebenin kendi odasına geleceğini sandıysa doğru çıkmadı." (Memduh Şevket Esendal)

HÜCRE

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] İnce bir zar içindeki protoplazma ve çekirdekten oluşmuş, bir organizmanın yapı ve görev bakımlarından en küçük birliği, göze
  2. Küçük oda
  3. Tutukluların veya hükümlülerin yalnız olarak kapatıldıkları küçük oda
    • "Sonunda hücresine götürdüler de boylu boyunca uzanabildi." (Sait Faik Abasıyanık)
  4. Siyasi bir inançla gizli olarak çalışan bir örgütün genellikle aynı yerde çalışanlarının oluşturduğu topluluk

RAHİM

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Döl yatağı
    • "Benim ta ana rahmine düştüğüm andan beri olan hayatımı güya araştırmışlar." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)

HAMIZ

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Asit

HIZAR

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Tahta ve kereste biçmeye yarayan, elektrik ve su gücüyle çalışan büyük bıçkı

HAFİF

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [sıfat] Tartıda ağırlığı az gelen, yeğni, ağır karşıtı
    • "Çok hafif geldiği için düvene ağır bir taş oturtmuşlardı." (Reşat Enis)
    • "Bu soğukta çok hafif giyinmişsin."
    • "Sağduyunuzu, yanlışlıkla doğruyu ayırt etme yeteneğinizi hafife almaktadır." (Haldun Taner)
  2. Güç veya yorucu olmayan, kolay
    • "Hafif bir iş."
  3. Ağırbaşlı olmayan, ciddi olmayan, hoppa
    • "Hafif bir kadın."
  4. Miktarı az, sindirimi kolay (yiyecek)
    • "Onlar da akşam yemeğini pek hafif yerlerdi." (Sait Faik Abasıyanık)
  5. Kalınlığı veya yoğunluğu az olan
    • "Dışarıda yanan lambanın aydınlığıyla burası hafif bir karanlık içindeydi." (Memduh Şevket Esendal)
  6. Etkisi az olan, sert karşıtı
    • "Hafif bir içki."
  7. Önemli olmayan
    • "Hafif bir ceza."
  8. Çabuk uyanılan (uyku)
    • "Uykusu çok hafiftir."
  9. Çok dik olmayan (sırt, yokuş)
    • "Hafif bir meyilden indik." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
  10. Gücü az olan, belli belirsiz
    • "Kaskatı kesilmiş vücudu, suyun hafif akıntısına uyarak yavaş yavaş uzaklaştı." (Reşat Nuri Güntekin)
  11. Sıkıntısız, ferah, rahat
    • "Kendimi bugün çok hafif hissediyorum."

HALKA

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Çeşitli metallerden veya tahtadan yapılmış çember
    • "Belinde uzun gümüş halkalarla asılı gümüş anahtarları vardı." (Falih Rıfkı Atay)
    • "Alevlerin etrafında halka olduk ve konuştuk." (Halide Edip Adıvar)
  2. Çember biçiminde çeşitli nesnelerden yapılmış tutturma aracı
    • "Perde halkası."
  3. Değerli metallerden yapılan çember biçimindeki süs eşyası
    • "Kulağındaki altın halka. Nişan halkası."
  4. Su gibi sıvıların içine katı bir nesnenin düşmesiyle oluşan, gittikçe büyüyerek açılan çembere benzeyen biçim
    • "Suda halkalar oluştu."
  5. Çember biçiminde dizilmiş topluluk
  6. Uykusuzluk, yorgunluk, üzüntü vb. sebeplerle göz altında beliren koyuluk
    • "Benim mi Allah'ım bu çizgili yüz? / Ya gözler altındaki mor halkalar?" (Cahit Sıtkı Tarancı)
  7. Bir tür ufak, yağlı ve tuzlu simit
    • "İstanbul fırınları çocuk bileği gibi ince halkalar yaparlardı." (Reşat Nuri Güntekin)
  8. [sıfat] Çember biçiminde olan
  9. Yerden yüksekliği ayarlanabilen aralıklara asılı iki halatın uçlarına takılan 18 cm çapında, 28 mm kalınlığında tahta veya deri kaplı iki demir halkadan oluşan asılma araçlarından her biri

HEPSİ

  1. [zamir] Bütünü, tamamı, tümü, cümlesi, hep
    • "Bütün bu işlerin hepsi yapıldı." (Peyami Safa)

HUZUR

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Dirlik, baş dinçliği, gönül rahatlığı, rahatlık, erinç
    • "Bu komşular mahallenin huzurunu kaçırdı."
    • "Bu müzik bana huzur verdi."
  2. Ön, yan, kat, makam, yamaç
    • "Başkanın huzuruna çıkmak."
  3. Bir yerde bulunma
    • "Bu sorunun konuşulması için sizin huzurunuz şarttır."
  4. Padişah katı
    • "Huzura çıkmak."

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü