İçinde i olan 4 harfli 636 kelime var. İçerisinde İ harfi bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında i harfi olan kelimeler listesine ya da Sonu i harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- AMİR
 - 
    
Kelime Kökeni : Arapça
- 
                        [isim]
                    
                        Bir işte emir verme yetkisi bulunan kimse
                    
                    
- "Akıl öğrettiğim herif şimdi bana amir oldu." (Burhan Felek)
 
 - 
                    
                        Satıcı veya ihracatçının gönderdiği malların bedelini almak üzere gerekli belgeleri göstererek bankaya başvuran kimse
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Bir işte emir verme yetkisi bulunan kimse
                    
                    
 - VALİ
 - 
    
Kelime Kökeni : Arapça
- 
                        [isim]
                    
                        Bir ilde devleti temsil eden en yetkili yönetim görevlisi, ilbay
                    
                    
 - 
                    
                        Satrap
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Bir ilde devleti temsil eden en yetkili yönetim görevlisi, ilbay
                    
                    
 - İTFA
 - 
    
Kelime Kökeni : Arapça
- 
                        [isim]
                    
                        Söndürme
                    
                    
 - 
                    
                        Sönüm
                    
                    
 - 
                    
                        Sönüm
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Söndürme
                    
                    
 - MİHR
 - 
    
Kelime Kökeni : Arapça
- 
                        [isim]
                    
                        Müslüman bir erkeğin nikâh esnasında eşine vermeyi kabullendiği mal veya para
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Müslüman bir erkeğin nikâh esnasında eşine vermeyi kabullendiği mal veya para
                    
                    
 - DİVA
 - ...
 - İMAR
 - 
    
Kelime Kökeni : Arapça
- 
                        [isim]
                    
                        Bayındırlık
                    
                    
- "Bu şehri imar etmek yalnız sokak açmak, alan yapmak değildir." (Memduh Şevket Esendal)
 - "Boğaziçi sırtları imara açıldı." (Aydın Boysan)
 
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Bayındırlık
                    
                    
 - İPÇİ
 - 
    
- 
                        [isim]
                    
                        İp üreten, yapan veya satan kimse
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        İp üreten, yapan veya satan kimse
                    
                    
 - YENİ
 - 
    
- 
                        [sıfat]
                    
                        Kullanılmamış olan, eski karşıtı
                    
                    
- "Yeni giysi. Yeni ayakkabı."
 
 - 
                    
                        Oluş veya çıkışından beri çok zaman geçmemiş olan
                    
                    
- "Yeni haber. Yeni moda."
 
 - 
                    
                        En son edinilen
                    
                    
- "Yeni eve taşındık."
 
 - 
                    
                        İşe henüz başlamış
                    
                    
- "Yeni öğrenci. Yeni asker."
 
 - 
                    
                        O güne kadar söylenmemiş, görülmemiş, gösterilmemiş, düşünülmemiş olan
                    
                    
- "Yeni bir buluş. Yeni bir düşünce."
 
 - 
                    
                        Tanınmayan, bilinmeyen
                    
                    
- "Yeni imzalara rastlıyoruz."
 
 - 
                    
                        Daha öncekilerden farklı olan
                    
                    
- "Yeni ihtiyaçlarımız var."
 
 - 
                        [zarf]
                    
                        Biraz önce, çok zaman geçmeden
                    
                    
- "Yeni tanıştığım orman uzmanları çok nazik ve kibar insanlardı." (Çetin Altan)
 
 
 - 
                        [sıfat]
                    
                        Kullanılmamış olan, eski karşıtı
                    
                    
 - RAMİ
 - 
    
Kelime Kökeni : İngilizce
- 
                        [isim]
                    
                        Isırgangillerden, Çin, Vietnam ve Malezya'da yetişen değerli bir bitki (Boehmeria nivea)
                    
                    
 - 
                    
                        Bu bitkinin dokumacılıkta kullanılan lifi
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Isırgangillerden, Çin, Vietnam ve Malezya'da yetişen değerli bir bitki (Boehmeria nivea)
                    
                    
 - VELİ
 - 
    
Kelime Kökeni : Arapça
- 
                        [isim]
                    
                        Bir çocuğun her türlü davranışından sorumlu olan kimse
                    
                    
 - 
                    
                        Ermiş
                    
                    
- "Anadolu'da hele Rumeli'de her yol üstünde, her tepede görülen türbelerde yatan veliler..." (Yahya Kemal Beyatlı)
 
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Bir çocuğun her türlü davranışından sorumlu olan kimse
                    
                    
 - GERİ
 - 
    
- 
                        [isim]
                    
