İçinde ı olan 3 harfli 60 kelime var. İçerisinde I harfi bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ı harfi olan kelimeler listesine ya da Sonu ı harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- AÇI
-
-
Birbirini kesen iki yüzey veya aynı noktadan çıkan iki yarım doğrunun oluşturduğu geometrik biçim, zaviye
-
Görüş, bakım, yön, anlayış biçimi
- "Bu röportajların özellikleri açı tazeliği, sunuş özelliği ve kıvrak mizahı idi." (Haldun Taner)
-
Birbirini kesen iki yüzey veya aynı noktadan çıkan iki yarım doğrunun oluşturduğu geometrik biçim, zaviye
- TIĞ
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Dantel veya yün örmekte kullanılan, ucu çengelli kısa şiş
- "Maviş Hanım'ın elinde tığ, pencerenin önüne oturmuş, sabırla dantel üretir, görmüyor mu?" (Atilla İlhan)
- "Böyle kibar, yakışıklı, tığ gibi kocayı rüyada görsen inanmazdın." (Sermet Muhtar Alus)
-
Biz (II)
-
Demirci ve tesviyecilerin delikleri büyütmek veya eşit duruma getirmek için kullandıkları takım
-
[isim]
Dantel veya yün örmekte kullanılan, ucu çengelli kısa şiş
- GIR
-
-
[isim]
Söz, lakırtı
-
[sıfat]
Yalan, uydurma
-
[isim]
Söz, lakırtı
- SIĞ
-
-
[sıfat]
Derinliği az, dibi yüzeyine yakın olan (göl, deniz, akarsu vb.)
- "Mercan adaları sığ bir kayalığın etrafını alırlar." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Ayrıntıya inmeyen, yeterli olmayan, yüzeyde kalan
- "Sığ düşünce."
-
[sıfat]
Derinliği az, dibi yüzeyine yakın olan (göl, deniz, akarsu vb.)
- ŞIK
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[sıfat]
Güzel, zarif, modaya uygun
- "Şık bir elbise."
-
Güzel, modaya uygun giyinmiş olan
- "Daima müzik vardı, şık kadınlar vardı." (Halide Edip Adıvar)
-
Yerinde, gereği gibi
- "Şık bir cevap."
-
[sıfat]
Güzel, zarif, modaya uygun
- AYI
-
-
[isim]
Memelilerin etobur takımından, beş parmaklı, tabanlarına basarak yürüyen, yurdumuzda boz türü bulunan, iri gövdeli hayvan (Ursus arctos)
-
[ünlem]
Kaba saba olan insanlar için kullanılan bir seslenme sözü
-
[isim]
Memelilerin etobur takımından, beş parmaklı, tabanlarına basarak yürüyen, yurdumuzda boz türü bulunan, iri gövdeli hayvan (Ursus arctos)
- ŞIP
-
-
[isim]
Düşen su damlasının çıkardığı ses
-
[isim]
Düşen su damlasının çıkardığı ses
- ÇIN
-
-
[sıfat]
Doğru, gerçek
-
[sıfat]
Doğru, gerçek
- IRA
-
-
[isim]
Karakter
-
[isim]
Karakter
- YIR
-
-
[isim]
Ezgi, türkü, nağme
-
Şiir
-
[isim]
Ezgi, türkü, nağme
- VIZ
-
-
[isim]
Böcek uçarken veya atılan bir şey hızla geçerken çıkan ses
- "Fakat bu da Nahit'e vız geldi çünkü kız koltuğa oturmuştu." (Tarık Buğra)
- "Bu ölümle Ahmet, dünya yüzünde sahibi olunacak şeyin yalnız bir kadın olabileceğini, ötesinin ise yalan, haksız olduğunu ve kendisine kadından gayrı bir şeye sahip olmanın vız gelip tırıs gittiğinin farkına varmıştı." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[isim]
Böcek uçarken veya atılan bir şey hızla geçerken çıkan ses
- TIR
-
-
[isim]
Genellikle uluslararası kara yolu taşımacılığında kullanılan, dingil sayısı fazla olan uzun kamyon
-
[isim]
Genellikle uluslararası kara yolu taşımacılığında kullanılan, dingil sayısı fazla olan uzun kamyon
- YIL
-
-
[isim]
Dünyanın, güneş çevresinde tam bir dolanım yapması için geçen 365 gün, 5 saat ve 49 dakikalık zaman
-
Miladi takvime göre ocak ayının birinde başlayıp aralık ayının otuz birinde sona eren on iki aylık dönem, sene
- "Yıl 1919 / Mayısın on dokuzu / Ufukta duran gemi gitgide yaklaşıyor." (Celâl Sahir Erozan)
-
[isim]
Dünyanın, güneş çevresinde tam bir dolanım yapması için geçen 365 gün, 5 saat ve 49 dakikalık zaman
- KIR
-
-
[isim]
Beyazla az miktarda siyah karışmasından oluşan renk
- "Gözlerinden, kırları artan sakalına bir iki damla yaş düştü." (Falih Rıfkı Atay)
- "Düşük siyah bıyıklarına, sakalına pek az kır düşmüş olan Selim Paşa, karısından çok genç görünüyordu." (Halide Edip Adıvar)
-
[sıfat]
Bu renkte olan
- "Kır sakal. Kır at."
