İçinde i olan 6 harfli 2172 kelime var. İçerisinde İ harfi bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında i harfi olan kelimeler listesine ya da Sonu i harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- ÇENTİK
-
-
[isim]
Bir şeyin kenarından kesilerek veya kırılarak açılan küçük kertik, tırtık
- "Bıçağın ağzında çentik var."
-
Küçük oyuk
- "İhtiyarın uzun şakaklarında, gözlerinin altında bıçak yaraları gibi ince çizgiler, çukurlar, oyuklar, çentikler, yenikler görünüyor." (Peyami Safa)
-
[sıfat]
Kertikli
- "Çentik bıçakla iş yapılamıyor."
-
Basım sırasında basım aletinin diyaframını belirli bir açıklığa getirecek düzeni işletmek için filmin kenarına yapılan çukurluk
-
[isim]
Bir şeyin kenarından kesilerek veya kırılarak açılan küçük kertik, tırtık
- CERİHA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Yara
- "O zaman vecdile bin secde eder, varsa taşım, / Her cerihamdan, İlahî, boşanıp kanlı yaşım." (Mehmet Akif Ersoy)
-
[isim]
Yara
- DEĞGİN
-
-
[sıfat]
İlişkin, üstüne ait, dair, müteallik
-
[sıfat]
İlişkin, üstüne ait, dair, müteallik
- DİNDAR
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Din inancı güçlü, din kurallarına bağlı (kimse), mütedeyyin
-
[sıfat]
Din inancı güçlü, din kurallarına bağlı (kimse), mütedeyyin
- FLEBİT
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Toplardamarlarda iç zar iltihabı
-
[isim]
Toplardamarlarda iç zar iltihabı
- KANDİL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
İçinde sıvı bir yağ ve fitil bulunan kaptan oluşmuş aydınlatma aracı
- "Gece kandili birdenbire sönmüş, oda zifirî karanlık kesilmişti." (Ömer Seyfettin)
-
Kandil gecesi
-
Çok sarhoş
-
[isim]
İçinde sıvı bir yağ ve fitil bulunan kaptan oluşmuş aydınlatma aracı
- KLASİK
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[sıfat]
Eski Yunan ve Roma çağı dili ve sanatı ile ilgili olan
- "Klasik eserlerin oynandığı bir millî tiyatroları yok." (Haldun Taner)
-
XVII. yüzyıl Fransız dili, sanatı ve yazarları ile ilgili olan
- "Racine bir Fransız klasik yazarıdır."
-
Üzerinde çok zaman geçtiği hâlde değerini yitirmeyen, türünde örnek olarak görülen (eser veya sanatçı)
- "Leyla ile Mecnun klasik Türk eserlerinden biridir."
-
Sanatta kuralcı
-
Kökleşik
- "Klasik şiirin yıkıldığından beri şiiri, bin kişi bin türlü tarif ediyor." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[isim]
Eski Yunan, Roma ve XVII. yüzyıl Fransız sanatıyla ilgili sanatçı veya eser
- "Yunan klasikleri. Fransız klasikleri."
-
[sıfat]
Eski Yunan ve Roma çağı dili ve sanatı ile ilgili olan
- MEVALİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Osmanlı Devleti'nde görev yapan yüksek dereceli ilim adamları
-
[isim]
Osmanlı Devleti'nde görev yapan yüksek dereceli ilim adamları
- SEKİLİ
-
-
[sıfat]
Sekisi olan
-
[sıfat]
Sekisi olan
- SİNYAL
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Bir şey bildirmek için verilen işaret
-
Telefonda, hat bağlantısının olduğunu, numaraları çevirmeye başlanabileceğini haber veren ses, çevir sesi
-
[isim]
Bir şey bildirmek için verilen işaret
- TEŞHİS
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Kim ve ne olduğunu anlama, tanıma, seçme
- "Acaba kendiniz hakkında siz ne teşhis koymuş ve son olarak ne hüküm vermiştiniz?" (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
Kişileştirme
-
Tanı
- "Önceden koyduğu nice teşhislerin doğruluğu sonradan kaç defa sabit olmuş." (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
[isim]
Kim ve ne olduğunu anlama, tanıma, seçme
- BİSMİL
- ...
- ÇÜLAKİ
- ...
- LASTİK
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Ayakkabı üzerine giyilen kauçuktan pabuç
- "Lastikleri ayağında, bastonu koluna asılı, erkenciydi yine." (Necati Cumalı)
- "Neme lazım lastik gibi kaleci." (Haldun Taner)
-
Kauçuktan yapılmış ayakkabı
-
Kauçuktan yazı silgisi
-
Taşıtların jantlarına yerleştirilen, elastiki tekerlek bandajı
- "Şoförle bahçıvan arabanın ön sol lastiğini pompalıyorlar." (Haldun Taner)
-
Esnek, ince kauçuk veya kauçuklu şerit
-
Bir tür esnek örgü
-
Korse
-
Uzun konçlu çorabın düşmesini önlemek için üst kısmına gelecek biçimde bacağa geçirilen esnek şerit
-
[sıfat]
Kauçuktan yapılmış
- "Rıza, lastik yakalığı fırlamış, gözleri dönmüş, kan ter içinde içeriye düşer." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[isim]
Ayakkabı üzerine giyilen kauçuktan pabuç
- MİKYAS
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Ölçek, ölçü
- "Bankaları büyük mikyasta kurulan dolandırıcılık dolabı sanırdı." (Ömer Seyfettin)
-
[isim]
Ölçek, ölçü
- NEFRİT
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Böbrek iltihabı
-
[isim]
Böbrek iltihabı
- NEŞELİ
-
-
[sıfat]
Sevinçli, keyifli, şen
- "Bugün ne kadar iyi, ne kadar neşeli olduğumu görüyor musunuz?" (Reşat Nuri Güntekin)
-
[zarf]
Sevinçli, keyifli, şen bir biçimde
- "Onu o kadar neşeli karşıladı ki hemen keyfi yerine geldi." (Peyami Safa)
-
[sıfat]
Sevinçli, keyifli, şen
- SELFİE
- ...
- TEFELİ
-
-
[sıfat]
Sık dokunmuş (bez)
-
[sıfat]
Sık dokunmuş (bez)
- TEŞHİR
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Gösterme
-
Sergileme
-
Herkese duyurma, dile düşürme
-
Bir hükümlüyü ceza olarak halka gösterme
-
[isim]
Gösterme