İçinde a olan 7 harfli 4984 kelime var. İçerisinde A harfi bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında a harfi olan kelimeler listesine ya da Sonu a harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- AHLAYIŞ
- 
    - 
                        [isim]
                    
                        Ahlama işi veya biçimi
                    
                    
 
- 
                        [isim]
                    
                        Ahlama işi veya biçimi
                    
                    
- ATLETİK
- 
    Kelime Kökeni : Fransızca - 
                        [sıfat]
                    
                        Vücudu gelişmiş, biçimli, atlet gibi
                    
                    
- 
                    
                        Atletleri ilgilendiren
                    
                    - "Atletik oyunlar."
 
 
- 
                        [sıfat]
                    
                        Vücudu gelişmiş, biçimli, atlet gibi
                    
                    
- BARİYER
- 
    Kelime Kökeni : Fransızca - 
                        [isim]
                    
                        Engel
                    
                    
- 
                    
                        Engel
                    
                    
 
- 
                        [isim]
                    
                        Engel
                    
                    
- BAŞINDA
- 
    - 
                        [isim]
                    
                        Bir şeyin sırada önde olanı, önde geleni
                    
                    - "Öldürücü illetlerin başında kalp hastalıklarının geldiği malum." (Peyami Safa)
 
 
- 
                        [isim]
                    
                        Bir şeyin sırada önde olanı, önde geleni
                    
                    
- CAKASIZ
- 
    - 
                        [sıfat]
                    
                        Cakası olmayan
                    
                    
 
- 
                        [sıfat]
                    
                        Cakası olmayan
                    
                    
- ÇALGILI
- 
    - 
                        [sıfat]
                    
                        İçinde çalgı çalınan
                    
                    - "Adamı bir çalgılı meyhaneye götürüyor, rakı içiriyorlardı." (Sait Faik Abasıyanık)
 
- 
                    
                        Çalgı çalınarak yapılan
                    
                    - "Çalgılı düğün."
 
 
- 
                        [sıfat]
                    
                        İçinde çalgı çalınan
                    
                    
- ÇİMADAM
- ...
- DİYAKOZ
- 
    Kelime Kökeni : Rumca - 
                        [isim]
                    
                        Hristiyanlıkta papazın yardımcısı olan din adamı
                    
                    
 
- 
                        [isim]
                    
                        Hristiyanlıkta papazın yardımcısı olan din adamı
                    
                    
- DOKTORA
- 
    Kelime Kökeni : Fransızca - 
                        [isim]
                    
                        Bir fakülte veya yüksekokulu bitirdikten sonra o bilim dalında sınav ve bilimsel bir eserle erişilen derece, basamak
                    
                    - "Avrupa'da doktora yapmış bu doçent beye ne buyrulur?" (Haldun Taner)
 
 
- 
                        [isim]
                    
                        Bir fakülte veya yüksekokulu bitirdikten sonra o bilim dalında sınav ve bilimsel bir eserle erişilen derece, basamak
                    
                    
- ESKALOP
- 
    Kelime Kökeni : Fransızca - 
                        [isim]
                    
                        İnce dövülmüş, yağsız, sinirsiz tavuk veya dana eti
                    
                    
 
- 
                        [isim]
                    
                        İnce dövülmüş, yağsız, sinirsiz tavuk veya dana eti
                    
                    
- ILINMAK
- 
    - 
                        [nsz]
                    
                        Ilık duruma gelmek, ılımak
                    
                    
 
- 
                        [nsz]
                    
                        Ilık duruma gelmek, ılımak
                    
                    
- ISINMAK
- 
    - 
                        [nsz]
                    
                        Sıcak duruma gelmek
                    
                    - "Havalar ısınınca bizim ahbaplar ayaklandılar." (Burhan Felek)
 
- 
                    
                        Üşümesini gidermek
                    
                    - "Hele işini biraz bırak da şöyle sobanın yanına otur, biraz ısın, dinlen..." (Refik Halit Karay)
 