-
[isim]
Beyazla az miktarda siyah karışmasından oluşan renk
- ZIP
-
-
[isim]
Zıplayan veya birdenbire fırlayan bir şeyin hareketi veya çıkardığı ses
-
[isim]
Zıplayan veya birdenbire fırlayan bir şeyin hareketi veya çıkardığı ses
- TIK
-
-
[isim]
İnce ve küçük bir nesne ile sert bir yere vurulduğunda çıkan ses
-
[isim]
İnce ve küçük bir nesne ile sert bir yere vurulduğunda çıkan ses
- LIĞ
-
-
[isim]
Alüvyon
-
[isim]
Alüvyon
- ISI
-
-
[isim]
Bir cismin uzamasına, genleşmesine, buharlaşmasına, erimesine, sıcaklığının artmasına, bir iş yapmasına neden olan fiziksel enerji
- "Isı, atomlar arası çekim gücünü yenerek maddenin hacmini arttırır."
-
Doğal vücut sıcaklığı, hararet: İnsan vücudunun doğal ısısı 36,5° C dir
-
Hastalığın etkisiyle ortaya çıkan vücut sıcaklığı
-
Sıcaklık
- "Güneşin ateşinden yeryüzünde karası da denizi de ısı tütüyordu." (Halikarnas Balıkçısı)
-
[isim]
Bir cismin uzamasına, genleşmesine, buharlaşmasına, erimesine, sıcaklığının artmasına, bir iş yapmasına neden olan fiziksel enerji
- ACI
-
-
[isim]
Bazı maddelerin dilde bıraktığı yakıcı duyu, tatlı karşıtı
- "Acıyı sever."
- "Ameliyattan sonra çok acı çekti."
- "Bu söz ona çok acı geldi."
- "Başkalarına elinden geldiğince acı vermeye çalışmak başlıca eğlencesiydi." (Refik Erduran)
-
[sıfat]
Tadı bu nitelikte olan
- "Acı kahvesini yudumluyordu." (Tarık Buğra)
- "Bu faciaya bizzat karışmışım gibi bir acı duyuyordum." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
- "Belki de zamanında lüzumundan fazla susmuştu da şimdi onun acısını çıkarıyordu." (Haldun Taner)
-
Herhangi bir dış etken dolayısıyla duyulan rahatsızlık, ıstırap
- "Omuzlarına kadar vücudun derisini haşlayan bayıltıcı yanma acısı ve dehşeti çok sürmedi." (Peyami Safa)
- "Bana yaptıklarının acısını ondan çıkaracağım."
-
Ölüm, yangın, deprem vb. olayların yarattığı üzüntü, keder, elem
- "İnsan, ölümün acısını en çok günün iki uzak saatinde hissetmektedir." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
[sıfat]
Çarpıcı, göz alıcı (renk)
- "Sıcak iklimlerde bu mevsim tek renktedir, sadece acı yeşildir." (Refik Halit Karay)
-
[sıfat]
Keskin, hoşa gitmeyen, şiddetli
- "Acı poyraz kuvvetle esiyordu." (Orhan Kemal)
-
[sıfat]
Kırıcı, üzücü, incitici, dokunaklı, kötü
-
[isim]
Bazı maddelerin dilde bıraktığı yakıcı duyu, tatlı karşıtı
- MIH
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Çivi
-
Büyük çivi
-
[isim]
Çivi