İçinde ğ olan 6 harfli 196 kelime var. İçerisinde Ğ harfi bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ğ harfi olan kelimeler listesine ya da Sonu ğ harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- ÇIĞLIK
-
-
[isim]
Acı, ince ve keskin ses, feryat, figan
- "İki kardeş güzel güzel oynarken ne oldu ise birdenbire bir ağlama, bir çığlık başladı." (Memduh Şevket Esendal)
- "Martılar acı çığlıklar atarak birbirlerinin ağzından balık kapıyorlar." (Haldun Taner)
- "Bir gün işte bu çalgı çalınırken küçük kız olanca kuvveti ile tepinmeye, çığlık basmaya başlamıştır." (Halide Edip Adıvar)
-
[isim]
Acı, ince ve keskin ses, feryat, figan
- SAĞLAM
-
-
[sıfat]
Dayanıklı, kolay bozulmaz, yıkılmaz
- "En sağlam sütunlar üstünde durduğu sanılan devir, bir karton kale gibi yıkılmıştı." (Falih Rıfkı Atay)
- "Nasıl aldattı beni meğer sağlam ayakkabı değilmiş." (Peyami Safa)
- "Daha bugünden sağlam durmayı beceremezse kaptan köprüsüne adım atmasın." (Zeyyat Selimoğlu)
-
Zarar görmemiş, bozulmamış
- "Bütün eşya sağlam."
-
Sakatlık veya hastalığı bulunmayan, sağlıklı, sıhhatli
- "Kendisi uzun boylu, sağlam, orta yaşlı bir adamdır; ama yıprandığını söylüyor." (Memduh Şevket Esendal)
-
Güvenilir
- "Sağlam iş. Sağlam para."
-
Gerçek, inanılır bir temeli olan
- "Böyle sağlam adı nereden bulacaksın." (Memduh Şevket Esendal)
-
[zarf]
(sa'ğlam) Her hâlde, muhakkak
- "Sağlam bu gece perilere karıştım gitti." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
[sıfat]
Dayanıklı, kolay bozulmaz, yıkılmaz
- TUĞBAY
-
-
[isim]
Tugay komutanlığı yapan albay
-
[isim]
Tugay komutanlığı yapan albay
- YAĞMAK
-
-
[nsz]
Yağmur, kar, dolu gökten düşmek
- "Her zaman yılbaşı gecesi kar yağardı." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Toz, mermi vb. yüksekten çokça düşmek
- "Üstümüze kurşun yağıyordu."
-
Üst üste ve çok gelmek
- "Sende bu istidat varken, pencerelerden başına çil kuruş yağar, biz de ekmek parası ediniriz." (Halide Edip Adıvar)
-
[nsz]
Yağmur, kar, dolu gökten düşmek
- AĞAÇSI
-
-
[sıfat]
Ağacı andıran, ağaca benzeyen, ağaç gibi, ağacımsı
-
[sıfat]
Ağacı andıran, ağaca benzeyen, ağaç gibi, ağacımsı
- ÖTLEĞİ
-
-
[isim]
Bir cins kartal
-
[isim]
Bir cins kartal
- AĞLATI
-
-
[isim]
Trajedi
-
[isim]
Trajedi
- CIDAĞI
-
-
[isim]
Atın iki omzunun arası
-
Derin, işleyen yara, büyük çıban
-
[isim]
Atın iki omzunun arası
- EĞİNME
-
-
[isim]
Eğinmek durumu
-
[isim]
Eğinmek durumu
- ÖĞÜTME
-
-
[isim]
Öğütmek işi
- "Bizim oralarda buğdaylarını öğütmeye gelip değirmende kalan köylülere nöbetçi derler." (Memduh Şevket Esendal)
-
[isim]
Öğütmek işi
- TUMAĞI
-
-
[isim]
İngin, nezle, dumağı, nevazil
-
[isim]
İngin, nezle, dumağı, nevazil
- EĞİLİM
-
-
[isim]
Bir şeyi sevmeye, istemeye veya yapmaya içten yönelme, meyil, temayül
- "İnsanoğlunun, yaradılıştan medeniliğe eğilimi vardır." (Nurullah ataç)
-
Para piyasalarında zamanla oluşan değişim, alım satım işlemleriyle ilgili iniş çıkış seyri
-
[isim]
Bir şeyi sevmeye, istemeye veya yapmaya içten yönelme, meyil, temayül
- BAŞBUĞ
-
-
[isim]
Eski Türklerde baş, başkan, komutan
-
Osmanlı İmparatorluğu'nda savaş zamanı başka birliklerden ayrılıp bir araya getirilerek oluşturulan birliğin veya milis güçlerinin komutanı
-
[isim]
Eski Türklerde baş, başkan, komutan
- AĞALIK
-
-
[isim]
Ağa olma durumu
-
Cömertlik
- "Ağalığını ve eşraflığını hiç unutmamıştı." (Falih Rıfkı Atay)
-
[isim]
Ağa olma durumu
- ÖĞÜTÇÜ
-
-
[isim]
Öğüt veren kimse, nasihatçi
-
Vaiz
-
[isim]
Öğüt veren kimse, nasihatçi
- MAĞMUM
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Gamlı
- "Otobüsün içi, bizimkilerin mağmum kalplerinden, mağmum bakışlarından bin kez iyi." (Adalet Ağaoğlu)
-
Sıkıcı, kapanık (hava)
-
[sıfat]
Gamlı
- SOĞUMA
-
-
[isim]
Soğumak işi
-
[isim]
Soğumak işi
- TEĞMEN
-
-
[isim]
Orduda rütbesi asteğmenle üsteğmen arasında olan, takım komutanlığı yapan subay, mülazım
-
[isim]
Orduda rütbesi asteğmenle üsteğmen arasında olan, takım komutanlığı yapan subay, mülazım
- BEĞENİ
-
-
[isim]
Güzel veya çirkin yargısını verdiren duygu, zevk
- "Çoğu kadınların beğenisi kendi kişisel alanlarının dışına pek taşmaz." (Haldun Taner)
-
Güzeli çirkinden ayırma yetisi, zevk, gusto
- "Kendine özgü bir beğenisi var bu konuda." (Necati Cumalı)
-
[isim]
Güzel veya çirkin yargısını verdiren duygu, zevk
- YOĞURT
-
-
[isim]
Maya katılarak koyulaştırılmış beyaz, kıvamlı bir süt ürünü
- "Köylüler gelirdi bakraçlarıyla pazara yoğurt satmaya." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[isim]
Maya katılarak koyulaştırılmış beyaz, kıvamlı bir süt ürünü