                        Arka, bir şeyin sonra gelen bölümü, art, alt taraf, ileri karşıtı
                    
                    
- "Amerikan barın gerisinden işaret eden barmen seslendi." (Necati Cumalı)
 - "Arada gelenlerin çoğu kapıdan bakıp oturmadan geri dönüyorlardı." (Necati Cumalı)
 - "İşler günden güne geri gidiyor."
 - "Eteğim gayet fena olmuş, terziye geri gönderdim." (Mahmut Yesari)
 
 - 
                    
                        Son, sonuç
                    
                    
- "Sen gerisini düşünme."
 - "Koltuğu biraz geri al."
 - "Oğlunun hiçbir dileğini geri çevirmezmiş." (Sait Faik Abasıyanık)
 
 - 
                    
                        Bir şeyin sona kalan bölümü
                    
                    
- "Yazının gerisi yarın yayımlanacak."
 
 - 
                    
                        Geçmiş, mazi
                    
                    
- "Artık geride özleyeceğim hiçbir şey yok." (Sait Faik Abasıyanık)
 
 - 
                    
                        Hayvanda boşaltım organının dışı
                    
                    
 - 
                        [sıfat]
                    
                        Eksik gösteren (saat)
                    
                    
- "Bu saat beş dakika geridir."
 
 - 
                        [sıfat]
                    
                        Aptal, anlayışsız
                    
                    
 - 
                        [sıfat]
                    
                        Benzerlerine ayak uydurup ilerleyememiş, gelişememiş
                    
                    
- "Geri düşünce. Geri adam."
 
 - 
                        [zarf]
                    
                        Geriye doğru
                    
                    
- "Bağına, bahçene, suyuna, toprağına veda ederek geri gidiyorum." (Falih Rıfkı Atay)
 
 - 
                        [ünlem]
                    
                        "Geri dön, geri git!" anlamında bir söz
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Arka, bir şeyin sonra gelen bölümü, art, alt taraf, ileri karşıtı
                    
                    
 - SAKİ
 - 
    
Kelime Kökeni : Arapça
- 
                        [isim]
                    
                        İçkili toplantılarda içki dağıtan kimse
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        İçkili toplantılarda içki dağıtan kimse
                    
                    
 - ELİT
 - 
    
Kelime Kökeni : Fransızca
- 
                        [sıfat]
                    
                        Seçkin
                    
                    
 
 - 
                        [sıfat]
                    
                        Seçkin
                    
                    
 - HAVİ
 - 
    
Kelime Kökeni : Arapça
- 
                        [sıfat]
                    
                        İçinde bulunduran, kapsayan
                    
                    
 
 - 
                        [sıfat]
                    
                        İçinde bulunduran, kapsayan
                    
                    
 - KONİ
 - 
    
Kelime Kökeni : Fransızca
- 
                        [isim]
                    
                        Durağan bir noktadan geçen ve kapalı bir eğriye dayanarak hareket eden bir doğrunun çizdiği yüzey, mahrut
                    
                    
 - 
                        [sıfat]
                    
                        Bu biçiminde olan
                    
                    
 - 
                    
                        Çembersel bölge üzerindeki her noktanın çember düzlemi dışındaki bir nokta ile birleşiminden oluşan geometrik cisim
                    
                    
 - 
                    
                        Bu yüzeyle sınırlı katı cisim
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Durağan bir noktadan geçen ve kapalı bir eğriye dayanarak hareket eden bir doğrunun çizdiği yüzey, mahrut
                    
                    
 - MUİT
 - 
    
Kelime Kökeni : Arapça
- 
                        [isim]
                    
                        Okullarda çocukları çalıştırmakla görevli kimse, öğretmen yardımcısı
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Okullarda çocukları çalıştırmakla görevli kimse, öğretmen yardımcısı
                    
                    
 - ZİYA
 - 
    
Kelime Kökeni : Arapça
- 
                        [isim]
                    
                        Işık, aydınlık
                    
                    
- "Dışarıda batmış güneşin bıraktığı ziya artık fersizleşiyor." (Refik Halit Karay)
 
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Işık, aydınlık
                    
                    
 - EKİT
 - ...
 - RİYA
 - 
    
Kelime Kökeni : Arapça
- 
                        [isim]
                    
                        İnandığı, düşündüğü gibi davranmama, özü sözü bir olmama huyu, ikiyüzlülük
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        İnandığı, düşündüğü gibi davranmama, özü sözü bir olmama huyu, ikiyüzlülük
                    
                    
 - SAİK
 - 
    
Kelime Kökeni : Arapça
- 
                        [isim]
                    
                        Sebep
                    
                    
 - 
                    
                        Güdü
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Sebep