İçinde av olan 6 harfli 114 kelime var. İçerisinde AV bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında av olan kelimeler listesine ya da Sonu av ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- SAVRUK
-
-
[sıfat]
Aklını işine vermeyen, dikkatsiz
- "Tavırları şiir gibi ahenktar olan Leyla, ev hayatında ne kadar savruk, güler yüzü ne kadar abustu." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Yersiz para harcayan, tutumsuz
-
Düzensiz, dağınık
- "Savruk bir çalışma."
-
[sıfat]
Aklını işine vermeyen, dikkatsiz
- KLAVYE
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Parmaklarla hareket ettirilen piyano, org vb. çalgılarda veya yazı ve hesap makinelerinde değişmez bir eksen çevresinde inip kalkabilen, istenilen işe göre düzenlenmiş bazı mekanizmaları çalıştıran kaldıraç kollarının, tuş sıralarının bütünü
-
[isim]
Parmaklarla hareket ettirilen piyano, org vb. çalgılarda veya yazı ve hesap makinelerinde değişmez bir eksen çevresinde inip kalkabilen, istenilen işe göre düzenlenmiş bazı mekanizmaları çalıştıran kaldıraç kollarının, tuş sıralarının bütünü
- MAVERA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Öte
-
Görülen âlemin ötesi
-
[isim]
Öte
- YAVŞAN
- ...
- FAVORİ
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
Herhangi bir iş veya yarışmada üstünlük sağlayacağına inanılan (kimse, taraf, takım vb.)
-
En çok beğenilen
- "Favori şarkınız hangisi?"
-
[isim]
Yüzün iki yanında, saçın devamı olarak bırakılan sakal demeti, duluk
- "Gür ve sarı kaşları, beyaz favorileri ile bir İngiliz albayını andırıyordu." (Haldun Taner)
-
Herhangi bir iş veya yarışmada üstünlük sağlayacağına inanılan (kimse, taraf, takım vb.)
- ÇAVLAN
-
-
[isim]
Şelale
- "Çavlan sesinden öte bir şey duyulmuyordu şimdi." (Cahit Uçuk)
-
[isim]
Şelale
- AVUNTU
-
-
[isim]
İnsanı avutan şey, oyalanacak şey, avunç, avunma
- "İnsanoğlu durumu bozulunca ille bir yerden bunun avuntusunu arayıp buluyor." (Haldun Taner)
-
Teselli
-
Acı bir olayı unutturmaya çalışma, acısını hafifletme, avunma, avunç
-
[isim]
İnsanı avutan şey, oyalanacak şey, avunç, avunma
- SKAVUT
-
Kelime Kökeni : İngilizce
-
[isim]
Çok hızlı gidebilen bir tür keşif gemisi
-
[isim]
Çok hızlı gidebilen bir tür keşif gemisi
- SAVMAK
-
-
[-i]
İstenmeyen birini yanından uzaklaştırmak
- "Böylece Arif Ağayı başımızdan savar ve sizinle bir mehtap gezintisi yaparız." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[-i]
Sıkıcı bir durumu geçirmek, atlatmak, savuşturmak, defetmek
- "Kendini unutturmak ve bu ziyareti kazasız, belasız savmaktan başka bir düşüncesi bulunmayan bizim kaymakam..." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Geçirmek
-
Vakti geçmek
- "Vazodaki çiçekler savmış, yenilemeli."
-
[nsz]
İşleyip geçmek, etki etmek
- "Soğuk içime savdı."
-
[-i]
İstenmeyen birini yanından uzaklaştırmak
- MÜDAVİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Hastaya bakan (kimse)
-
[sıfat]
Hastaya bakan (kimse)
- ÇAVDIR
- ...
- ÇAVDAR
-
-
[isim]
Buğdaygillerden, unlu tane veren bir bitki (Secale cereale)
-
Bu bitkinin esmer ve uzun tanesi
-
[isim]
Buğdaygillerden, unlu tane veren bir bitki (Secale cereale)
- KAVRUK
-
-
Kavrulmuş olan
-
Kurumaya yüz tutmuş
-
Yaşı ilerlemesine karşın iyi gelişememiş olan
- "Kalem gibi baldırlı, kavruk çocuklara para verdim." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Kavrulmuş olan
- ÇAVMAK
-
-
[-e]
Güneş doğmak
-
Dağılıp yayılmak, saçılmak
-
Sapmak, yol değiştirmek, amaçtan şaşmak
-
[-e]
Güneş doğmak
- YAVAŞA
-
-
[isim]
Burunduruk
-
[isim]
Burunduruk
- AVANTA
-
-
[isim]
Bir kimsenin emek vermeden sağladığı kazanç
- "Şarkı söyleyip para kazanmaya bir çeşit avanta gözüyle bakıyordu." (Murathan Mungan)
-
[isim]
Bir kimsenin emek vermeden sağladığı kazanç
- TAVAŞİ
- ...
- SAVRAN
- ...
- ATAVİK
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[sıfat]
Atacılıkla ilgili
-
[sıfat]
Atacılıkla ilgili
- TEDAVİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
İlaç vb. ile hastalığı iyi etme, iyileştirme, sağaltım, sağaltma
- "Hastadır diye tedavisine koşanların haddi hesabı yoktu." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Aksayan bir şeyi düzeltme, iyileştirme
- "Artık geri dönmek, istemeden açtığım yarayı tedavi etmek zamanı gelmişti." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[isim]
İlaç vb. ile hastalığı iyi etme, iyileştirme, sağaltım, sağaltma