İçinde i olan 5 harfli 1742 kelime var. İçerisinde İ harfi bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında i harfi olan kelimeler listesine ya da Sonu i harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- BEZGİ
-
-
[isim]
Süs, bezek
-
[isim]
Süs, bezek
- CEZAİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Ceza ile ilgili, cezaya ilişkin, cezaya dayanan
- "Danışma Meclisinin her türlü karar ve tasarruflarından dolayı haklarında cezai, mali veya hukuki sorumluluk iddiası ileri sürülemez." (Anayasa)
-
[sıfat]
Ceza ile ilgili, cezaya ilişkin, cezaya dayanan
- DİREY
-
-
[isim]
Belli bir bölgede yaşayan hayvanların tümü, fauna
-
Bu hayvanların tanımını yapan eser
-
[isim]
Belli bir bölgede yaşayan hayvanların tümü, fauna
- EŞKİN
-
-
[isim]
Atın bir tür hızlı yürüyüşü
- "At, eşkinle beş on dakikada gittiği yolu, dörtnala, bir iki dakikada geldi." (Memduh Şevket Esendal)
-
[sıfat]
Böyle yürüyen (at)
- "Eşkin bir at."
-
[zarf]
Böyle bir yürüyüşle
- "Eşkin gitmek."
-
[isim]
Atın bir tür hızlı yürüyüşü
- HİCRİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Tarih başı olarak hicreti kabul eden
- "Hicri 1300 yılında."
-
[sıfat]
Tarih başı olarak hicreti kabul eden
- İNKAR
- ...
- KAMİL
- ...
- KROKİ
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Bir konu veya nesnenin başlıca özelliklerini yansıtacak biçimde hazırlanmış taslağı
- "Bu mektuba, korunun bir de küçük krokisini ilave ettim." (Peyami Safa)
-
[isim]
Bir konu veya nesnenin başlıca özelliklerini yansıtacak biçimde hazırlanmış taslağı
- LİGER
- ...
- SELVİ
-
-
[isim]
Servi
-
[isim]
Servi
- ÇİNLİ
- ...
- DELİK
-
-
[isim]
Dar, küçük açıklık
- "İğne deliği. Burun deliği."
- "O nasıl yarmıştı benim kafacığımı, şimdi de yakalasınlar kuyruğundan onu da tıksınlar deliğe." (Osman Cemal Kaygılı)
-
Dar, küçük çukur
- "Küçük çocuk, kulübenin kenarına yığılmış taşlardan yukarıda bir deliğe sıkışmıştı." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Küçük hayvan yuvası
- "Fare deliği."
-
[sıfat]
Delinmiş olan
- "Hangi evden istedilerse gittim, dama çıktım, akan delik kiremidi buldum, yerine sağlam kiremit koydum." (Hamdullah Suphi Tanrıöver)
-
Cezaevi
-
[isim]
Dar, küçük açıklık
- DİLLİ
-
-
[sıfat]
Dili olan
-
Konuşkan, sürekli ve tatlı konuşan
- "Daha çok küçük, dört yaşında bile yok. Öyle dilli ki kimseye, laf bırakmıyordu." (Oktay Rifat)
-
Dedikoducu, ileri geri konuşan
- "Benim işim yok senin o dilli kardeşlerinin arasında." (Necati Cumalı)
-
[sıfat]
Dili olan
- DİNEK
-
-
[isim]
Dinlenmek için durulan yer
-
[isim]
Dinlenmek için durulan yer
- İLERİ
-
-
[isim]
Herhangi bir şeye göre daha ötede olan yer, geri karşıtı
- "O kadar üşümesi trende saatlerce hareketsiz kalmasından ileri geliyordu." (Sait Faik Abasıyanık)
- "Hatta daha ileriye giderek başka ve daha tuhaf şeyler düşündüm." (Sait Faik Abasıyanık)
- "Ukalalığı daha da ileri götürmüştü." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Bir şeyin ulaşılacak yönü
- "Yolun ilerisi düz."
- "Garajdan tiyatro, gaz sandığından koltuk fikrini de zamanında ileri süren o olmuştu." (Haldun Taner)
-
Henüz gelmemiş zaman, gelecek, sonra
-
[sıfat]
Önde bulunan
- "İleri karakol. İleri hat."
-
[sıfat]
Doğrusundan daha çok gösteren (saat)
- "Saat beş dakika ileridir."
-
[sıfat]
Benzerlerini geride bırakmış
- "İleri fikirler."
-
[zarf]
Öne doğru, ileri doğru
- "Masayı biraz ileri çekelim."
-
[ünlem]
"Amaca doğru durmadan yürü" anlamında bir seslenme sözü
- "Ordular! İlk hedefiniz Akdeniz'dir. İleri!" (Atatürk)
-
Temel duruşta ayak uçlarının gösterdiği yön
-
[isim]
Herhangi bir şeye göre daha ötede olan yer, geri karşıtı
- İLHAN
-
-
[isim]
İmparator
-
İran Moğollarında hükümdarın unvanı
-
[isim]
İmparator
- İZMİT
- ...
- KESİM
-
-
[isim]
Kesme işi
-
Bölüm, parça, kısım, sektör
- "Vatan hizmeti her Türk'ün hakkı ve ödevidir. Bu hizmetin silahlı kuvvetlerde veya kamu kesiminde ne şekilde yerine getirileceği ... kanunla düzenlenir." (Anayasa)
-
Bölge
-
Kesme zamanı
- "Ders kesimi."
-
İşaretlenmiş belli yer
- "Gemi, su kesiminin üstünden yaralandı."
-
Terzinin belli bir ölçü ve örneğe göre kumaşa biçim verme işi, fason
-
Hazineye ait herhangi bir gelirin belli bir bedel karşılığı keseneğe verilmesi, mukataa
-
Boy bos, endam
-
Pazarlık, anlaşma
-
[isim]
Kesme işi
- KESİT
-
-
[isim]
Bir şey enlemesine veya boylamasına kesildiğinde ortaya çıkan yüzey
- "Ağacın kesiti."
-
Bir toplumun bölümü, kesim
-
Ayırıcı özellikleriyle belirlenen süreç
-
Bir cisim düz olarak kesildiğinde ortaya çıkan düzlemin biçimi, makta
- "Bir kürenin her kesiti daire biçiminde olur."
-
[isim]
Bir şey enlemesine veya boylamasına kesildiğinde ortaya çıkan yüzey
- SEÇİŞ
-
-
[isim]
Seçme işi veya durumu
-
[isim]
Seçme işi veya durumu