- 
                    
                        Yadırgamaz olmak, hoşlanır olmak, alışmak, benimsemek
                    
                    - "Bunca çabamıza karşın halkımızın Batı müziğine ısınamadığını söyledi." (Necati Cumalı)
 
- 
                    
                        Var olan gerginlik sona ermek
                    
                    - "Çaylar dağıldıktan sonra ortalık oldukça ısındı." (Halide Edip Adıvar)
 
 
- 
                        [nsz]
                    
                        Sıcak duruma gelmek
                    
                    
- İŞTİKAK
- 
    Kelime Kökeni : Arapça - 
                        [isim]
                    
                        Yarılmış bir şeyin bir bölümünü alma
                    
                    
- 
                    
                        Türeme
                    
                    
- 
                    
                        Aynı kökten gelen kelimeleri bir arada kullanma sanatı
                    
                    
 
- 
                        [isim]
                    
                        Yarılmış bir şeyin bir bölümünü alma
                    
                    
- KABALAK
- 
    - 
                        [isim]
                    
                        Birinci Dünya Savaşı'nda Osmanlı ordusunda kullanılmış olan, şapkaya benzeyen bir tür başlık
                    
                    - "Kendisi, ayağında postallar, sırtında kaput, başında kabalak, Çanakkale cehenneminde askerliğini yaparken..." (Yusuf Ziya Ortaç)
 
 
- 
                        [isim]
                    
                        Birinci Dünya Savaşı'nda Osmanlı ordusunda kullanılmış olan, şapkaya benzeyen bir tür başlık
                    
                    
- KADILIK
- 
    - 
                        [isim]
                    
                        Kadı olma durumu veya kadının görevi
                    
                    
- 
                    
                        Bir kadının davalarına baktığı il sınırları içindeki bölge
                    
                    - "Galata kadılığı."
 
 
- 
                        [isim]
                    
                        Kadı olma durumu veya kadının görevi
                    
                    
- KAKIMAK
- 
    - 
                        [-i]
                    
                        Bir kimsenin yaptığı işin beğenilmediğini kendisine sert sözlerle söylemek
                    
                    
- 
                    
                        Öfkelenmek, kızmak
                    
                    
- 
                    
                        Darılmak
                    
                    
- 
                    
                        Paylamak
                    
                    
 
- 
                        [-i]
                    
                        Bir kimsenin yaptığı işin beğenilmediğini kendisine sert sözlerle söylemek
                    
                    
- KANUNCU
- 
    - 
                        [isim]
                    
                        Kanun çalan kimse, kanuni (II)
                    
                    
- 
                    
                        Kanun yapan veya satan kimse
                    
                    
 
- 
                        [isim]
                    
                        Kanun çalan kimse, kanuni (II)
                    
                    
- KINAMAK
- 
    - 
                        [-i]
                    
                        Yapılan bir işin kötü olduğunu belirtir bir biçimde söz söylemek, ayıplamak
                    
                    
 
- 
                        [-i]
                    
                        Yapılan bir işin kötü olduğunu belirtir bir biçimde söz söylemek, ayıplamak
                    
                    
- KOŞMACA
- 
    - 
                        [isim]
                    
                        Birbirini kovalayarak oynanan bir çocuk oyunu
                    
                    - "Çember çeviriyor, ip atlıyor, top arkasında konuşuyor, kelebek kovalıyor, koşmaca oynuyorlardı." (Refik Halit Karay)
 
 
- 
                        [isim]
                    
                        Birbirini kovalayarak oynanan bir çocuk oyunu
                    
                    
- MAVRUKA
- 
    - 
                        [isim]
                    
                        Kurşundan dökülmüş uzun ve yuvarlak, iki ucu delikli, mazgallanıp cıvayla parlatılmış veya sarı madenden döküm yapılıp nikelajlanmış, 80-130 gr ağırlığında bir av aleti
                    
                    
 
- 
                        [isim]
                    
                        Kurşundan dökülmüş uzun ve yuvarlak, iki ucu delikli, mazgallanıp cıvayla parlatılmış veya sarı madenden döküm yapılıp nikelajlanmış, 80-130 gr ağırlığında bir av aleti
                    
                    
